English
Menü
Kapadokya Rehberi
Peribacası Dergisi
Peribacası Kapadokya Yayınları
Kapadokya Firmaları
Kapadokya Fotoğrafları
Kapadokya Fotoğrafçıları
Kapadokya Haritaları
Kapadokya Karikatürleri
Kapadokya ve Sanat
Kapadokya Yazıları
Kapadokya Yayın Arşivi
Kapadokya Efemera ArÅŸivi
Kapadokya Video-Film ArÅŸivi
Sosyal Medya Adreslerimiz
Sivil Toplum Kuruluşları
Önemli Telefonlar ve Linkler
Site Güncellemeleri
Belge ve FotoÄŸraflarda Kapadokya
Firma Arama
Åžehir
İlçe-Belde
Hizmet Alanı
Firma
Anket

Sanat ve müzik festivalleri Kapadokya'ya olan ilginin artmasını sağlıyor mu?
       
Evet.
Hayır.
Mail List
Yeni Kayıt
Åžifremi Unuttum

KAPADOKYA'DA ORGANİK TARIMIN ÖNCÜLERİ

KAPADOKYA

Yazan: Ayça Olcaytu İşçen
AÄŸustos 2008

Pazara, manava ya da markete gidiyorsunuz; kıpkırmızı domatesler, yemyeÅŸil biberler, sapsarı muzlar, çeÅŸit çeÅŸit meyve ve sebzeler göz alıcı bir ÅŸekilde dizilmiÅŸ sizi bekliyor. Alıp eve geliyorsunuz. Bir domatesi kesiyorsunuz, o da ne? İçinden sapsarı ve sert bir doku çıkıyor. Bir umut biberlere uzanıyorsunuz. Kalın kabuklarını kesebilmek için önce bıçağınızı bilemeniz gerekiyor. Muzlardan hiç bahsetmeyelim. Kokusuyla ve tadıyla baÅŸ döndüren, çocukluÄŸumuzun eriÅŸilmez meyvesi muz gitmiÅŸ, yerine gelen ÅŸeyi adlandırmak mümkün deÄŸil. Bundan bıktıysanız, ‘gerçek meyve ve sebze’ yemek istiyorsanız, organik tarım konusunda bilgilenmenizin zamanı gelmiÅŸ demektir.

İnsanoğlunun varolan tarım arazilerinden en yüksek seviyede ürün alma sevdası kimyasal gübrelerin ve ilaçların keşfedilmesini sağladı. Kısa süre içinde bunların kullanımı kontrolsüz bir biçimde artınca önce topraklar, sonra yeraltı suları kirlendi; ardından elde edilen ürünler hastalandı, genetikleri bozuldu ve özlerini yitirme noktasına geldiler. Buna tepki olarak doğan organik tarımın (biyolojik veya ekolojik tarım olarak da kullanılıyor) uygulayıcıları, bozulan doğal dengeyi yeniden oluşturup korumayı amaçladılar. Kimyasal gübre ve ilaçların yerine bitki atıklarının değerlendirilmesi, yeşil gübreleme, organik atıkların kullanılması, hayvan gübresi ve biyolojik kontrol gibi yöntemleri esas olarak seçtiler. Üretimden tüketime kadar her aşamada kontrol mekanizmasını işleterek geliştirdikleri sertifikalandırma sistemiyle organik ürünleri fark edilir kılmayı başardılar. Günümüzde organik ürünlere sadece tarım sektöründe değil, gıda, sağlık, kozmetik, tekstil ve temizlik gibi sektörlerde de rastlanıyor.
Dünyada 1930’larda Ä°ngiltere’de kontrollü olarak baÅŸlayan organik tarım, Türkiye’ye ancak 1980’lerin başında geldi. Ä°lk kez Ege Bölgesi'nde baÅŸlayan uygulamalar zaman içinde arttı. 2007 yılı verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 93 bin hektarlık alanda organik tarım yapılıyor. Henüz dünya sıralamasında gerilerde olsak da insanların gittikçe bilinçlenmesi ve saÄŸlıklı ürünler tüketmeyi tercih etmeye baÅŸlaması nedeniyle geliÅŸimin hızlanacağından umutluyuz.   1 Aralık 2004 tarihinde çıkan 5262 sayılı ‘Organik Tarım Kanunu’ ile yasal bir çerçeveye oturtulan çalışmalar, Tarım Bakanlığı’nın öncülüğünde, çoÄŸunluÄŸu Ä°zmir’de olan kontrol ve sertifikasyon kuruluÅŸlarının denetiminde yürütülüyor. Bir ürünün organik ürün olarak satılabilmesi için bu kuruluÅŸlardan biri tarafından onaylanmış olması ve ambalajında ‘Organik Tarım-Türkiye Cumhuriyeti’ yazılı logonun bulunması gerekiyor. Ãœstünde doÄŸal, hormonsuz, köy ürünü, saf gibi tanımlamalar bulunan ürünlerin hiçbir garantisinin olmadığı sürekli olarak yapılan uyarılar arasında.
Kapadokya bölgesinde organik tarım çalışmaları daha da yeni. Åžu anda Kapadokya’da organik ürün sertifikalı tek üretici olan Osman Yüksel, belgesini Haziran 2008’de aldı. Daha önce bir yetiÅŸtiriciye belge verildiÄŸi ancak sonradan iptal edildiÄŸi de biliniyor. YoÄŸun olarak yapılan patates tarımı sonucunda yaÅŸanan sıkıntılar nedeniyle üreticiler tarafından yavaÅŸ yavaÅŸ benimsenmeye baÅŸlanan organik tarım sayesinde bölgede çilek, brokoli gibi pek çok farklı ürün yetiÅŸtiriliyor.
Kapadokya’da organik tarıma gönül vermiÅŸ Osman Yüksel, Ömer Tosun ve Ahmet YiÄŸitoÄŸlu ile yaptığımız görüşmeler sizleri bu çabaların tarihi ve bugünü hakkında bilgilendirmeyi amaçlıyor. DileÄŸimiz bu çalışmaların tüm Türkiye’de artması ve hayatımızda sadece doÄŸal olanın yer alması.

