English
Menü
Kapadokya Rehberi
Peribacası Dergisi
Peribacası Kapadokya Yayınları
Kapadokya Firmaları
Kapadokya Fotoğrafları
Kapadokya Fotoğrafçıları
Kapadokya Haritaları
Kapadokya Karikatürleri
Kapadokya ve Sanat
Kapadokya Yazıları
Kapadokya Yayın Arşivi
Kapadokya Efemera ArÅŸivi
Kapadokya Video-Film ArÅŸivi
Sosyal Medya Adreslerimiz
Sivil Toplum Kuruluşları
Önemli Telefonlar ve Linkler
Site Güncellemeleri
Belge ve FotoÄŸraflarda Kapadokya
Firma Arama
Åžehir
İlçe-Belde
Hizmet Alanı
Firma
Anket

Sanat ve müzik festivalleri Kapadokya'ya olan ilginin artmasını sağlıyor mu?
       
Evet.
Hayır.
Mail List
Yeni Kayıt
Åžifremi Unuttum

ÜRGÜPLÜ MUSTAFA FEVZİ TAŞER

ÜRGÜPLÜ MUSTAFA FEVZİ TAŞER

CUMHURÄ°YET’E ADANMIÅž BÄ°R YAÅžAM

Yazan: Ayça Olcaytu İşçen
AÄŸustos 2008

Kimi insanlar yaÅŸamlarını yürekleriyle yaratırlar. Bir köşede hayatın akıp geçmesini beklemek yerine, rüzgara karşı yelken açar, idealleri için mücadele ettikleri kadar varolurlar. YaÅŸam öyküsü Ãœrgüp’ün Çökek Köyü’nde baÅŸlayıp, oradan Çanakkale, Irak, Ä°ran, Sibirya ve Yunanistan’a uzanan Mustafa Fevzi TaÅŸer (1888-1965) de böylesine mertçe yaÅŸayanlardan. Öyle ki, ülkemizin zor sınavlardan geçtiÄŸi 1915-1923 yılları arasında iki savaÅŸa katılıp ikisinde de esir düşmesine raÄŸmen, saÄŸ salim dönmeyi baÅŸardığı Çökek Köyü’nde yaptıkları sayesinde bugün de sevgiyle hatırlanıyor.

Birinci Dünya Savaşı'nın baÅŸlamasıyla birlikte yedek subay olarak askere alınan Mustafa Fevzi’nin Çanakkale cephesine giderken aklında tek ÅŸey vardır: Vatanını savunmak. Çünkü, dünyanın büyük devletlerinin, milliyetçilik akımlarının da etkisiyle çılgıncasına savaÅŸmaya baÅŸladığı bu yıllar, Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun can çekiÅŸtiÄŸi, dört koldan ablukaya alınarak parçalanmaya çalışıldığı yıllardır.  GençliÄŸin, orduya taze kan olmaktan baÅŸka anlam taşımadığı bu karanlık günlerde, Konya Yüksek Medresesi mezunu 27 yaşındaki Mustafa Fevzi bir bilinmeze doÄŸru yola çıkar. 
1915 nisanında Çanakkale’nin kanlı çarpışmalarının geçtiÄŸi Alçıtepe yakınlarındaki Fırka karargahına gelir gelmez savaşın acımasızlığını görür: Yaralılar arasında bir yer bulup uzandıkları güneÅŸli yamaçta adaşı Ezineli Mustafa Efendi, üç aylık niÅŸanlısını özlemle anlatırken göğsüne ansızın saplanan el büyüklüğündeki mermiyle oracıkta ölür. Bu olay 47 mevcutlu bir bölüğün kumandan vekilliÄŸine atanan Mustafa Fevzi için yaÅŸayacaklarının adeta bir habercisidir. Günlerce süren çarpışmalarda açlık ve susuzluk sonrası dizanteriye yakalanır. AteÅŸten duramaz olur ve siperden gözüne kestirdiÄŸi bir su birikintisine doÄŸru fırlar fırlamaz vurulur. Lapseki Hastanesi’nden sonra üç aylığına Ãœrgüp’e hava deÄŸiÅŸimine gönderilir. Bu süre sonunda Çanakkale Savaşı da bitmiÅŸtir.

