Yazan: Mustafa Kaya
Ekim 2007
Tarih söyleşilerini çok seven Ürgüp esnafı ile başlayacağınız sohbetin girizgahı mutlaka Türklerin “Büyük kilise” adını verdiği Aziz Yuannis Kilisesi’nin yıktırılışına duydukları hayıflanma ile başlayacaktır. Gün geçtikçe, Kilisenin yıktırılışı öyküleri efsaneleşmektedir. Kilisenin resimlerinin Ürgüp’te 1990’dan sonra ortaya çıkması, yapının güzelliğini gören Ürgüplüleri yoğun bir pişmanlığa sürüklemiştir. Bu efsanevi yapının ölçü ve oranları, mimarların “Altın Oran” dediği üslubu çağırmaktadır bana. Para yetişmediği için soldaki çan kulesi hafif malzeme ile geçiştirilmiştir. Projesindeki bu kule de ileri tarihlerde yapılabilirdi ve bölgenin muhteşem bir mimari anıtı olarak, çevre korumanın da simgesi olabilirdi…
Diğer yönden hakiki bir yerli üretimdir. Bölgenin kepez taşı ve salnamelerde çok geçen Çökek Köyü önündeki mermer yataklarından çıkartılan, Hacı Bektaş-ı Veli’nin keşfederek teslim taşı ürettiği ‘balgami mermer’den muhteşem kapısı, sütunları, Edirne Selimiye Camisi’ni andıran göğe uzatılmış yüksekliği ile bölgenin bir mimarlık simgesi de olabilirdi. Büyük Kilisemiz insan emeği ve gayretinin de bir simgesiydi. Ürgüp Rumlarının kitaplarında ‘omuz zoruyla’ , ‘az para ve çok emekle’ yapıldığı yazmaktadır. Damsa Çayı’na kadar halk, kadın-erkek, çoluk-çocuk, kum ve suyu, kovaları elden ele naklederek taşımışlardır. Para bulunana dek okul çocukları ve kadınlar da çalıştırılmıştır. 4000 İngiliz Lirasına mal olan kilise için 2390 aileden para toplanmıştır. Bitirilemeyince Aynaroz Manastırı’ndan para istenmiş, onlar ise adına yaptırılan Ürgüplü Aziz Yuannis’in kafatasını istemişlerdir. Pazarlıkla sol eli verilerek kilise bitirilebilmiştir.
Ürgüp halkının Aziz Yuannis’e olan sevgisi
Büyük Kilise’nin inşa coşkusu aslında yapılmadan önce başlamıştı. Adına yaptırılacağı Aziz Yuannis, Kırım Savaşında Türklere esir düşmüş, köle pazarlarında satılarak Ürgüp’e kadar gelmiş, halk deyimi ile tam bir garibandı. Diğer yönüyle Ürgüp’te Rum ağası ölünce, satıldığı Türk ağasının Müslümanlığa dönmesi için yaptığı ısrara direnmesi ve ağasını ikna etmesi yönüyle de bir direnişin simgesi idi. Kayakapı’da Eset Ağalardan Ömer Ağa’nın evinde seyisti. Ağasının yaptırdığı lüks odayı kabul etmeyerek ahırda bir seki oymuş ve orada yaşamıştı. Hıristiyan ve İslam Mistisizminin Kapadokya babaları ve dervişleri gibi kökten yoksulluk üzerine kurulu bir derviş yaşamını seçmişti. Varlıklı olmanın insan ruhunu yozlaştırabileceğine inanıyordu. Tarihsel bir arka plana sahip köklü felsefesi, yaşadığı Müslüman mahallesi olan Kayakapı’daki Müslüman Türk halkınca da O’nu ermiş mertebesine çıkartmıştı. Türkler de O’nun gizli İslam olduğunu ve asıl adının Cezayirli Hasan olduğunu söylüyorlardı. Nitekim öldükten sonra da cuma günleri yaşadığı evinin önünden geçerken dua ediyorlardı. İki cemaatin de Yuannis üzerinde oluşan ortak sevgisi bu kilisenin mimari güzelliğine yansımıştır.