Osman Yüksel
Kapadokya’nın tek sertifikalı organik ürün yetiÅŸtiricisi

Osman Yüksel gibi çok yönlü birini tek ünvanla anlatabilmek kolay deÄŸil aslında. AraÅŸtırmacı gazeteci, yazar, turizmci, organik ürün yetiÅŸtiricisi ve öğretim görevlisi. Ama biz konumuz nedeniyle, her iÅŸine olduÄŸu gibi organik tarıma da gönülden baÄŸlanmış, ciddiyetle ve titizlikle emek veren, Kapadokya’da organik tarımı geliÅŸtirmeye çalışan Osman Yüksel ile Avanos’daki çiftliÄŸinde sadece bu yönünü ele aldığımız bir sohbet yaptık.

Peribacası Dergisi: Organik tarım işine nasıl merak saldınız?
Osman Yüksel: Tarıma baÅŸlamamın 15 yıllık bir geçmiÅŸi var. Kapadokya bölgesinde patates ekile ekile topraklar kirlendiÄŸinden, hastalıkların baÅŸladığı yıllar 1994’lü yıllardır. O zaman kimse bunu fark etmedi, ya da etti ama önemsemedi. Patateste yavaÅŸ yavaÅŸ elde çıkan siÄŸillere benzeyen çıkıntılar oluÅŸmaya baÅŸladı. Patates siÄŸili de denen hastalık literatürde kist nematod diye geçiyor. Bu hastalığın iyileÅŸmeyeceÄŸini ve diÄŸer tarlalara çok kısa sürede bulaÅŸarak tohum alışveriÅŸiyle hızla yayılacağını bildiÄŸimden münavebeli ekime geçelim, patates yerine hiç deÄŸilse bir bakliyat ekerek toprağı zenginleÅŸtirelim dediÄŸimde kimse kulak asmadı. Ä°lk olarak ben çilek ürününü denedim. Buralı olan ve Hollanda’da çalışan ‘Kazağın Hüseyin’ 10-15 tane çilek fidesi getirip evinde büyütmüştü. Her yıl geometrik ÅŸekilde artarak büyüyen bir meyvedir çilek. 4, 16, 32 diye gider, üç yıl içinde tüm tarlanızı kapatacak boyuta gelir. Fideleri dağıtmaya baÅŸlayınca hemen alarak Göre’de çilek ekimine baÅŸladım. Çok hızla büyüdü, iki sene içinde 6 dekarlık koca bir tarlayı kapattı.

