English
Menü
Kapadokya Rehberi
Peribacası Dergisi
Peribacası Kapadokya Yayınları
Kapadokya Firmaları
Kapadokya Fotoğrafları
Kapadokya Fotoğrafçıları
Kapadokya Haritaları
Kapadokya Karikatürleri
Kapadokya ve Sanat
Kapadokya Yazıları
Kapadokya Yayın Arşivi
Kapadokya Efemera ArÅŸivi
Kapadokya Video-Film ArÅŸivi
Sosyal Medya Adreslerimiz
Sivil Toplum Kuruluşları
Önemli Telefonlar ve Linkler
Site Güncellemeleri
Belge ve FotoÄŸraflarda Kapadokya
Firma Arama
Åžehir
İlçe-Belde
Hizmet Alanı
Firma
Anket

Sanat ve müzik festivalleri Kapadokya'ya olan ilginin artmasını sağlıyor mu?
       
Evet.
Hayır.
Mail List
Yeni Kayıt
Åžifremi Unuttum

ULUAĞAÇ KÖYÜ (NİĞDE)

Yazı ve fotoğraflar: Mustafa Eryaman

Arkeolog (Niğde Müzesi)

 

NiÄŸde il merkezinin doÄŸusunda yer alan UluaÄŸaç köyü, NiÄŸde merkezden Kayseri yolu üzerinden gidildiÄŸinde 22 km, Gümüşler istikametinde gidildiÄŸinde ise 17 km uzaklıktadır. UluaÄŸaç köyü, Kappadokyalı Rumların lehçesinde Adrando, Azrando, Nadrando, Nazrando ÅŸeklinde olduÄŸu kadar UlaÄŸaç olarak da söylenegelmiÅŸtir. UluaÄŸaç’ta yaÅŸayan, genelde Horasan ile Buhara bölgelerinden gelen ve 7 sülale olduÄŸu rivayet edilen Türklerin arazilerinin, Rumların buralarda yaÅŸadığı dönemde köyün daha yukarısında, yaylalarda olması ve Rumların arazilerinin de daha aÅŸağılarda, yani ovada olması Türklerin hayvancılık, Rumların da daha çok çiftçilik yaptıklarını göstermektedir. Ancak, Osmanlı zamanında bitmeyen savaÅŸlar esnasında harbe giden Türklerin nüfusu azalmış ve üretim yapamadıklarından fakirleÅŸmiÅŸ, askerden muaf olan Rumlar da bu dönemde zenginleÅŸmiÅŸlerdir. Köyde evvelinde küçük çaplı bir ÅŸapelin olduÄŸu kilisenin görülmediÄŸi, 1841 senesinde ‘‘Mihaíl Arhángelos’’ (Μιχαήλ Αρχάγγελος: BaÅŸmelek Mikâil) namına bir “Ekklisía” (Kilise) inÅŸa edilmiÅŸtir. Bu kiliseden baÅŸka birkaç ÅŸapelin olduÄŸu da görülmektedir. Günümüzde kilisenin batı kapısı ve kapıyı oluÅŸturan duvarları vardır. Köy içerisindeki ÅŸapel ise saÄŸlam vaziyette ve depo amaçlı kullanılmaktadır. Köyde gayrimüslim tebaaya ait olup, günümüze korunaklı olarak gelen bolca sivil mimari yapılar da vardır. Bunlardan biri de yakın bir tarihe kadar köyün ilkokul binası olarak da hizmet görmüş olan ve orijinalinde dini amaçlı “Mekteb-i sıbyan” yapısı olarak inÅŸa edilen binadır. Bina iki katlı ve oldukça görkemli bir görünüme sahiptir. Gerek bu yapı gerekse Osmanlı geleneksel konut mimarisinde bolca örneÄŸini görebileceÄŸimiz doku hala canlılığını bizlere hissettirmektedir.