Hıristiyan ve Türk kadınlar bina projesi ellerine geçer geçmez kilisenin ön cephesini peşkir motifi yaparak bu motifin adına da “Kilise Kapısı” adını koymuşlardır. Peşkir motifleri içerisinde 1924 Büyük Mübadelesi’nden sonra da Ürgüp’te en çok işlenen motif olmuştur. Bugün dahi Ürgüp Anadolu Meslek Lisesi Nakış Bölümü’nde kursiyerlerce işlenen motifler içerisinde en çok tercih edilenidir. Yuannis’in ruhu, büyük sabırlar isteyen bu peşkirleri işleyen bayanları da etkilemeye devam ediyor.
Kilisenin hazin sonu
Yuannis’in efsaneleşmiş yaşamı gibi Ürgüplülerin de efsaneleştirdiği Büyük Kilise 1948-1952 yılları arasında yıktırıldı. Yunanistan’ın Cemiyet-i Akvam’a (Birleşmiş Milletler) Türkiye’deki Rum eserlerinin tescili için başvurması sonucu Türk Hükümeti de yıkım emri göndermişti. Yıllarca süren savaşların taze anıları, o zamanın koşullarını belirlediği için bu tür yıkımların şartları içerisinde değerlendirilmesinin uygun olduğunu sanıyoruz.
Annesi inanmış bir Hıristiyan olan II. Mahmut’un sultanlığı döneminde 31 Mart 1886 tarihli, Konya Valisi Said Paşa’ya gönderilen fermanla 2 Haziran 1886’da temeli atılmıştı. Ekim 1892’de de açıldı. Yarısı Ürgüp Müzesi’nde olan kilise kitabesinde açılışa İstanbul Rum Patriği VIII. Neofitos’un geldiği yazılıysa da Patriğin gelemediği sanılıyor. Bir olasılıkla kitabe erken yazılmış da olabilir. Kilisenin taşının Avlağı Dağı’ndan getirildiği yazılıdır. Bölgede ‘kepez’ olarak adlandırılan ve bir kısmı Ürgüp Belediyesi’nde kullanılmış bulunan koyu gri taş, kiliseye sağlam ve güvenilir bir atmosfer kazandırmıştır. Bugün yine bir kısmı Ürgüp Tahsinağa Kütüphanesi’nde kullanılmış olan pencere demirleri de güvenliğe yönelik bir tasarımdaydı. Gerek demir, gerekse taş işçiliği için Ürgüp’te yeterli ustalar vardı. Ama baş mimar Haralambos Hacı Savvaoğlu Giresun veya Trabzon’dan gelmişti. Güvenilir, dürüst, çok yetenekli ve özellikle alçakgönüllü birisi olması Ürgüplüler nezdinde büyük bir saygı kazanmasını sağlamıştı. Sanırım Ürgüp Rum hamamı da aynı ustanın eseridir.
Büyük Kilise’nin olduğu alan Rum Mezarlığı idi ve Aziz Yuannis de burada gömülüydü. Kilise apsisinde aziz taş, Yuannis’in mezarına denk getirilmişti. Mezarlık kaldırılırken büyük küpler çıkan bir kiler bulunmuş ve bu küpler kilisenin yapımı için gereken kireç ve su için kullanılmıştı. Küplerin çıkması Tanrının bir lütfu kabul edilerek uğur sayılmıştı. 115 yıl önce kilisenin açılış törenine, İstanbul’dan, komşu kent, kasaba ve köylerden gelen insanlar zor başarının mutluluğuyla gözyaşlarını tutamamışlardı.
Bugün Müslüman Ürgüp halkı da yıkılmasına büyük bir acıma hissi ile yaklaşmaktadır. Savaşın sonucu yıkım getirmişti. 80 yıllık barış ortamı bir pişmanlık getirmiştir. Karşılıklı özeleştirilerle efsanevi sanat yapılarımız yıkılmasın artık. Hele bu yapılar çabanın, hoşgörünün, çocuk ve kadın emeğinin eseri ise, binadan çok ‘insan’ unsurunun bu yaratıcılık yönü değerlendirilmeli diyoruz…
Not: Bu yazı Peribacası Kapadokya Kültür ve Tanıtım Dergisi’nin Ekim 2007 sayısında yayınlanmıştır. Derginin telif hakları ile korunmaktadır. Hiçbir şekilde kopyalanamaz.
www.cappadociaexplorer.com