English
Menü
Kapadokya Rehberi
Peribacası Dergisi
Peribacası Kapadokya Yayınları
Kapadokya Firmaları
Kapadokya Fotoğrafları
Kapadokya Fotoğrafçıları
Kapadokya Haritaları
Kapadokya Karikatürleri
Kapadokya ve Sanat
Kapadokya Yazıları
Kapadokya Yayın Arşivi
Kapadokya Efemera ArÅŸivi
Kapadokya Video-Film ArÅŸivi
Sosyal Medya Adreslerimiz
Sivil Toplum Kuruluşları
Önemli Telefonlar ve Linkler
Site Güncellemeleri
Belge ve FotoÄŸraflarda Kapadokya
Firma Arama
Åžehir
İlçe-Belde
Hizmet Alanı
Firma
Anket

Sanat ve müzik festivalleri Kapadokya'ya olan ilginin artmasını sağlıyor mu?
       
Evet.
Hayır.
Mail List
Yeni Kayıt
Åžifremi Unuttum

KAPADOKYA'DA KÄ°LÄ°TLER VE ANAHTARLAR

KAPADOKYA

KÄ°LÄ°TLER VE ANAHTARLARIN SONSUZLUÄžA UZANAN DOSTLUÄžU

Yazan: Ayça Olcaytu İşçen
AÄŸustos 2008

Süslemeli, sade, ÅŸifreli, basit, büyük ya da küçük kilitler, ister yüzlerce kiloluk üzümü, kayısıyı saklayan ambarlarda, isterse gelin kızların çeyiz sandıklarında takılı olsunlar, yıllar boyunca üretildikleri kültürü yansıtmışlar. Günümüzde kullanılmayan ama kültürümüze dair ipuçlarını saklayan eski kilitler ve anahtarlar artık sadece antikacılarda karşımıza çıkıyor. Kilitlere çocukluÄŸundan beri sevdalı olan Mehmet YuÄŸuran da bu antikacılardan biri. Topladığı eski kilitleri tamir edip yaÅŸatmaya çalışan YuÄŸuran, “okyanustan bir damla kurtarabildim ancak” diyor.

Kilidin tarihi günümüzden 4 bin yıl öncesine kadar gidiyor. Mısır’da ve Mezopotamya’da çıkan ilk örnekler ahÅŸap, basit ve ilkel kilitler olsa da insanoÄŸlunun kendine ait olanı koruyarak güvende hissetme güdüsü binlerce yıldır deÄŸiÅŸmedi. DeÄŸiÅŸen tek ÅŸey bunu saÄŸlayacak mekanizmaların teknolojisi oldu.
Romalılar zamanında kilitler kayda deÄŸer bir deÄŸiÅŸim geçirdiler. Bu dönemde metalden yapılan kilitleri açabilmek için anahtarlar önem kazandı. Ãœstelik bu anahtarlar yüzük olarak parmaÄŸa takılabilecek kadar küçülmüşlerdi. Daha önceleri sarayların, ÅŸatoların bekçileri kapılardaki kocaman kilitleri kapayabilmek için 20-30 cm uzunluÄŸunda, bir kiloya yakın ağırlıkta tunç anahtarlar taşımak zorunda kalırlardı. Derken asma kilitler boy gösterdiler. Bu kilitleri ilk kez, Avrupa ve Asya arasında gidip gelen tüccarların kullandıkları biliniyor. OrtaçaÄŸda metal iÅŸlemeciliÄŸin geliÅŸmesiyle birlikte anahtarlar ve kilitler de adeta birer sanat eserine dönüşmeye baÅŸladı. Ustalar, anahtar ve kilitleri fildiÅŸi, pirinç gibi deÄŸerli malzemelerle süslüyorlardı. Bu akım Rönesans’ın da etkisiyle 17. yüzyıla kadar devam etti.

Kilidi açmak için 51 saat ter döken çilingir
Ä°ngiliz mühendis ve mucit Joseph Bramah’ın yaparak 1784 yılında dükkanında sergilediÄŸi karmaşık kilidi 67 yıl boyunca açabilen olmadı. Açanın ödül kazanacağı duyurulmuÅŸtu; sonunda ABD’li bir çilingir 51 saat ter döktükten sonra kilidi açtı. Bramah, Henry Maudslay ile birlikte çalışarak bu kilitleri seri bir ÅŸekilde üretebilecek takım tezgahları imal etti.  
Günümüzdeki kilit sistemlerine ulaşılıncaya kadar neredeyse tamamı ABD’li olan Robert Newell, Linus Yale, James Sargent gibi pek çok mucit çalışmalar yaptılar. Ancak, ÅŸu da bir gerçek ki bugün üretilen en saÄŸlam kilitler bile ilhamlarını eski kilitlerden alıyorlar. ÖrneÄŸin çok dayanıklı Türkmen asma kilitleri, son 15 yıldır üretilen bazı kilitlerin esin kaynağı.