Osmanlı Dönemi’ne ait izleri yoÄŸun olarak görebildiÄŸimiz köyde özellikle Yukarı Mahalle’de bulunan tarihi caminin önündeki yeÅŸil ton ile bütünleÅŸmiÅŸ Osmanlı Mezarlığı, gerek korunaklı olması, sessizliÄŸi, yöresel mimaride ele alınan yazıtlı taÅŸları, gerekse sanatsal ahengiyle adeta yaÅŸanmışlıkları yansıtmaktadır. Mezarlık, bu özellikleriyle insanın ruhunu dinlendiren bir güzelliÄŸe ve dinginliÄŸe de sahiptir.

 

Mübadele ve Uluağaç

Nüfus mübadelesinden sonra bölgede yaÅŸayan Rumlar Balkanlara gitmiÅŸ, Balkanlarda yaÅŸayan Türkler Anadolu’ya gelmiÅŸ ve UluaÄŸaç köyünden gönderilen Rumların yerine Balkanlardan gelen Türkler yerleÅŸtirilmiÅŸtir. Büyük oranda 1923-1924 yıllarında gerçekleÅŸen mübadele ile UluaÄŸaç köyüne yerleÅŸecek mübadiller için yapılan evler kendilerine has mimarileri ile hala ayaktadır. Yatay ve dikey ahÅŸap hatıllarla oluÅŸturulan beden duvarları kerpiç tuÄŸlalarla örgülüdür. Ãœst örtüleri kırma çatı ÅŸeklinde ve üzerleri ise Osmanlı kiremitleri ile kaplıdır. Evler bu halleri ile oldukça kullanışlı ve bir o kadarda zarif yapıdadır. Köy, geçmiÅŸte olduÄŸu gibi günümüzde de çok kültürlü bir yaÅŸama ev sahipliÄŸi yapmaktadır. Burada Osmanlıya has olan çokça geleneÄŸin korunarak yaÅŸatıldığını görebilmekteyiz. Köy insanlarının misafirperverliÄŸi, hoÅŸgörülü ve hümanist yaklaşımları ÅŸaşırtacak derecede güçlü ve içtenliktedir.

Hemen hemen Niğde genelinde olduğu gibi burada da eskilerin anlattığı kadarıyla Rumlar giderken çok ağlayıp üzülmüş ve ağıtlar yakmışlardır. Ancak, Balkanlardan gelen Türkler ise her ne kadar kaybettikleri topraklar çok daha verimli olmasına rağmen anavatana gelmekten sevinmiş ve mutlu olmuşlardır. Rumlar giderken yanlarında götüremedikleri bazı değerli eşyalarını tekrar gelme ümidiyle Türk komşularına emanet etmişlerdir. Yakın zamana kadar Rumların çocuklarının, torunlarının bu köylere gelip, dedelerinden, ninelerinden köyde yaşayan Türk arkadaşlarına selam getirmeleri, onların geçmişte yaşadıkları evleri sormaları ve o evleri ziyaret ederek yaşamları boyunca anlatılanları aktarmaları, geri dönüşte orada yaşayan dedelerine ninelerine köyün çeşmesinden su doldurup, bir avuç toprak alarak götürmeleri de köyü ve yaşantılarını ne derece sevdiklerini, özlediklerini göstermektedir. Bu ve benzeri köylerde, özü özlem ve muhabbet olan ziyaretlere hala şahitlik etmek mümkündür.

 

Günümüzde Uluağaç köyü

Günümüzde UluaÄŸaç köy yerleÅŸiminde üç mahalle vardır. Yukarı mahallede yerliler, orta mahallede mübadele ile gelen Bulgar göçmenleri yaÅŸamaktadır. Köy giriÅŸindeki aÅŸağı mahallede ise daha çok BoÅŸnak göçmenleri ağırlıktadır. Bosna Hersek’ten gelen bu halkın yaÅŸlı nüfusu günümüzde hala BoÅŸnakçayı bilmektedirler. Genel geçimi tarım ve küçük çaplı hayvancılığa dayalı olan köyde, muhacir gelenekleri günümüzde de köy yaÅŸamında canlılığını korumaktadır.

