Yazan: Mehmet
YuÄŸuran
AÄŸustos 2009
Anadolu’da geçmiÅŸten
günümüze çeşitli amaçlarla kullanılan sandıklar artık yerini bavullara ve boy
boy plastik veya metal kutulara bırakmış durumda. Ceviz, sedir, çam, servi gibi
ağaçlardan özenle süslenerek ya da tenekeden, sacdan basitçe yapılmış olsunlar
eskiden sandıksız bir hayat düşünülemezdi. Gelinlik kızların çeyizini taşımak,
mücevherleri, kumaş, silah gibi eşyaları korumak, yiyecekleri, el aletlerini
koymak, kutsal ya da kişisel eşyaları saklamak için her zaman gerekliydiler.
Şimdiyse daha çok dekoratif amaçlara hizmet ediyorlar.
Anadolu’da çaÄŸlar boyunca
kullanılan sandıkların içinde çeyiz sandıklarının ayrı bir yeri vardır. Eskiden,
kız çocuklarının doğduğu günden itibaren yapılmaya başlanan el emeği göz nuru
çeyiz sandıklarda saklanırdı. Çeyizin kendisi kadar sandık da genç kızın
ailesinin maddi durumunu yansıtırdı. Zengin aileler sedir ya da ceviz ağacından
yapılma, işlemeli, oymalı sandıklar kullanırken, orta halli aileler cilalanarak
parlatılmış kavak ağacından yapılan, üzeri aynalarla, renkli kuş resimleriyle
süslenmiş sandıkları tercih ederlerdi. En pahalı sandıklar, ahşap kurduna karşı
çok dayanıklı olduklarından sedir ağacından yapılanlardı. İçleri kumaş ya da
desenli kağıtla kaplanan sandıkların bazılarına takı koyma gözleri de eklenirdi.
İğne, tığ, düğme, tesbih, çakı gibi eşyaların da koyulduğu bu gözlerin kapakları
yana doğru açılır, sandık kapağının kapanmaması için bir destek görevi görürdü.
Kimi sandıklarda özel ve gizli bölmeler de bulunurdu. Sandıklara koyulacak
çeyizin güzel kokması için de kurutulmuş gül, lavanta ya da sabun, parfüm şişesi
kullanılırdı. Hepsinin farklı kilit sistemleri olur, kimilerinin kapağı açılınca
bir çıngırak çalardı. Bu çıngıraklar bir çeşit alarm görevi görüyorlardı.
Sandıkları taşımak için her iki tarafında sandığın işçiliğini yansıtan
kulplar bulunurdu. Ayaklar yapılarak sandık yerden yükseltilir ve hava alması
sağlanırdı. Sandıkları önü ve kapağı genelde yekpare ağaçtan yapılırdı. Köşe
birleştirmeleri ise kırlangıç kuyruğu ya da kaz ayağı diye tabir edilen
geçmelerle birleştirilir ya da basit olarak doğrudan çivilere çakılırdı.
Birleşme yerleri ön taraftan ince süslü çıtalarla kapatılır ve çerçeve
ÅŸeklinde güzel bir görüntü saÄŸlanırdı. Sandık kapağı sandığa eski usul ‘gullep’
denilen menteşelerle bağlanırdı.
Türk el sanatını yansıtan sandık süslemeleri
çoğunlukla bu işi yıllarca ter dökerek öğrenen ustaların eseridir. Çeşitli çiçek
motiflerinin oyulduğu, hatta sahibinin zenginliği oranında altın ve gümüşün
kullanıldığı işlemeleri barındıran çeyiz sandıklarının çoğu birer sanat
eseridir. Özellikle, kimi sandıkların üzerine Kuran-ı Kerim koymak için yapılan
fildişi ve sedef kakmalı kutuların her biri ayrı zarafet örneğidir.
Çoğu kez
anneden kıza miras olarak kalan çeyiz sandıkları genç kızlar için özel bir anlam
taşırdı. Genç kızların mektup, resim, şiir, anısı olan küçük eşyalar gibi
kendilerine has sırlarını da barındıran sandıklar tamamen onlara özel olur,
başkası tarafından açılamazdı. Evlendiğinde onunla birlikte koca evine giden
sandığı kızına vermek için saklardı. Bazen sandık kapaklarının içleri defter
niyetine kullanılırdı. Sonraki kuşaklara aktarılmak istendiği için kapak
içlerine yazılan bilgiler içinde, bazen çocukların doğumu veya anne-babanın
ölümü, bazen de evlenme veya askere gidiş tarihleri göze çarpar.
Çeyizin Türk kültüründeki
önemi
Gelinin baba evinden koca evine götürdüğü takı, giyim, çeşitli
örtü ve ev eşyasından oluşan çeyizin hazırlanması kız çocuğunun doğumuyla
başlardı. Çeyiz için gerekli el sanatlarını ilkokul çağıyla birlikte öğrenmeye
başlayan kız çocuklarına ergenlikle birlikte bir dikiş makinesi ve çeyiz sandığı
verilirdi. Annesi ve yakın çevresinden yardım alarak çeyizini oluşturmaya
başlayan genç kızların yaptıkları el işlemeleri içinde nakış ve dantel başı
çekerdi. Yatak örtüleri, bohçalar, çarşaflar, yorgan kılıfları, masa ve diğer
mobilyalarda kullanılacak örtüler nakışla işlenir, uçlarına danteller dikilirdi.