Peribacası D.: Bu toprakta daha önce patates ekilmiş, kimyasal gübre kullanılmış mıydı?
Osman Y.: Tabii. Her tür kimyasal gübre ve ilaç kullanılmıştı. Yıllarca patates ekilmiÅŸ, yoÄŸun yorulmuÅŸ bir topraktı. Ama çilek toprak seçmez. Çok arsız bir ÅŸey, saksıya eksen yandaki saksıya atlayıp büyür. Ä°nanılmaz bir verim elde etmemize raÄŸmen çilek ekimi için on yıl boyunca kimseyi kandıramadım. Ä°lk ikna edebildiÄŸim kiÅŸi ortak tarım yaptığımız arkadaşım Ali’dir. Baktı ki o artık bütün topraklar hastalandı, devlet iÅŸe elini atıp yasaklamalardan söz edilmeye baÅŸladı, o esnada ikna oldu. Geçen yıl bildiÄŸim kadarıyla 125 bin dekar alanda patates ekimi 25 yıl süreyle yasaklandı, patates siÄŸili hastalığı yüzünden. Åžimdi bu yıl siyaseten açılacağı yönünde duyumlarım var, çok üzülüyorum tabii ki. Çünkü 3-5 senede geçecek bir ÅŸey deÄŸil. Islah süresi 25 yıl. Tarımsal kirlilik Kapadokya bölgesinde inanılmaz boyutlara ulaÅŸmış; Türkiye genelinde hava kirliliÄŸinin %49’u tarımsal faaliyetlerden oluyor. Kimyasal gübreler doÄŸrudan yeraltı sularına karışıyor. Pompalarla çekilip aynı tarlaya verilen bu yeraltı suyu buharlaÅŸtığında ozon tabakasına karışıyor. Tarımda kullanılan kimyasal ilaçlar, yani pestisitler ise birim ÅŸeklinde havaya yayılıyorlar. Sanıyorum, 1 gr pestisit havada insana ulaşıncaya kadar 1 milyon birime çıkıyormuÅŸ. Senin kullanmaman yeterli deÄŸil, komÅŸun kullanıyorsa o da geliyor sana. Daha sonra insan üzerinde nörolojik bozukluklar da dahil olmak üzere kansere kadar varan birçok hastalığa neden oluyorlar. Biz deli miyiz? Ben deli deÄŸilim, olmak istemedim. Bu nedenle de “pestisit ve kimyasal gübre kullanmayacağım, saÄŸlıklı ürün yemek istiyorum” dedim. Kimyasalların yerine ABD’den ithal edilen ve mikrobiyal gübreler sınıfıyla Türkiye’ye giren azotobacter’i kullanmaya baÅŸladım. Bir tür bakteri olan azotobacter havadaki azotu alıp bitkinin kullanabileceÄŸi hale getiriyor. Böylece insanların benimsemeye baÅŸlamasıyla çilek tarımı bölgede ilerledi. Göre’den sonra Derinkuyu, Misli, Kaymaklı, Ãœrgüp-Damsa yörelerinde oldukça yaygınlaÅŸtı. Bölge artık kendi ihtiyacını karşıladığı gibi Ankara’ya, Antalya’ya çilek vermeye baÅŸladı. Benim için çok sevindirici bir ÅŸey. Üç yıl önce de bir organik tarım sertifikasyon kurumuna baÅŸvurarak bilgi alıp çalışmalara baÅŸladım. Bu süreç sonunda haziran 2008’de diplomamızı aldık. Son denetimler yapıldı, numuneler alındı; sıfır kirlilikle, alnımızın akıyla Avanos’dan çıktık. Åžu anda Kapadokya’daki tek organik tarım sertifikalı üretici benim. Göre’deki tarla ise geçiÅŸ sürecinde. Şöyle diyelim; sınıfı geçti ama daha mezun olamadı.

Organik ürün pazarı

Peribacası D.: Üç yıllık sertifikasyon süreci nasıl işliyor?
Osman Y.: Her yer için geçerli deÄŸil 3 yıl. Mesela, Ä°stanbul’da Ömerli Barajı’nın kenarında arkadaşımla birlikte ortaklaÅŸa ektiÄŸimiz 40 dekarlık alan organik tarım sertifikasyonuna hemen geçti. Köy tüzel kiÅŸiliÄŸinden kiraladığımız bir mera burası; dört tarafı orman, en az 100 yıldır da ekilmiyor. Bunu ispatlarsanız hemen sertifikasyona geçilebilir. Daha önce ilaçlı, gübreli tarım yapılmış alanlarda temizlenme süreci 3 yıl. Uluslararası standart bu. Göre’deki çilek tarlası öyle bir yer. Avanos bir yılda geçti. Gezin ÅŸimdi her taraf uÄŸur böceÄŸi, komÅŸuda yok. Bitkilere zarar veren yeÅŸil böceÄŸi yiyen uÄŸur böceÄŸi kimyasal ilaç kullanmadığım için çoÄŸaldı. Biyolojik mücadele kendi ortamında baÅŸladı bile. Kimyasalların %90’ı bu yeÅŸil böcekleri yok etmek için kullanılıyor. Oysa bir uÄŸur böceÄŸi sanırım günde 15-16 tane yeÅŸil böcek tüketiyor. UÄŸur böceÄŸi dünyada organik tarımın simgesidir zaten.