UluaÄŸaç ve etrafındaki eski yerleÅŸim yerlerine yönelik bilgilerin bir kısmını da kendisinden aldığım deÄŸerli dostum ve hemÅŸehrimiz; aslen Çarıklı köyünden olan ve mübadele ile Yunanistan’a göç ederek Atina’da  “Küçük Asya AraÅŸtırmaları Merkezi”nde çalışan sevgili Thanasis Papanikolaou’nun elindeki belgelerden edindiÄŸi bilgileri benimle paylaÅŸmıştır. Kendisinden elde ettiÄŸim bilgileri de kullandığımda, yedi eski yerleÅŸim yerinden UluaÄŸaç’ın kurulduÄŸu anlaşılmaktadır. Bunlar; ENDÄ°VÄ°T, KARAKELER, SAÄžIR ya da SAÄžAR KAYA, LEREKA ya da LEREE, CÄ°NCÄ°VÄ°T ya da ÇİNÇİVÄ°T, ÇİNGÄ°RLE ya da CÄ°NGÄ°RLE ve ENGSEZ ya da ENSEZ’dir. Konumuz olan ve fotoÄŸraflarını sunduÄŸum ören yeri; UluaÄŸaç köyünün hemen üzerinde ve dere yatağı içerisinde Ihlara Vadisi gibi derin ve dik kayalık yamaç silsilesi içlerine oluÅŸturularak o dönemde “Endivit” olarak isimlendirilen ve Gümüşler Ören Yeri ile fiziki ve içerik olarak büyük benzerlik gösteren yerdir. Yeraltı yerleÅŸkeleri, ÅŸapel ve kiliseleri ile Endivit’in Hıristiyanlık döneminde büyük bir merkez olduÄŸu anlaşılmaktadır. Kilise ve ÅŸapel duvarlarında tıpkı Gümüşler Manastırı’nda olduÄŸu gibi sıva üzerinde renkli resim anlatımları; konusunu Ä°ncil’den alan duvar resimleri ile heyecan verici, büyülü güzellikleri bizlere hala sunmaktadır.

1990’lı yılların başında projelendirilen ve 2000’li yıllarda da su tutulması saÄŸlanan göletin buraya yapılmasına nasıl izin verildiÄŸi, böyle büyük bir ihmale kimlerin göz yumduÄŸu gibi sorular cevapsız kalsa da bu büyük ve ihtiÅŸamlı ören yerinin 2000’li yıllarla beraber büyük oranda gölet suları altında kaybolup gittiÄŸi, sırtlarda kalan mekân ve galerilerin ise kendi kaderine terk edilmesi ve o bölgede taÅŸ kesen insanların “buralar kalsın, buralara dokunmayalım” demesiyle günümüze gelebildiÄŸi bir gerçektir. Sonuç olarak, terk edilmiÅŸ, unutulmuÅŸ, en acısı da göz ardı edilerek görmezden gelinmiÅŸ ve gölet yapılarak ölüme terk edilmiÅŸ büyük ve görkemli bu ören yeri saydığım olumsuzluklara raÄŸmen bizlere bütün güzelliklerini, sonsuz mimari ve sanatsal zenginliÄŸine dair cömertliÄŸini, ören yerinin güçlü yapısını ve yok olmayacağına dair inadını gösterir gibi durmaktadır.

 

Endivit, BoÄŸaz, Kadarrak ve Garakeler

FotoÄŸraftaki gördüğümüz, büyük ve görkemli Hristiyan dünyasına ait Endivit Ören Yeri’nin, UluaÄŸaç’ın Üçkapılı’ya bakan yönünde, yani güney cihetinde, Endivit-Kadarrak üzerinden gidilen ve Üçkapılı yaylasında biten bir toprak yolu varmış. BahsettiÄŸim yolu alıp devamını getirirsek (UlaÄŸaç’tan onbeÅŸ - yirmi dakikalık yürüme mesafesinde) Endivit deresini ve saÄŸ tarafındaki tepesini buluruz. Endivit’in güneyinde daÄŸlar, kuzeyinde ise küçük tepeler vardır.