Ä°lk esaret: Sibirya-Vetluga
Mustafa Fevzi, 1916’nın ilk aylarında Gelibolu’ya gidip 23. Alaya katılarak Kırklareli’nden Revandiz’e uzanan 57 günlük bir yolculuk yapar. KuzeydoÄŸu Irak’ta yer alan küçük bir kent olan Revandiz, Osmanlı Devleti döneminde Musul vilayetine baÄŸlı Kerkük sancağının kaza merkezidir ve nüfusunun çoÄŸunluÄŸunu Türkler oluÅŸturmaktadır. Revandiz’i iÅŸgal eden Rus birliklerine karşı savaÅŸan 23. Alay, Ä°ran'daki Lahican ovasında yapılan çarpışmada yenilir. Bu, aynı zamanda ilk esaretin baÅŸlangıcıdır. DiÄŸer esir arkadaÅŸlarıyla birlikte Rusya'nın içlerine doÄŸru, zorluklarla geçe¬n yolculuÄŸunda uykusuzluk, susuzluk, açlık ve bitlerle savaşır. Ölüm ikinci kez yoklar Mustafa Fevzi’yi. Yolculukta içinde bulundukları mavnanın vapurla olan bağı kopar ve denizin ortasında kalırlar. Ruslar tarafından kasten yapıldığına inandıkları bu olay bir motorbot tarafından kurtarılmalarıyla sona erer.
Mustafa Fevzi ve arkadaÅŸlarının zorunlu istikameti, Moskova'dan yaklaşık 350 km kuzeyde bulunan Vetluga ırmağı¬nın kenarında kurulmuÅŸ olan Vetluga ÅŸehridir. Vetluga’ya vardıklarında esir düştüklerinden bu yana bir ayı aÅŸkın bir zaman geçmiÅŸtir. Bir banka ÅŸubesi, 200 kadar dükkanı bulunan, geniÅŸ bir ovaya yayılmış, hemen her evi bahçeli, ilkokul, ortaokul ve lisesi bulunan, düzgün caddelere sahip Vetluga’da ırmak senenin altı ayı don vaziyettedir. Halk, kuyu açar gibi buzları delerek su çıkarmaktadır. Bir Rus’un evine yerleÅŸtirilirler. Esir subaylara 50 ruble maaÅŸ baÄŸlanır ama düzgün ödenmez. 25 kiÅŸi için verilen yaklaşık 3 kg ekmek doyurmaz. Tahta kerevitler üzerinde geçen gecelerden sonra birer ot ÅŸilteye ve battaniyeye sahip olurlar. Günde bir öğün yemekle idare edip, sabah ve akÅŸamları içtikleri kıtlama çayla guruldayan midelerini susturmaya çalışırlar. Kışın ilerlemesiyle ısı -38’lere iner. Mustafa Fevzi’nin soÄŸuktan korunmak için tedarik edebildiÄŸi ÅŸeyler, az kullanılmış bir asker kaputu, bir çift çizme ve bir kalpaktır.
Zamanı değerlendirmek için, birkaç tutsak arkadaşıyla birlikte kendilerine hizmet için verilen esir Alman erinden ücret karşılığı Almanca öğrenmeye karar verir. Bu kararın faydasını ilerideki günlerde fazlasıyla görecektir.
Esaret, vatan hasreti ve belirsizlik, Rusların baskıcı davranışlarıyla birleÅŸince subaylar arasında geçimsizlik baÅŸ gösterir. Ãœstüne, Rusya genelindeki açlık da eklenince kavgalar artar. Verilen beÅŸ ekmeÄŸi 25 kiÅŸiye paylaÅŸtırmak için yaptıkları tahta terazideki ölçüm sırasında çıkan kavgalar moral bozucudur. Bu zor günlerde gelen 1917 Rus (BolÅŸevik) Devrimi esirler tarafından mutlulukla karşılanır. Rusya’nın savaÅŸtan çekileceÄŸi ve esaretten kurtulacakları ümidine kapılmışlardır.