Peribacası D.: Toprak tamam, ürün yetiştirmeye başladınız, ilk ürünler çıkınca sertifikasyon şirketi gelip alıyor, kontrole götürüyor. Kaç kere ürün kontrolü yapılıyor?
Osman Y.: Bir kere hasatta kesin. Yaprak ve toprak örneÄŸi de önemlidir ama hasattaki denetimin önemi sertifikasyon kuruluÅŸunun ürün miktarını görmesidir. ÖrneÄŸin, bir ton kayısı yetiÅŸtirdiysen o bir ton kayısına etiket verir. Yoksa iÅŸin hilesi çok olur. Pazardaki ürün de daha pazara girmeden sertifikasına ve etiketine bakılarak kontrol ediliyor. Dolayısıyla organik ürün pazarlarındaki ürünün tamamı güvenlidir. Ancak tehlikeli bir durum var, ben bunu bu dergi aracılığıyla kamuoyuna bir kez daha duyurmuÅŸ olayım; normal semt pazarlarında tezgahlarda ‘organik tarım’ diye yazılar görüyorum. Tarım Bakanlığı’nın belediyelere yapacağı bir yazı aracılığıyla zabıta müdürleri uyarılırsa etkin bir denetim yapılabilir. Halkı bu konuda yanıltmanın 10 bin YTL para cezası var.

Peribacası D.: Organik pazar demiÅŸken sormak isterim; Ankara Çankaya’daki Ayrancı Pazar yerinde 29 Haziran 2008’den beri her pazar günü yapılan organik ürün pazarına siz de katılıyor musunuz?
Osman Y.: Evet. Pazarda Efor Turizm adına 6 tane tezgahımız var. Ayrıca, danışmanlık da yapıyorum. Organik ürün pazarlarının tamamı sebze sıkıntısı çekiyor. Ä°stanbul’daki pazar da benden ürün talep ediyor. Ayrancı pazarında on kadar ürünümüz satılıyor. Genelde organik ürünler pahalıdır. Pahalılığı da ÅŸunlardan kaynaklanıyor; sertifikasyon kuruluÅŸunun aldığı ücret, kontrol ve tahlil ücretleri var. Kontrol elemanının geliÅŸ-gidiÅŸ, konaklama giderleri karşılanıyor. Ãœrününüzün yarısı kurtlu olabiliyor, böylece yarısını sunabiliyorsunuz pazara. Dolayısıyla fiyat üçe katlanıyor. Ama ben pazara doÄŸrudan üretici olarak gitmenin avantajını kullanacağım. Söz veriyorum; çok kısa süre içinde konvansiyonel tarımla elde edilen ürünlerin fiyatına yakın fiyatlarla bu ürünleri insanlara yedireceÄŸim.

“Göre’deki tarlamda, günlük satış tutarı 5 yüz YTL”

Peribacası D.: Peki çilekten sonra diğer ürünlere geçişiniz nasıl oldu?
Osman Y.: 2005 yılında çeÅŸitleri çoÄŸaltmaya baÅŸladım. Åžu anda bölgede patatese alternatif olarak yetiÅŸtirdiÄŸimiz çeÅŸitler kaçı bulmuÅŸ sayalım; brokoli hemen arkasından geldi. Bizim çileÄŸimiz ve brokolimiz Türkiye’de baÅŸka yerlerde olmadığı zaman yetiÅŸtiÄŸinden turfanda özelliÄŸinde yetiÅŸiyor. Kırmızı lahana, karnabahar kış sebzeleri olduÄŸu halde yazın yetiÅŸtirdiÄŸimiz sebzeler. Lahana, taze fasulye ektik. Bu sene fasulye ekimi 20 bin m2yi geçti. 20 bin m2nin üzerinde de bezelye ekimimiz var. 60 bin m2 karpuz ekimimiz var, bölgede 12-13 kiloluk karpuzlar yetiÅŸiyor. Patlıcan, biber, domates vb. katarsak 15’e yakın ürün çeÅŸitliliÄŸi var. Bu söyleyeceklerimi yazmanızı isterim; Göre’deki tarlamda, günlük satış 5 yüz YTL. Çok sapa ve ÅŸehre uzak bir yer olmasına raÄŸmen günlük tarla satışı rakamı bu. Toptancıya verilen mal hariç bu rakamdan. Ãœrünümüzün %90’ını NevÅŸehir’deki bir marketler zinciri alıyor ve tüketiyor. Ãœrünümüzün tamamını alıp tüketebilecek kapasiteye sahipler ama manavları ve ayakta gelen müşteriyi küstürmek istemediÄŸim için bir bölümünü ayırıyorum.

Peribacası D.: Siz akademik bir kariyere de sahipsiniz bu konuda.
Osman Y.:
Evet, Kapadokya Meslek Yüksekokulu’nda Organik Tarım Bölümü’nü kurdum ve program baÅŸkanlığını yapıyorum. Ä°mece usulü bir okul biliyorsunuz, herkes bir bölümü alıp yürütüyor. Ä°lk öğrencilerimizi de bu yıl aldık. Aslen iletiÅŸim fakültesi mezunuyum. Genel ve teknik iletiÅŸim, organik tarımın temel ilkeleri, agroeko turizm gibi dersler veriyorum, teknik ve zirai derslerle ilgim yok ama tarımsal uygulamaların neredeyse tamamını ben yapıyorum. Bir de doÄŸadan toplama dersinin uygulamasını veriyorum. Türkiye genelindeki tarım il müdürlükleri bünyesinde organik tarımla ilgili yeterli personel olmaması sıkıntı yaratıyor. Ä°laç sorarsanız cevap alamıyorsunuz. Bu nedenle bölgenin neredeyse tamamı, hatta NiÄŸde-Ulukışla’ya kadar olan bölgede herkes bana soruyor ne yapacağını. Yardımcı olmaktan mutluyum çünkü bu iÅŸin daha da yaygınlaÅŸmasını, giriÅŸimcilerin çoÄŸalmasını istiyorum.