Kapadokya kilitleri
Kilitler, ÅŸekilleri, süslemeleri ve boyutları ile yaratıldıkları kültürü yansıtırlar. ÖrneÄŸin, Rumlar ya da Ermeniler tarafından yapılan kilitlerde, anahtarlarda haç iÅŸareti bulunur. Osmanlı kilitlerini süslemelerindeki lalelerden ya da pirinç armadan tanırız. Ayrıca kilit veya anahtarın ev sahibinin sosyal statüsünü belirten bir iÅŸlevi de olduÄŸu biliniyor. Kilidin büyüklüğü ve gösteriÅŸi, anahtarının süslemesi evin sahibinin zenginliÄŸiyle doÄŸru orantılıydı. Hatta çeÅŸitli inanışlara bile konu olurdu kilitler. Anlatılanlara göre, eskiden kadınlar Anadolu’daki tekke kapılarında takılı kilitleri fal bakma amaçlı kullanırlarmış. Talihine baktırmak isteyenler, okuyup üfleyip kapıda asılı olan kilidin altına oturur, tekkenin hademesi tarafından o kilit çevrilir, açılırsa ÅŸanslı, açılmazsa talihsiz olunduÄŸuna inanılırmış.
Kapadokya’da Türk, Rum ve Ermeni ustaların kilit iÅŸinde uzmanlaÅŸtıkları biliniyor. Özellikle, dükkanlarda, evlerde kullanılan asma kilitlerle, üzüm, kayısı, elma gibi ürünlerin depolandığı ambarların kilitleri (kovan kilit) öyle ustalıkla yapılmıştı ki, bir kilidi açabilmek için birkaç ÅŸifre çözdükten sonra anahtarı kullanmak mümkündü. Her kilidin de ÅŸifre sistemi birbirinden farklıydı. NevÅŸehir’de eski kapı kilit ve anahtarlarına ‘firek’ denirdi. Kilit anahtarının uç kısmı sivri ise  ‘erkek firek’, uç kısmı delik ise ‘diÅŸi firek’ ismini alıyordu.
Açıldığında ses veren kilitler de vardı. Buna en güzel örnek sandık kilitleriydi. Kurtlara karşı dayanıklı ve hoş kokulu servi ağacından yapılan sandıkların kilitlerini açmak için anahtar kilitteki yuvasında döndüğünde içindeki minik bir tokmak zile iki-üç defa vururdu. Eskiden insanlar halısı ve sandığıyla yola çıkar ve yol boyunca hanlara uğrarmış. Halılarını serip üstünde uyurlar, iki-üç zil sesi duyunca uyanarak sandıklarını kontrol ederlermiş.
Uçhisar Kalesi’nin karşısında ‘Antikite Mehmet’ isimli bir antikacı dükkanı bulunan ve olaÄŸanüstü güzellikteki eski kilit koleksiyonuna sahip olan Mehmet YuÄŸuran da sandık kilitlerini şöyle anlatıyor: “En kıymetli eÅŸyalar sandıklarda saklanırdı, gelinlerin çeyizi, evin beyinin tabancası, kılıcı, her ÅŸey orada olurdu. Evin reisi olan kaynana anahtarı kimseye vermezdi. Anahtarı bir iple ÅŸalvarına baÄŸlayarak taşırdı. O anahtarı ev halkından ya da dışarıdan biri alıp sandığı açtığı zaman zil çalar, kaynana da gelirdi. Gelin açtıysa yandı tabii.”

