Yazan: Yavuz İşçen
Ekim 2007
Çoğumuz Gesi Bağları'nın nerede olduğunu dahi bilmez. Ancak türküsünü duymayanımız yoktur. Kayseri ve Gesi Bağlarıyla özdeşleşmiş olan bu türkümüz, acılı genç bir kadının hüzünlü ve etkileyici öyküsünü günümüze kadar taşımıştır. Bu yazımızda, türküsüyle olduğu kadar bağları ve kendine özgü güvercinlikleri ile de dikkati çeken Gesi Bağları'nı tanıtmaya çalışacağız.
Türküsü ile ünlenen beldemiz
Türküde anlatılan, Kayseri'nin Everek kazasından Gesi'ye gelin gelen genç bir kızın öyküsüdür. Genç gelin evlendikten kısa bir süre sonra kocasının çalışmak için gurbete gitmesiyle köyde yalnız kalır. Aradan uzun yıllar geçer ama giden koca bir daha geri dönmez. Ne bir haber ne bir mektup gelir. Genç gelin sabırla kocasını bekler. Kendisi ile ilgili dedikodular etrafta dolaşmaya başlar. Bu nedenle zamanla kocasının akrabaları ve kendi ailesi de genç kıza yüz çevirir. Genç kız yabancı bir yerde tek başına hayata tutunmaya çalışır, yaşama direnir ve sonunda derdini bir türkü ile dile getirir:
Gesi Bağları'nda dolanıyorum
Yitirdim yarimi anam aranıyorum
Kayseri'de bağcılık geleneği
Bağcılık denildiğinde genellikle üzüm bağları akla gelmekle birlikte, Anadolu'nun birçok yerinde bağ sözcüğü, meyve sebze yetiştirilen bağlar ve bahçeler anlamında kullanılmaktadır. Anadolu'da yaz aylarında sayfiye amaçlı bağlara göç oldukça yaygın bir gelenektir. Özellikle şehirde yaşayanlar yaz mevsiminde bağları bir sayfiye yeri gibi değerlendirirler ve buraya taşınarak yaz sonuna kadar kalırlar. Bu göç genellikle haziran ayından başlar ve geri dönüş ise eylül ayında yapılır. Bağda bulunulan süre içinde çeşitli meyve ve sebzeler yetiştirilir. Bunlar kurutulur ve kışın kullanılabilecek şekilde hazırlanır. Konserve yapılır. Pekmezler, şıralar, sirkeler, turşular hazırlanır. Bağda yapılan üretim satış amaçlı değildir. Hazırlanan yiyecekler aile içinde tüketilir. Bu bakımdan Anadolu'da bağcılık geleneğinin ekonomik yönünden çok sosyal yönü ön plandadır. Kayseri'de bağcılık geleneğinin 15. yüzyıldan bugüne dek devam ettiği bilinmektedir.
Gübre gereksinimi için güvercinlikler
Anadolu'nun çeşitli yerlerinde eski dönemlerde bağ ve bahçelerde kullanılmak üzere gübre gereksinimi için yabani güvercinlerin belli bir sisteme göre yetiştirildikleri bilinmektedir. Güvercin gübresi, bileşimde bulundurduğu maddeler açısından oldukça değerli bir gübre olarak kabul edilmektedir. Bileşiminde yaklaşık %25 organik madde, %2 azot, %1 fosforik asit bulunmaktadır.
Osmanlı devleti döneminde "koğa" adı verilen güvercin gübresinin önemli bir ihraç ürünü olduğu bilinmektedir. Osmanlı devlet arşivinde yurt dışından gelen gübre talepleri ve yurt dışına yapılan çeşitli satışlara ilişkin belgeler bulunmaktadır. Osmanlı devleti döneminde güvercin gübresinin Kapadokya bölgesinde üzüm bağlarında ve Diyarbakır çevresinde ise karpuz yetiştiriciliğinde kullanıldığı bilinmektedir.
Gübre gereksinimi için yabani güvercin bakıcılığında, gübrenin düzenli toplanabilmesi ve birikmesini sağlayabilmek için bazı yapılara gereksinim duyulmuştur. Bu yapılar, Kapadokya'da "Güvercinlik", Diyarbakır'da ise "Boranhane" olarak adlandırılmaktadır. Güvercinlikler çeşitli biçimlerde olabilmektedir. Ülkemizde farklı mimari tarza sahip üç tip güvercinlik bulunduğu söylenebilir. Kapadokya güvercinlikleri kayalara oyulmuş odacıklar şeklinde iken, Diyarbakır boranhaneleri kerpiçten yapılma binalar biçimindedir. Gesi Bağları'nda rastladığımız güvercinlikler ise "kule tipi" olarak adlandırabileceğimiz biçimde taştan örülerek yapılmışlardır. Bu tip güvercinliklere ülkemizde yalnız Gesi Bağları'nda rastlanmaktadır. Kule tipi güvercinliklerin yurt dışında benzer örnekleri bulunmaktadır. Ancak Gesi Bağları güvercinliklerinde bulunan yeraltı odası tamamen ülkemize özgü olup yurt dışındaki benzerlerinden önemli bir ayrım noktası oluşturmaktadır.