Peribacası D.: Merak ettiğim bir nokta daha var. Türkiye genelinde yaşadığımız su sıkıntısı tarımı ne ölçüde etkileyecek?
Osman Y.:
Maalesef tarımsal faaliyetler konusunda ülkemizin bir su rejimi yok. Mesela, Derinkuyu, Misli, Göre’ye kadar olan ovada 2 bin elektrik abonesi var. ElektriÄŸi devlet veriyor. Oysa kuyularımızın hiç birinin ruhsatı yok. 2 bin kuyu sahibinin hiçbiri DSÄ°’ye baÅŸvurup ruhsat almamış. Dileyen dilediÄŸi yeri kazmış, yeraltı suyunu bitirmiÅŸ, kirletmiÅŸ, 50 m’den baÅŸlamışlar su çekmeye, ÅŸu anda 350 m’den çekiyorlar. Seneye 400 olacak ve 400’ün altında su yok. Devletin kaçak kuyuyu kapatacağına bir de üstüne elektrik getirmesi anlaşılabilir bir ÅŸey deÄŸil.

Tarım alanı: Avanos’da 10 bin m2, Göre’de 6 bin m2, Ä°stanbul Ömerli Barajı’nın kenarında 40 bin m2 olmak üzere toplam 56 bin m2
Yetiştirdiği ürünler: Çilek, brokoli, domates, cherry domatesi, biber, çok renkli dolma biber, bezelye, patlıcan, karnabahar, kabak, salatalık, patates, marul, maydanoz, roka, kayısı, erik, üzüm, ceviz, kırmızı ve sarı kiraz.

Ömer Tosun
“Organik tarım bir zorunluluk haline geliyor”

Museum Hotel, Lil’a Restaurant, Cross Golf, Matiana Turizm ve Indigo Halı’nın sahibi olan Ömer Tosun, Kapadokya’da yaptığı örnek çalışmalara bir yenisini daha ekledi. Uçhisar’da organik tarım yapmaya baÅŸlayan Ömer Tosun, doÄŸaya, çevreye ve insanlara karşı sorumlu bir turizm anlayışına sahip olduklarını söylüyor.

Peribacası Dergisi: Bu kadar işinizin arasına, organik tarım gibi gönüllü çaba ve sabır isteyen bir uğraşıyı katmak nereden aklınıza düştü?
Ömer Tosun:
Öncelikle biz yapı olarak doÄŸa hayranıyız. DoÄŸaya, çevreye, insanlara karşı sorumlu bir hizmet anlayışını uygulamaya çalışıyoruz. Geçen sene dünya lüks fuarında Mr. Motti ile tanıştık. Kendisi dünya çapında ekooteller kuran, konusundaki üst düzey kiÅŸilerden birisi. Gelip otelimizi inceledi, ondan da çok bilgi aldık ve gördük ki verdiÄŸimiz hizmeti en iyi tanımlayan ÅŸey ‘responsible luxury’. Bu bakış doÄŸrultusunda sebze-meyvemizi de kendimizin üretmesi gerektiÄŸini düşündük. Çünkü, köylerden sebzeyi getiriyorlar içinde çekirdeÄŸi bile yok. Allah aÅŸkına bunun her tarafından yemek yapsanız ne olur! Ben MustafapaÅŸa’da bahçeler içinde büyüdüm. İçinde kuyusu olan 6 bin m2 bahçemiz vardı, her türlü sebzeyi yetiÅŸtirirdik. Gerçek sebze kokusunu biliyorum, bizi bunlarla kandıramazlar. Ayrıca biz yıllardır türkü derler gibi yemek derliyoruz. Bünyemize dahil ettiÄŸimiz köylü Åžerife hanım, köylerde piÅŸirilen tandır ekmeklerinden yemeklerine kadar araÅŸtırıp buluyor, biz de burada piÅŸirip misafirlerimize sunuyoruz. Kaybolmaya baÅŸlayan yemekleri yeniden kendi mutfaklarımıza kazandırmaya çalışıyoruz. Ä°yi yemek için iyi malzeme gerekir. Ä°ÅŸ baÅŸa düştü, öncelikle amatör olarak otelimizin hemen altındaki bahçelerimizde kendi sebzelerimizi yetiÅŸtirmeye baÅŸladık. Arkasından tarım alanımızı geniÅŸleterek profesyonelleÅŸmek amacıyla Kapadokya Meslek Yüksekokulu’nun Organik Tarım bölümüyle baÄŸlantıya geçtik. Onlar da uygulama çalışmaları için böyle bir yer aradıklarını söyleyince bahçemizi onlara tahsis ettik, ÅŸimdi birlikte çalışıyoruz. Bütün giderlerini biz karşılıyoruz. Öğrencilerimize kayadan oyma bir sınıf da verdik. Bölümün 7-8 öğrencisi var; inÅŸallah o çocuklar buralarda yetiÅŸecekler. Ayrıca, organik ürün sertifikası almak için de baÅŸvuracağız.