Sibirya’dan kaçış
Bir gün, evin bahçesinde gezinirken yoldan geçmekte olan bir Alman kadınla ve arkasından eÅŸiyle tanışır. Ä°simleri Paula&Hans Rusy olan ve Petersburg ticaretle uÄŸraşırken, savaÅŸ nedeniyle Rus hükümeti tarafından ihtiyaten Sibirya’ya sivil esir olarak gönderilen bu Alman çiftin evine gidip gelmeye baÅŸlar. Hem Almancasını ilerletebilmek düşüncesiyle hem de esirlik hayatına renk kattığı için çok önemsediÄŸi bu dostluÄŸun Türkiye’ye geliÅŸini saÄŸlayacağından henüz habersizdir.
Mart 1918’de gazeteler bir ateÅŸkesin imzalandığı ve Rusya’daki Alman sivil esirlerin tahliyesinin baÅŸlayacağını müjdeler. Bu aynı zamanda Rusy çiftinin de Vetluga’yı terk etmesi anlamına gelmektedir. Giderlerken de geçen zaman içinde bu ailenin adeta bir parçası haline gelen Mustafa Fevzi’yi de götürmek isterler. Bu teklifi sevinçle karşılayan Mustafa Fevzi yanına arkadaşı Faik Tonguç’u alma arzusunu iletir, onlar da geri çevirmezler.
Büyük bir gizlilik içinde firara hazırlanırlar. Nihayet  o gün gelir çatar; 25 Mayıs 1918 gecesi hareket edilecektir. Plana göre ikisi Alman aileden önce yola çıkacak ve Vetluga köprüsünü geçtikten sonra onları bekleyeceklerdir. Köprüyü geçerken karşılaÅŸtıkları iki köylü kadının onları tanıdığından şüphelendikleri için ormana dalıp yürümeye baÅŸlarlar. BeÅŸ saat sonunda artık Almanlarla buluÅŸma umutlarını yitirmiÅŸken bir köyde mucize eseri karşılaşırlar. Önce Petersburg’a oradan VarÅŸova, Viyana, BudapeÅŸte, Belgrad ve Sofya üzerin¬den 27 Haziran 1918 günü Türkiye'ye ulaşır. BeÅŸ gün sonra da Çökek Köyü’ne vardığında ailesi ve köylüler tarafından sevgiyle, coÅŸkuyla karşılanır.

Kurtuluş Savaşı ve ikinci esaret
Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu kasım ayında Ä°tilaf Devletleri’nce iÅŸgal edilmeye baÅŸlamıştır. Mustafa Fevzi, geçirdiÄŸi onca sıkıntıya raÄŸmen hiç tereddüt etmeksizin milli mücadele hareketine katılır. Ãœrgüp'te bir grup arkadaşıyla birlikte Ä°htiyat Zabitleri Teavün Cemiyeti’nin ÅŸubesini açar. Bölgede, Kuva-yi Milliye hareketini oluÅŸturmaya çalışırlar. Daha sonra Kayseri'de kurulan Atlı Piyade Fırkası’na tayin edilir. 27 Eylül-2 Kasım 1919 arasında meydana gelen Konya Bozkır Ayaklanması'nın bastırılmasında görev alır. Daha sonra Adana cephesinde kumandanlık yapar. Buradan da Batı cephesine gönde¬rilen M. Fevzi TaÅŸer, Sakarya Savaşı'nın en kanlı çarpışmalarının yapıldığı Mangal Dağı’nda (1921) bir kez daha ölümün eÅŸiÄŸinden döner. Başına yediÄŸi bir dipçikle düşer ve esir alınır. Bir grup esir Türk askeri ile birlikte Atina'ya gönderilir. Ä°lk önce Atina'da Akropol yakınlarında bir okula yerleÅŸtirilir. Ardından Lefke Adası'na gönderilir ve esa¬reti bir kalede devam eder. Buradaki esaretten kurtulması, milli mücadelenin kazanılmasından sonra sivil esirlerin iadesine ve savaÅŸ esirlerinin mübadelesine iliÅŸkin olarak Yunanistan ile Türkiye arasında Ocak 1923’de Lozan’da imzalanan sözleÅŸme sayesinde olur.