Kilitlere sevdalı bir gönül adamı
Mehmet YuÄŸuran’ı dükkanında ziyaret ettiÄŸimizde koleksiyonundaki tüm kilit ve anahtarları çalışma sistemleriyle birlikte bize tek tek gösterdi. Kilitler ve anahtarlar Mehmet Bey’in 30 yıllık sevdalısı. Korunaklı vitrininden özenle çıkarıp, çocuÄŸunu okÅŸar gibi tozlarını aldığı kilitleri anlatırken gözlerinden ve sesinden öyle bir adanmışlık akıyor ki, duvar olsanız bile ilgisiz kalmanız mümkün deÄŸil. Onlara olan sevgisinin enerjisi hemen bizi de coÅŸturuyor; mini stüdyomuzu kurup hepsinin fotoÄŸraflarını çekerek arÅŸivliyoruz. Ardından çaylarımızı içerken sıra merak ettiklerimizi sormaya geliyor. Öncelikle bu sevginin nasıl doÄŸduÄŸunu soruyoruz; şöyle yanıtlıyor:
“Dedem Seyit Ahmet AÄŸa ekmekçilik yaparmış. Soyadımız da oradan geliyor zaten. Vefat ettiÄŸinde babam çok küçük olduÄŸu için mesleÄŸi öğrenememiÅŸ ve kahveci çıraklığına baÅŸlamış. Daha sonra ilerleyerek bakırcı olmuÅŸ. Bakırcılık yaparken de bölgeden çıkan eski eÅŸyaları tamir edip cilalayarak satardı. O zamanlar çocuktum, dükkanımıza gidip gelirdik, tek tük kalaycılığa devam ettiÄŸi de olurdu. Böylece zanaata bir merak baÅŸladı bende. Karşımızda, NevÅŸehir’de ÇavuÅŸoÄŸulları’nın konağı vardı; komÅŸumuz olduÄŸu için sık gider gelirdik. Konağın kapı kilidi çok dikkatimi çekerdi, her gittiÄŸimde incelemekten kendimi alamazdım. Daha sonra bu evi baÅŸka birisi aldı ve boÅŸaltıldı. Oradan küçük bir sandık anahtarı çıktı, iÅŸlemeli. 10-12 yaÅŸlarımdayım, o anahtardan dolayı bu tür mekanizmalar daha da ilgimi çekmeye baÅŸladı. Ondan sonra sürekli kilit ve anahtar toplayarak çocuk yaÅŸlardan itibaren koleksiyon oluÅŸturmaya baÅŸladım.”
1967 doÄŸumlu YuÄŸuran, NevÅŸehir’de ilk, orta ve liseyi bitirdikten sonra Ä°zmir 9 Eylül Ãœniversitesi’nin iki yıllık DeÄŸerli TaÅŸ ve Metal Ä°ÅŸlemeciliÄŸi Bölümü’nden mezun olmuÅŸ. Okulda zanaata yakınlığını bildiklerinden hocalık yapmasını teklif etmiÅŸler ama gurbet hasreti yüzünden memlekete dönmüş. Askerlikten sonra da 1992’de Uçhisar’daki dükkanını açarak kilitlerin bakımlarını yapmaya ve çeÅŸitlendirmeye baÅŸlamış. Önce Uçhisar’daki evleri dolaÅŸmış. Bu evlerden çıkan kovan (ambar) kilitleriyle bir anda zenginleÅŸen koleksiyonu, diÄŸer antikacıların, hatta hurdacıların da yardımıyla zaman içinde daha da büyümüş.
Mehmet Bey hepsini inceliyor, mekanizmalarının nasıl çalıştığını keÅŸfedip eksiklerini tamamlıyor. Kiminin anahtarı, kiminin yayları yok. Åžaşırıp soruyoruz nasıl üstesinden geldiÄŸini: “Profesyonellik istiyor bu iÅŸ. Bazen bir kilidin içini açmadan ona anahtar yapmak zorundasınız; bir kuyuya taÅŸ atmaktan farksız” diyor. Türkiye’de bildiÄŸi bir kilit ustası olup olmadığını öğrenmek istiyoruz. “Bölgemizde pek yok. Kayseri’nin bir köyünde varmış, geçenlerde görüştük. Çok teferruatlı olmasa da bazı kilitlerin yapıldığını biliyoruz. Ä°stanbul’da bir arkadaşımız var. O genelde asma kilitlerin kopyalarını yapıyor. Meraklı olan çok ama bu iÅŸin tamirine gönül veren yok denecek kadar az” diye cevaplıyor. Mehmet Bey’in verdiÄŸi her cevap onun bir gönül adamı olduÄŸuna vurgu yapıyor.