Nakışlarda kullanılan motiflerin her birinin anlamı vardı. Örneğin, nar gibi çok
çekirdekli meyveler bereketi ve çok çocuk sahibi olma isteğini, hayat ağacı
sağlıklı ve uzun ömürlü bir evliliği simgelerdi.
Kız evi, çeyiz eşyasının
zenginliği doğrultusunda saygınlık kazanırdı. Kızın ailesi yoksul bile olsa
çeyiz yapmak zorundaydı. Düğün kutlamalarının renkli ve önemli bir parçası olan
‘çeyizin damat evine götürülmesi’ töreninden sonra çeyiz kız ailesinden gelen
kadınlar tarafından serilerek sergilenirdi. Bu sergilenme işi de ayrı bir beceri
ve bilgi gerektirirdi. Çeyizin serilmesinden sonra yemeli-içmeli,
şarkılı-türkülü bir eğlence yapılır, düğüne gelenler ve mahalleli tarafından
gezilen çeyiz bir süre sonra kaldırılırdı.
Kapadokya
sandıkları
Bölgemizde çıkan sandıklar kabaralı, ahşap oyma, teneke
kaplama, deri kaplama gibi çeşitlilik arz etse de en çok kabaralı ve ahşap oyma
sandıklara rastlanmaktadır. Kabaralı sandıklarda, genellikle kilise veya cami
kubbeli olan teneke kesmelerin etrafına kabara denilen çiviler çakılarak motif
oluşturulur. Ahşap oymalı olanlar ise hayat ağacı, göz, çift göz, muska, yedi
dağın çiçeği gibi doğurganlığı ve gelecek nesli temsil eden meyveli ve çiçekli
ağaçlar; uzun ömrü simgeleyen servi veya kavak ağaçları; gül, papatya, karanfil
gibi çiçek motifleriyle süslüdür. Bazen dini tema olarak, ay, yıldız, cami, gül,
minare, kubbe gibi şekiller ya da gayrimüslim olanların kullandıkları kilise,
haç, Meryem, İsa ve aziz motifleri görülmektedir.
Sandıkların ön kısmında
olan işleme ve motiflerden başka bazen de iç bölümlerinde, özellikle kapak
içinde kök boya veya toprak boyayla yapılmış motiflere sıkça rastlanır. Bu
motifler arasında Osmanlı gemisi, vazolarda çiçek buketleri, bir manzara,
kilise, cami, hayat ağacı gibi motifler sayılabilir.
YeÅŸil
sandıklar
Dikkatle incelendiğinde kabaralı ve oymalı sandıkların
gerek Türkiye genelinde, gerekse Kapadokya özelinde yeşil renkle boyandığı
görülür. Yapılan sandıklar önce kireç karışımı beyaz renkle boyanır. Bu kireçli
karışım, ahşabı dış etkenlerden, özellikle böceklerden korumak içindir. Onun
üzerine de kök boya ve toprak boya denilen yeşil renk sürülür.
YeÅŸil, Ä°slam
dininde çok kutsal bir renktir. Peygamberimizin mescidinin ve kabrinin üstü
yeÅŸil kubbelidir. Konya’daki Mevlana Müzesi’ndeki minarenin kubbesi de yeÅŸildir.
Evliya ve erenlerin türbelerinde de yeşil renk hakimdir. Selçuklu ve Osmanlı
dönemlerinde de cami süslemeleri, çiniler, yeşil ve firuze renklerle
bezenmiÅŸtir. Kapadokya’da ise eskiden hacca gidenlerin kapıları yeÅŸile
boyanırdı.
Yeşil renk ayrıca muradın simgesidir. Murat edilen, istenen
şeyler genellikle yeşille simgelenmiştir. Birisi rüyasında yeşil gördüğü zaman
isteğinin, muradının kabul edileceği şeklinde yorumlanır. Evlenen eşlerin
sağlıklı olmayı, iyi geçinmeyi, çocuk sahibi olmayı, ömür boyu mutluluğu
istemeleri de murattır. Tüm bunlar bölgemizde bulunan sandıkların çoğunluğunun
neden yeşil olduğunu açıklar.
Yeşil sandıklar bölgenin türkülerine bile
girmiÅŸtir. ÖrneÄŸin; Ãœrgüplü halk ozanı Refik BaÅŸaran’ın “AyÅŸem’in yeÅŸil sandığı,
daha elinin deÄŸdiÄŸi, hiç aklımdan çıkmıyor, kapılıp sele gittiÄŸi” türküsü bugün
de söylenmektedir.
Ne yazık ki çeyiz sandığı geleneği son yıllarda ortadan
kalkmaya yüz tutmuştur. Koskoca evlerde çeyiz sandığına yer bulunamamakta,
düğünlerde adet olan çeyiz sandığına oturup para isteme geleneğinde de basit
bavullar kullanılmaktadır. Bunun gibi anlamlı ve güzel geleneklerimize sahip
çıkıp yaşatmak ve gelecek kuşaklara aktarmak dileğiyle.
Not: Bu yazı için
antikacı Mehmet YuÄŸuran’ın yaklaşık 50 parçalık sandık koleksiyonu
fotoğraflanmış, içlerinden en karakteristik olanları seçilerek kullanılmıştır.
Daha fazla fotoÄŸraf için Mehmet YuÄŸuran’ın www.antikite.com sitesi ziyaret
edilebilir.
Not: Bu yazı Peribacası
Kapadokya Kültür ve Tanıtım Dergisi’nin AÄŸustos 2009 sayısında yayınlanmıştır.
Derginin telif hakları ile korunmaktadır. Hiçbir şekilde kopyalanamaz.
www.cappadociaexplorer.com