Eskiden, yaylanın suyu ve Enehil’den gelip NiÄŸde’ye ve UluaÄŸaç’tan Üçkapılı yaylasına gidilen yollar Endivit’ten geçermiÅŸ. Bu yerde Endivit köprüsü de varmış. Buradan da, (yaylaya, güney cihetine doÄŸru) BoÄŸaz denilen derin, dar, ıssız ve sarp bir dere baÅŸlarmış. Yaylanın yolu saÄŸda, dere ise sol taraftaymış. Kışın suyu sel gibi gelip ovaya akarmış. BoÄŸaz’ın sularına ve deresine, ovaya kadar Kadarrak (Yunanca Καταρράκτης-Katarraktis, katarakt-ÅŸelale anlamında), ovaya aktıktan sonra ise çay denilirmiÅŸ. Bu çay ile aÅŸağıda bulunan bahçeler sulanırmış. Çayın suyu Üçkapılı yaylasının Tomlu (UluaÄŸaç’a üç saatlik kadar yürüme mesafesinde) ve Tandırı (UluaÄŸaç’a bir buçuk saatlik kadar yürüme mesafesinde) pınarlarının sularıdır. Endivit tepesinin yamaçlarında ve deresinin içinde ise (eski Hıristiyan yerleÅŸim yeri) birçok keler ve harabeler varmış.

Derenin sağında, güneye giderken, sarp ve kesik kayalar varmış. Buranın kayaları yumuÅŸaktır. Endivit’in hemen üstünde de yumuÅŸak ve beyaz taÅŸla kaplı bir tepecik varmış. UluaÄŸaçlılar evlerini buralardan çıkardıkları taÅŸlarla yapıyorlarmış. Endivit’te Has Bahçe diye bir yer bulunur. Burada büyük kayalar içinde oymalı iki kilise ve çokça keler-maÄŸara varmış. Çok kaya kesilip yıkılmış. Yıkılmış kiliselerin içi görünürmüş. Endivit karşısında, biraz yüksek bir yerde yöresel lehçede Ayia Tina ya da Dina olarak adlandırılan, Ayia Triada (resmi Yunan dili yani Ayia Teslis-Üçleme) namında kilise ve daha güneyinde Kazanlı isminde bir kilise varmış. Pentikosti Günü (Hıristiyanların Hamsin Yortusu, yani Paskalya’dan sonraki ellinci gün), Ayia Triada Kilisesi etrafındaki köylerde yaÅŸayan Rum Hıristiyanları kiliseyi ziyaret edip ayine katılır, panayır yaparlarmış.

Endivit tepesinin bir tarafında, ovaya karşı, Garakeler isminde eski bir yerleÅŸim yeri daha varmış. Sarp kayalar içinde keler-maÄŸaralar varmış. Bir maÄŸaradan tünel ile dağın öteki yanına, yaylaya doÄŸru çıkılıyormuÅŸ. GarabaÅŸlar ve DelibaÅŸlar zamanlarında Endivit zirvesinde gün boyu bir bekçi oturur, bir tehlike kokusu alırsa (yani GarabaÅŸları veya DelibaÅŸları görürse) tehlike iÅŸareti olarak davul çalar, ovada ve tarlalarda çalışan Hıristiyanlar korunmak için Garakeler’e saklanırmış. Saldırıyı yapanlar Garakeler giriÅŸinin önünde Hıristiyanları dumanla boÄŸmak amacıyla saman yaktıklarından kelerin önü zamanla siyahlaÅŸmış. Bu nedenle buraya “Garakelerini” adı verilmiÅŸtir.

Endivit karşısında, doÄŸuya doÄŸru Cincivit ya da Çinçivit adında eski bir yerleÅŸim yeri daha bulunuyormuÅŸ. UluaÄŸaç’ın Üçkapılı’ya bakan yönünde, Endivit’in güneyinde ve Kadarrak (BoÄŸaz) deresinde Töndül diye bir pınar varmış. Dere sol tarafta iken yolun devamını getirilirse Üçkapılı’ya varılmaktadır.