“DoÄŸal su arıtma sistemi de yapacağız”

Peribacası D.: Elde edeceğiniz ürünleri sadece işletmenizin ihtiyacı için mi kullanacaksınız?
Ömer T.: Öncelikle, misafirlerimizin kendi öğlen ya da akşam yemeklerinde kullanılacak sebzeyi isterlerse bahçeden toplamalarını arzu ediyoruz. Ayrıca, misafirlerimize yöresel yemeklerin nasıl pişirildiğini öğrettiğimiz yemek programlarımız var. Önce o mis gibi organik sebzeleri ve meyveleri bahçeden toplayacak sonra da yine kendisi pişirecek. Önemli bir şey daha yapacağız. Otellerin su tüketimi çok fazla. Türkiye artık su fakiri bir ülke; bu kaybı önlemek için bir doğal arıtma sistemini burada kurmaya çalışıyoruz. Doğal su arıtma sistemi şu: Bunun için oluşturulacak bir alanda saza benzeyen bitkiler yetiştiriliyor. Atık su bu bahçeye gönderiliyor ve sazın içindeki bakteriler suyu temizliyor. Bu temiz suyu depolayıp, bahçe sulama, temizlik vb. alanlarda yeniden kullanabiliyorsunuz ve arkasından aynı suyu tekrar tekrar arıtabiliyorsunuz. Kesinlikle koku yapmıyor. Bunu gerçekleştireceğiz inşallah. Zaten bahçede de şu anda damlama sulama sistemini kullanıyoruz.
Peribacası D.: Bu çalışmanız sorumlu turizmin hakikaten önemli bir örneği.
Ömer T.: TeÅŸekkür ederim. Antalya bölgesindeki büyük otellerin doÄŸal arıtma sistemleri kurmaya baÅŸladığını öğrendik. Bu konuda Türkiye’de olmasa da Kapadokya’da öncü olacağız. Hepimiz kendi yöremize bir ÅŸeyler yapmaya çalışırsak geliÅŸiriz diye düşünüyorum.

Peribacası D.: Organik tarımın bölgedeki geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Ömer T.: Örnekler çoğalacak, sonra insanlar yavaş yavaş buna girme konusunda kendisini mecbur hissedecekler. Ticari anlamda da bakarsanız bunun alıcısı da başladı artık. İnsanları ne kadar çok bilinçlendirirsek onlar alıcıya dönüşüyorlar. Böylece üretici de artacak. Bilinçli alıcı üreticiyi teşvik eder. Alıcı güçlenirse satıcı da güçlenir. Ayrıca organik tarım bir zorunluluk haline geliyor. Anadolu meyve sebze deposu ama tohum ithal eder hale gelmişiz. Tehlike sinyalleri çalıyor yani. Onun için organik tarımı geliştirmemiz, kaybolmaya yüz tutan ürünlerimizi yetiştirmemiz lazım. Örneğin, bir süredir tavşanbaşı elmasının peşindeyim. Fidesini bulur bulmaz dikmek istiyorum.

Tarım alanı: Yaklaşık 4 bin m2.
Yetiştirdiği ürünler: Domates, çeşitli biber, patlıcan, çilek, kabak, marul, roka vb, fasulye, kayısı, dut, elma, ceviz, vişne, ayva ve badem.

Ahmet YiÄŸitoÄŸlu
“Eko turizmin Kapadokya’da geliÅŸmesine vesile olabilirsek ne mutlu”

Ãœrgüp’teki Yusuf YiÄŸitoÄŸlu Konağı ile Ortahisar’daki Burcu Kaya Oteli’nin sahibi Ahmet YiÄŸitoÄŸlu, Kapadokya’da çalışkanlığıyla tanınan bir isim. Onu dinlenirken ya da aynı anda sadece bir iÅŸle uÄŸraşırken hiç görmedik. Bunca koÅŸturmacanın arasında Ortahisar yakınlarındaki organik tarım alanında gerçek lezzetinde meyve ve sebzeler üretmeyi de baÅŸarıyor.