Türkiye Cumhuriyeti’ne yürekten baÄŸlılık
Türkiye’de 29 Ekim 1923’de ilan edilen cumhuriyetle birlikte saltanat rejimi tarihe gömülmüş ve yeni bir dönem baÅŸlamıştır. Bağımsızlığına kavuÅŸmuÅŸ ama fakir olan ülke için büyük bir kalkınma hamlesi baÅŸlatılır. Mustafa Kemal PaÅŸa’ya ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’ne büyük bir inançla baÄŸlı olan Mustafa Fevzi de bu hamlenin içindedir. 1925’de Diyarbakır’da baÅŸlayıp DoÄŸu Anadolu’da yayılan Åžeyh Sait Ä°syanı'nın bastırılması sırasında orduda yine görev alır. Harf devriminin yapıldığı 1928’de,  bazı illerde henüz Latin harfleriyle eÄŸitim veren okullar açılmamışken, köyüne kız-erkek karışık eÄŸitim verecek bir ilkokul yaptırarak üstüne ‘Çökek Köyü Muhtelit Ä°lkokulu’ diye yazdırır.
Mustafa Fevzi’nin ailesiyle Çökek Köyü’nde yaÅŸadığı evde yaptığımız sohbet sırasında, okulun açılış hikayesini yeÄŸeni Mehmet TaÅŸer’den (64) dinliyoruz: “O yıllarda Ãœrgüp NiÄŸde’ye baÄŸlıymış. Dönemin valisi de bazı dini konularda danışacağı yüksek bilgili birini arıyormuÅŸ. Valiye beybabamı önermiÅŸler. O da bunu bilmeden ilkokul yaptırmak amacıyla izin için valiliÄŸe varıyor, ismini görevliye söylüyor. Vali onu ayakta karşılamış, benim aradığım sensin demiÅŸ; hem sorularını sormuÅŸ beybabama hem de okul için izin çıkmış.” Halk Latin harfleriyle eÄŸitim veren bir ilkokulu benimsemek istememiÅŸ önceleri. Hatta bu yüzden 7 hanenin Ãœrgüp’e göçtüğü söylenir. Bu zihniyetle de savaÅŸan Mustafa Fevzi, Çökek köylülerine okulu kabul ettirmeyi baÅŸararak ilk eÄŸitmenlerini de kendisi önerir. Bu örnek okul ÅŸimdi maalesef öğretime kapalı. Taşımalı eÄŸitime geçildiÄŸi için köyde hiç okul yok. Mehmet Bey’in kardeÅŸi, emekli öğretmen Hasan TaÅŸer (55) bundan üzüntü duyuyor: “Köyümüzün okuma yazma oranı neredeyse %100’dür. Köyümüzden meslek sahibi çok insan çıkmıştır. Ama taşımalı eÄŸitime geçildiÄŸinden beri köy eÄŸitim bakımından geriledi. Ä°lk köy kütüphanesi de bizim köyde onun tarafından kurulmuÅŸtu. Ne yazık ki artık o da kapalı.”

Meclise gitmeyi reddedip köyünde kalır
Mustafa Fevzi, kurulduÄŸu tarihten itibaren Cumhuriyet Halk Partisi içinde yer alır. 1948’e kadar da CHP Ãœrgüp ilçe baÅŸkanlığı ve Kayseri'de il genel meclis üyeliÄŸi yapar. Atatürk hayattayken NiÄŸde sancağını temsilen TBMM’ye çağırılır. Torunu Osman Fevzi TaÅŸer (50) dedesinin TBMM’de neden görev almadığını şöyle anlatıyor: “Dedem gitmek istiyor. Çünkü bir KurtuluÅŸ Savaşı verilmiÅŸ, kurulan cumhuriyetin geliÅŸmesi için çalışma var. Ama dedemin babası razı olmamış. Ä°ki esaret sonrası köye dönen dedemi Ankara’ya göndermek istememiÅŸ. Bir de dedem köyüne hizmet etmek için kalmak istemiÅŸ. O zaman, ‘madem sen gelmiyorsun, yerine birini öner’ demiÅŸler. Birinci Dünya Savaşı’na katılma fetvasını veren son Åžeyhülislam Ãœrgüplü Hayri Efendi’nin oÄŸlu Münip Hayri Ãœrgüplü’yü (diÄŸer oÄŸlu da 1965’te kurulan hükümette baÅŸbakanlık yapmış olan Suat Hayri Ãœrgüplü’dür) bölgenin okumuÅŸ insanlarından olduÄŸu için dedem önermiÅŸ. Böylece Münip Hayri Ãœrgüplü meclise girmiÅŸ.”
Köyünde kalmayı seçen Mustafa Fevzi, çiftçilikle uÄŸraÅŸmaya baÅŸlar. En son teknoloji onun sayesinde köye girer. Örnek su kanalları yapar; dizel motorlu su pompası kullanan ilk kiÅŸidir. Onun için Çökek Köyü, büyüyüp köklenmeye çalışan genç Türkiye cumhuriyetinin bir prototipi olmalıdır. Bu amaçla köyüne hizmete devam ederek bir de cami yaptırır. Bölgenin sorunlarına son derece duyarlıdır. Bunun bir örneÄŸi de Avanos yakınlarındaki ünlü kervansaray Saruhan için verdiÄŸi mücadeledir. Saruhan’ı çevreleyen taÅŸların Ãœrgüp Kuruçay’daki köprünün yapımında kullanıldığını fark edince harekete geçerek Saruhan’ın kurtarılmasını saÄŸlar. Buna izin veren dönemin kaymakamı ise baÅŸka bir ilçeye tayin edilir.