Bahse konu anlatımlara dair eski yerleÅŸim yerleri her ne kadar yok olmaya yüz tutsa da geçmiÅŸe dair verileri bizlere sunduÄŸunu bu doÄŸal ve büyülü alanları gezdiÄŸimizde görebilmekteyiz. Gerek UluaÄŸaç köyü içerisinde gerekse çevresinde geçmiÅŸe dair izlere ve geçmiÅŸi yansıtan anıtlara tanık olmak mümkündür. Yukarıda anlatılan bu güzellikleri gelecek kuÅŸaklara aktarmak istiyorsak koruma bilincini güçlendirmemiz gerekmektedir. Gelecek nasıl bizimse, geçmiÅŸ de bizimdir inancıyla sahiplenme duygularımızı canlı tutmanın hayati önem arz ettiÄŸini bilme ÅŸuuru hep dinamik olsun temennisiyle…

 

Kaynakça:  

1-) 'Kesariya Mitropolitleri (Kayseri Metropolitleri) ve Maamulatı Mütenevia', Muharriri İoannis İoannidis, Deri Saadet (Dersaadet), Aleksandros Nomismatidis Matbaasında, Konstantinupoli 1896, s. 103.

 

Mustafa Eryaman kimdir?

1972 yılında NiÄŸde’de doÄŸdu. Ä°lk, orta ve lise eÄŸitimini NiÄŸde’de tamamladıktan sonra eÄŸitimine Erzurum Atatürk Ãœniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı’nda devam etti. Ãœniversite eÄŸitimini 1998 yılında tamamladıktan sonra NiÄŸde’nin deÄŸiÅŸik köylerinde vekil ve ücretli öğretmenlik yaptı. 2006 yılından bu yana Kültür ve Turizm Bakanlığı’na baÄŸlı NiÄŸde Müze Müdürlüğü’nde arkeolog olarak çalışıyor. Ayrıca, Dört Mevsim NiÄŸde Dergisi, DefterK Edebiyat Sitesi’nde yazıları yayınlanan Eryaman’ın “Yaylayolu Köyü Tarihçesi” adlı çalışması 2012 yılında çıkmıştır. “Ä°tulumaz Dağı, Kilisekaya KeÅŸiÅŸhanesi Ãœzerine Bazı Düşünceler” adlı makalesi 1. Uluslararası NiÄŸde Dil, Kültür ve Tarih Sempozyumu (2012) adlı NiÄŸde Ãœniversitesi Sempozyum Kitabı’nda yayınlanmıştır.

Mustafa Eryaman evli ve iki kız çocuk babasıdır.

 

 

 

 

 

 

 

Okunma Sayısı Okunma Sayısı: 22390 Eklenme Tarihi Tarih: 2013-07-02

Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri-Mustafa Eryaman
Endivit Ören Yeri-Mustafa Eryaman
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Endivit Ören Yeri
Osmanlı Dönemi mezar taşı
Osmanlı Dönemi mezar taşı
Uluağaç köyü
Uluağaç köyü
Uluağaç köyü
Uluağaç köyü
Uluağaç köyü
Uluağaç köyü


NevÅŸehir Hava Durumu
Seçimi Hatırla
İl Seç
İstatistik
Toplam : 90280012 ziyaretçi
Bugün : 7600 ziyaretçi
Dün : 59798 ziyaretçi
S. Yükleme Süresi : 2.52 sn

toplu mail


Copyright 2009 - Tüm hakları saklıdır. Sitemizdeki tüm fotoğraf, yazı, doküman ve düşünce ürünleri 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Kaynak gösterilerek dahi kopyalanamaz. Aksine davrananlar hakkında avukatımız aracılığı ile hukuki takibat yapılacaktır.
 

cappadocia@cappadociaexplorer.com