Peribacası Dergisi: Organik tarım yapma fikri nasıl gelişti?
Ahmet Yiğitoğlu: Çocukluğumda bağ-bahçemiz vardı, annemle birlikte yörenin muhtelif ürünlerini yetiştirirdik. Turizm sektörüne girip de otel işletmeciliğine başladıktan sonra bu işi daha geniş bir alanda yapıp ürünleri de otellerimde kullanmak istedim. Böylece 3 yıl önce, yaklaşık 30 yıldır ekilmemiş, dikilmemiş bu alanı satın aldım. Toprağa 30 yıldır hiçbir kimyasal verilmemiş olması büyük bir şanstı. Önce 1800 elma ağacı diktik, ikinci sene o elmalarda ürünü gördüğümüzde bize şevk geldi. Arkasından, kiraz, badem, şeftali, kayısı diktik. Bunlar da üçüncü sene ürün verdi; motivasyon gittikçe artıyor, otelde başka ne kullanabiliriz diye düşündük. Domates, biber, salatalık, patlıcan ektik. Ayva diktik, ayva tatlısı için. Kışlık elmaları soğuk hava depolarında saklayıp ilkbahara kadar sunabiliyoruz. Kızartmalık ve yemeklik patates diktik. Balkabağı ektik, onları da saklıyoruz tatlı yapmak için. Çekirdek kabağı ektik misafirlere ikramda kullanıyoruz. Burada her şeyi naturel bir şekilde üretelim istiyorum. Bunu da başardık gibi.

Peribacası D.: Ürün fazlasını ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Ahmet Y.: Birinci hedefim, ürün fazlasını turÅŸu, reçel, salça yaparak, kurutarak kışın otellerimde deÄŸerlendirmek. Dedelerimizin ninelerimizin yaptığı gibi, hiçbir ÅŸeyi ziyan etmeyip, kullanmak. ÖrneÄŸin, üzümün fazlasını hiçbir katkı maddesi koymadan ÅŸarap yaptım, çok deÄŸiÅŸik, güzel bir tadı oldu. Belki Ãœrgüp’de organik ürünler satan bir dükkan açılabilir. Çünkü buraya gelen insanlara zaten kuru kayısı, ceviz, kuru üzüm, kabak çekirdeÄŸi satıyoruz. Neden daha geniÅŸ kapasiteli olmasın? Gelen yabancı misafirlerimize burayı gezdirdiÄŸimiz zaman otelde gönül rahatlığıyla yiyip içiyorlar, çok da mutlu oluyorlar. Ayrıca yiyecek artıklarını, domates, salatalık vb. kabuklarını kullanarak organik gübre üretmek istiyorum.

Peribacası D.: Organik tarımla ilgili sertifikasyon çalışmanız başlamış. Hangi aşamadasınız?
Ahmet Y.: Ankara’da bir firmayla anlaÅŸma yaptık. Ä°lk etapta toprakta kimyasal gübre kullanılmadığını belgeledik. Arkasından toprak ve su tahlillerini yaptırdık. Suyumuzun içilebilir olduÄŸu onaylandı. Ä°ÅŸlemler devam ediyor.

“AÄŸaçlara çocuÄŸum gibi bakıyorum”

Peribacası D.: Peki fide, tohum bulmakta zorlandınız mı ya da başka sorunlarınız oldu mu?
Ahmet Y.: Tamamen araÅŸtırmaya baÄŸlı. ÖrneÄŸin aÄŸaçlarımızın hepsi tam bodur ve sertifikalı aÄŸaçlar; Adana’dan aldım. Elmaları da NevÅŸehir Ä°l Özel Ä°daresi’nin teÅŸviÄŸiyle diktim, çocuÄŸum gibi bakıyorum onlara. her birinin neye ihtiyacı var, ne istiyor anlamaya çalışıyorum. Kitaplar alıyorum, talebe gibi ders çalışıyorum. Elma aÄŸaçlarımızı dolu, kuÅŸ ve güneÅŸ yanığından korumak için üstlerine file çektik, çok da faydasını gördük. Biz burada ÅŸirin deriz, yapışkan bir ÅŸey olur aÄŸaçlarda. Onun en büyük düşmanı uÄŸur böceÄŸidir. Kısmet olursa kutularla uÄŸur böceÄŸi getirip bahçeye atacağım, ÅŸirinleri yok edecek. BöceÄŸi böceÄŸe öldürteceÄŸiz. DoÄŸal dengeyi koruyacağız. TozlaÅŸma için de arı kovanı koydum. Hep soruyorum yaÅŸlılarımıza, ne yaparlardı, nasıl çözüm bulurlardı? Gelen fikirler öyle güzel ki, deniyorum hepsi baÅŸarılı. Ä°nÅŸallah böyle ÅŸeyler bölgeye de örnek olur. Herkesi bağına bakmaya teÅŸvik edebilirsek yemyeÅŸil bir Kapadokya yaratabiliriz. Ayrıca, turizm alternatifleri sunulması lazım bölge için. Buranın gerek iklimi gerekse deniz seviyesinden yüksekliÄŸi yayla gibi, çok güzel.
Eko turizmin Kapadokya’da geliÅŸmesine vesile olabilirsek ne mutlu.