Köyün aÄŸası, yeÄŸenlerinin beybabası…
Ä°ki oÄŸul sahibi Mustafa Fevzi, ailenin, köyün saygıdeÄŸer büyüğü, gençlerin yol göstericisi, çocukların sevgilisi, kısacası köyü kanatları altına almış idealist ve çalışkan bir insanmış. Beybabasına hala büyük bir saygı ve sevgi besleyen Mehmet T., “Çocukla çocuk olur, kendisine bilgi danışanlara her zaman yol gösterirdi. Köyde iki kiÅŸi anlaÅŸmazlığa düşerse, ‘Mustafa AÄŸa ÅŸu müşkülümüz var, bunu hallet’ diye beybabama gelirlerdi. O da ne yapar eder, kimsenin hakkını kimseye geçirmeden olayı çözerdi” diyor. Hasan T. ise “Gördüğü eÄŸitimi özümsemiÅŸti. Gazetesini, kitabını okur, hiç boÅŸ durmazdı. Öğrendiklerini, bildiklerini en yakınlarıyla, köylüyle paylaşır, köylüyü eÄŸitebilmek için özel gayret gösterirdi” derken, Osman F. T. eklemeyi unutmuyor; “Dedemin köydeki ismi aÄŸaydı, ama toprak sahibi anlamında deÄŸil, sayılan, sevilen kiÅŸi anlamında. Vermekle, korumakla ilgili bir aÄŸalık.”
Mustafa Fevzi’nin esaretten sonraki yıllarını geçirdiÄŸi evini geziyor, odasında kalıyoruz bir süre. Mehmet T., eliyle odadaki camekanlı dolabı iÅŸaret ederek, “Ortada Atatürk’ün, onun sağında Ä°smet Ä°nönü’nün, solunda Fevzi Çakmak’ın fotoÄŸrafları vardı, beybabam ölünceye kadar kaldı” diyor. Ölümünden bahsedince gözleri doluyor Mehmet Bey’in: “Ölüm haberini Ankara Mamak Muhabere Okulu’nda askerken aldım. Ankara bana dar geldi. Yüzbaşıma ‘çok sevdiÄŸim amcam vefat etmiÅŸ, izin verirsen gideceÄŸim, vermezsen firar edeceÄŸim’ dedim. ‘Bu dumanlı kafayla gidersen yolda kaza yaparsın, önümüz bayram, söz veriyorum seni bayramda göndereceÄŸim’ diyerek beni ikna etti. Bir türlü kabullenemedim vefatını.”
Mustafa Fevzi TaÅŸer, tuttuÄŸu notlardan faydalanarak savaÅŸ ve birinci esaret anılarını kaleme almış. 1965 yılında ölüm kapıyı çaldığında, ikinci esaret anılarını yazıyormuÅŸ. ‘Cepheden Cepheye, Esaretten Esarete’ isimli kitap, yıllar sonra 1999’da torununun eÅŸi Yrd. Doç. Dr. Eftal Şükrü Batmaz tarafından yayına hazırlanarak Kültür Bakanlığı’nca basılmış. DileÄŸimiz, ilk baskısı tükenen bu kitabın yeni baskılarının yapılması ve herkes tarafından okunması. Çünkü, gençlere sadece kendini düşünmenin aşılandığı, köşe dönmeci zihniyetin baÅŸ tacı yapıldığı, içi boÅŸaltılmış milliyetçiliÄŸin vatanseverlik sayıldığı günümüzde, gençlerimizin, vatana hizmeti her ÅŸeyin üzerinde tutan, bunun için son nefesine kadar yılmadan çalışan Cumhuriyet kuÅŸağını ve bu kuÅŸağın Mustafa Fevzi TaÅŸer gibi kahramanlarını tanıması gerekiyor. Ä°nanın bugün buna her ÅŸeyden daha fazla ihtiyacımız var.
 
Not: Bu yazı Peribacası Kapadokya Kültür ve Tanıtım Dergisi’nin AÄŸustos 2008 sayısında yayınlanmıştır. Derginin telif hakları ile korunmaktadır. Hiçbir ÅŸekilde kopyalanamaz.
www.cappadociaexplorer.com

Okunma Sayısı Okunma Sayısı: 8180 Eklenme Tarihi Tarih: 2009-06-23












NevÅŸehir Hava Durumu
Seçimi Hatırla
İl Seç
İstatistik
Toplam : 106126734 ziyaretçi
Bugün : 18695 ziyaretçi
Dün : 236468 ziyaretçi
S. Yükleme Süresi : 0.25 sn

toplu mail


Copyright 2009 - Tüm hakları saklıdır. Sitemizdeki tüm fotoğraf, yazı, doküman ve düşünce ürünleri 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Kaynak gösterilerek dahi kopyalanamaz. Aksine davrananlar hakkında avukatımız aracılığı ile hukuki takibat yapılacaktır.
 

cappadocia@cappadociaexplorer.com