“Okyanustan bir damla kurtarabildim ancak”
Mehmet Bey’de yaşı 300’e yaklaÅŸan kilitler var. Aklımızda beliren sorular ÅŸunlar: Yeni kilitlerin çıkmasıyla yavaÅŸ yavaÅŸ tükenen bu zanaatı canlandırmak mümkün olabilir mi? Bir kitap çalışmasıyla, sergilerle en azından gelecek kuÅŸaklara aktaramaz mıyız bu güzellikleri? Bilmeden Mehmet Bey’in yarasına tuz basmışız meÄŸer:
“Çok araÅŸtırdım, Türkiye’de Osmanlı kilitleriyle ilgili yazılı bir kaynaÄŸa rastlamadım. Yabancı literatürde Selçuklu kilitleri hakkında birkaç kaynak var ama yetersiz. Çok üzücü bir durum. Bu konudaki çalışmalarımı bir kitapta toplamayı düşünüyorum. Kim bilir ne kilitler vardı, günümüze ulaÅŸamadılar. Hep ÅŸunu söylerim; okyanustan bir damla kurtarabildim ancak. KeÅŸke üniversitelerimizde böyle bölümler açılsa, yok olan zanaatlarımız canlansa.”
NevÅŸehir Kültür Sanat Merkezi’nde, kilitler, anahtarlar, çeyiz sandıkları ve diÄŸer antikalardan oluÅŸan ilk sergisini 2006 kasımında açmış. Bir hafta süren sergi çok ilgi görmüş. “YaÅŸlılar gelip, küçükken bu sandıkları kullandıklarını torunlarına anlatıyorlardı. Müze gezme kültürü insanımızda yok maalesef, ama sergi açarak ayaklarına gittiÄŸinizde ilgi gösteriyorlar. Ancak bu yetmez; Ankara, Ä°stanbul gibi büyük ÅŸehirlerde sergilemek istiyorum” diyor.
Bu kültürü yaÅŸatmak adına, butik otellerin dekorasyonlarında eski malzeme kullanılmasından duyduÄŸu mutluluÄŸu anlatıyor. Kendisine baÅŸvuran butik otel sahiplerine kimi zaman koleksiyonluk olmayan orijinal parçalarından veriyor, ya da kendisine getirilen bir kilidi tamir edip kullanıma sunuyor. ÖrneÄŸin Ãœrgüp’deki Melekler Evi’nin kilidini Mehmet Bey tamamlamış.  Hatta üzerindeki melek kanatlarını da o iÅŸlemiÅŸ. On parmağında on marifet olan Mehmet Bey kışları vakit buldukça ahÅŸap oyma iÅŸleri de yapıyor. Uçhisar’daki Kale Konak butik oteline de kilit yapıyor.
Sohbetimizi bitirip dükkandan ayrılırken Yavuz’un da benim de aklımızda aynı ÅŸey var: Mehmet Bey gibi sevdalılar çoÄŸalırsa kültürümüze iliÅŸkin deÄŸerleri koruyabilmek daha kolay olacak.
Ayrıntılı bilgi için:
www.antikite.com

Not: Bu yazı Peribacası Kapadokya Kültür ve Tanıtım Dergisi’nin AÄŸustos 2008 sayısında yayınlanmıştır. Derginin telif hakları ile korunmaktadır. Hiçbir ÅŸekilde kopyalanamaz.
www.cappadociaexplorer.com

Okunma Sayısı Okunma Sayısı: 16290 Eklenme Tarihi Tarih: 2009-06-23

Mehmet YuÄŸuran
Mehmet YuÄŸuran
Dolap Kilidi
Dolap Kilidi
Asma Kilit
Asma Kilit
Asma kilit Türkmen kilidi
Asma kilit Türkmen kilidi
Asma kilit Türkmen kilidi
Asma kilit Türkmen kilidi
Ambar kilidi kovan kilit
Ambar kilidi kovan kilit
Sandık anahtarları
Sandık anahtarları
Sandık kilidi
Sandık kilidi
Sandık ve dolap kilitleri
Sandık ve dolap kilitleri
Nevşehir kapı kilidi
Nevşehir kapı kilidi
Nevşehir kapı kilidi
Nevşehir kapı kilidi
Nevşehir kapı kilidi
Nevşehir kapı kilidi


NevÅŸehir Hava Durumu
Seçimi Hatırla
İl Seç
İstatistik
Toplam : 90274399 ziyaretçi
Bugün : 1987 ziyaretçi
Dün : 59798 ziyaretçi
S. Yükleme Süresi : 0.32 sn

toplu mail


Copyright 2009 - Tüm hakları saklıdır. Sitemizdeki tüm fotoğraf, yazı, doküman ve düşünce ürünleri 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Kaynak gösterilerek dahi kopyalanamaz. Aksine davrananlar hakkında avukatımız aracılığı ile hukuki takibat yapılacaktır.
 

cappadocia@cappadociaexplorer.com