Peribacası D.: Başka ekmeyi düşündüğünüz sebze ya da dikmeyi istediğiniz ağaç var mı?
Ahmet Y.:
Mesela bizim bir tavÅŸanbaşı elmamız var, Ä°stanbul armudumuz var, bunları araÅŸtırıyorum. Yani tamamen yörede daha önce ne ekilip dikildiyse onları araÅŸtırmaya çalışıyorum. Çünkü bizim insanımız ÅŸimdiye kadar onları ekmiÅŸ, toprağından bir ÅŸeyler çıkarmış, kurutmuÅŸ. Ortahisar’a indiÄŸim zaman, kahveye otururum bazen, yaÅŸlılar derler ki “ne içersin?” “Ben içmem, cebinizdekilerden verin” dediÄŸim an bir cebinden ceviz, diÄŸerinden kuru üzüm çıkar. Kuru üzümün, cevizin, hatta günkurusu dediÄŸimiz kayısının besin deÄŸeri apayrı bir ÅŸey. Bunlar devam etsin istiyorum. Ä°ÄŸde aÄŸacı dikmeyi düşünüyorum; hem yoldan gelecek rüzgarı, tozu önleyecek, hem de güzel kokacak.

Tarım alanı: Yaklaşık 70 bin m2.
Yetiştirdiği ürünler: Elma, kiraz, badem, üzüm, şeftali, nektarin, kayısı, dut, armut, ayva, kuşburnu, çekirdeklik kabak, balkabağı, domates, biber, patlıcan, salatalık, patates, soğan, maydanoz, marul, roka.

Refayi DaÄŸ
“Misafirlerimizin bahçemize ilgisi büyük”

Göreme merkezinde 20 yılı aÅŸkın süredir hizmet veren ‘Orient Restaurant’ın sahibi Refayi DaÄŸ, organik tarımın önemini fark edenlerden. Restoranının arkasındaki bahçede bu yıl yetiÅŸtirmeye baÅŸladığı ürünleri mutfağında kullanan DaÄŸ, önümüzdeki yıl bir sertifika ÅŸirketine baÅŸvurmayı düşünüyor.

Refayi DaÄŸ, yaklaşık bir dönüm büyüklüğündeki bahçesinde domates, salatalık, biber, patlıcan, fasulye, maydanoz, nane, roka gibi sebzeler yetiÅŸtiriyor. Meyvelerden kayısı, üzüm, dut ve ceviz var. Daha önce hiç tarımsal faaliyet yapılmamış olan bahçede güvercin gübresi kullanıyor. Bahçesindeki kuyuyu kullanarak damlama sistemiyle sulama yapıyor ve kimyasal ilaç kullanmıyor. Tamamen doÄŸal yöntemlerle sebze ve meyve yetiÅŸtirmeyi hedeflemiÅŸ. Bahçenin restoran misafirleri tarafından ilgiyle karşılandığını belirten DaÄŸ “Bazı misafirlerimiz bahçeye girip salatalarında kullanılacak malzemeleri kendileri topluyorlar. Onların bu coÅŸkusu bizi de mutlu ediyor” diyor. Önümüzdeki yıl tarım alanını geniÅŸletip çeÅŸitleri artırmayı ve sertifikasyon için baÅŸvurmayı düşünen DaÄŸ, bu tür bir hizmetin ayrıcalık yarattığını, bölgede hizmet veren restoran, otel gibi kuruluÅŸların yavaÅŸ yavaÅŸ organik tarıma geçmek zorunda kalacaklarını vurguluyor.

Not: Bu yazı Peribacası Kapadokya Kültür ve Tanıtım Dergisi’nin AÄŸustos 2008 sayısında yayınlanmıştır. Derginin telif hakları ile korunmaktadır. Hiçbir ÅŸekilde kopyalanamaz.
www.cappadociaexplorer.com

Okunma Sayısı Okunma Sayısı: 8954 Eklenme Tarihi Tarih: 2009-06-23

Osman Yüksel
Osman Yüksel


Ahmet YiÄŸitoÄŸlu
Ahmet YiÄŸitoÄŸlu


Ömer Tosun
Ömer Tosun


Refayi DaÄŸ
Refayi DaÄŸ




NevÅŸehir Hava Durumu
Seçimi Hatırla
İl Seç
İstatistik
Toplam : 90597657 ziyaretçi
Bugün : 33392 ziyaretçi
Dün : 57944 ziyaretçi
S. Yükleme Süresi : 2.52 sn

toplu mail


Copyright 2009 - Tüm hakları saklıdır. Sitemizdeki tüm fotoğraf, yazı, doküman ve düşünce ürünleri 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Kaynak gösterilerek dahi kopyalanamaz. Aksine davrananlar hakkında avukatımız aracılığı ile hukuki takibat yapılacaktır.
 

cappadocia@cappadociaexplorer.com