Et gereksinimi için güvercinler
Bölgede eski dönemlerde güvercinlerin gübresinden başka etinden de yararlanıldığı söyleniyor. Anadolu'da güvercin etinin besin olarak tüketilmesi yaygın bir durum değildir. Müslümanlıkta güvercin etinin yenmesi yasak olmamakla birlikte, Müslümanlar inançları gereği güvercinleri kutsal bir kuş olarak görmüşler ve güvercinlere karşı hep sevgi ile yaklaşmışlardır. Ancak eski dönemlerde daha çok doğu bölgelerimizde ve farklı kültürlerin de etkisiyle güvercin etinin yendiği durumlarla karşılaşabiliyoruz.
Gesi Bağları'nda eski dönemlerde güvercin etinin yöre halkı için önemli bir protein kaynağı oluşturduğunu biliyoruz. Güvercin etini pişirme tekniği farklıdır. Usulüne uygun yapılmazsa sert olur. Ancak Kayserililer bu sorunun da çözümünü bulmuşlar. Güvercin yavruları palazlandıktan sonra uçmaya başlamadan biraz önce, yani etleri daha sertleşmeden alınıp yemeklik olarak kullanılmışlar. Hatta anlatılanlara göre bölge mutfağının önemli yemeklerinden biri olan Kayseri mantısının en lezzetlisi de bu yavruların kemikleri ayrılmadan satırla kıyılan etlerinden yapılırmış.
Gesi Bağları güvercinlikleri
Gesi Bağları, Kayseri'nin yaklaşık 18 km doğusunda bulunmaktadır. Kayseri-Sivas yolu takip edildiğinde, Kayseri çıkışından yaklaşık 12 km sonra sağdan ayrılan 6 km'lik yol ile Gesi'ye ulaşılır. Gesi Bağları'nın Ürgüp'e olan uzaklığı 75 km'dir. Kayseri'nin önemli mesire yerlerinden biri olan Gesi Beldesi, bağları, bahçeleri ve güvercinlikleri ile son yıllarda yoğun şekilde ilgi görmeye başlamıştır.
Bölgede "burç" adı verilen kule tipi güvercinliklerde, bir güvercinlik üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm toprak zeminin altında bulunan "güvercin odası"dır. Burası normal bir ev odası büyüklüğünde olup kaya içine oyulmuştur. Güvercin odasının duvarlarında güvercinlerin yuvalık olarak kullanmaları amacıyla açılmış nişler (oyuklar) bulunmaktadır. Odanın tavanında ise güvercinlerin odaya girip çıkabilmeleri için yaklaşık bir metre çapında bir delik yer almaktadır. Güvercin odası yeraltında olduğu için dışardan bakıldığında görülmez. Güvercin gübresi bu odanın tabanında birikmektedir.
Güvercinliğin ikinci bölümünü yörede burç adı verilen "kule" oluşturur. Kule tam olarak güvercin odasının üzerinde yer alır ve güvercin odasının tavanındaki deliğin etrafını çevreleyecek şekilde inşa edilmiştir. Kesme taşlardan örülerek yapılmış olan kule, kare ya da yuvarlak biçimli olabilmektedir. Genişliği genellikle 2-3 metre, yüksekliği ise zeminden itibaren 3-4 metre kadardır. Bu yükseklik oda tabanından itibaren 7-8 metredir. Kulenin üstü açıktır. En üstteki taşlar yatay döşenerek ve basamaklı bir yapı oluşturularak kuşların konmaları kolaylaştırılmıştır. Güvercinler kulenin üzerindeki boşluktan içeri girer ve aşağıdaki odaya inerler. Bir kale burcunu andıran surun çevrelediği yeraltı güvercin odasında, güvercinlerin gerçekten koruma altında oldukları söylenebilir.
Güvercinliğin üçüncü bölümünü "tünel" oluşturur. Güvercin odasına insan girişi yeraltından açılmış bir tünelle sağlanır. Tünel, 5-10 metre uzunluğunda olup bir insanın sığabileceği genişliktedir. Tünel çok belirgin olmayan bir kapı ile ya da taştan bir kapak ile dışarı açılmaktadır. Güvercinliğin sahibi yılın belli dönemlerinde bu kapıdan girerek güvercin odasına ulaşır ve tabanda biriken gübreleri toplar.
Gesi Bağları'nda Derindere Vadisi'nin her iki yamacına inşa edilmiş olan güvercinlikler ağızları vadi içine bakacak şekilde doğu-batı yönünde yerleştirilmişlerdir. Böylece vadinin bir tarafındakiler sabah, diğer tarafındakiler ise akşam güneşini almaktadırlar. Bu sistem sayesinde güvercinlerin soğuktan etkilenmelerinin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Kapadokya bölgesindeki kaya tipi güvercinliklerin 200 yıllık bir geçmişleri olduğu bilinmektedir. Gesi Bağları kule tipi güvercinliklerinin ise daha eskiye dayandıkları tahmin edilmektedir.
Güvercinliklerin bugünkü durumu
Ülkemizde 1950 ve 60'lı yıllardan itibaren suni gübre kullanımının yaygınlaşması sonucu güvercin gübresi gereksinimi son bulmuş ve güvercinlikler de işlevini yitirmiştir. Böylece güvercinlik yapımı ve kullanımı hızla azalırken, artan bir şekilde kullanılan tarım ilaçları da güvercinlerin zehirlenmesine ve azalmasına yol açmıştır. Sonuç olarak insanlar güvercinlikleri, güvercinler de bağları terk etmişlerdir. Gesi Bağları'nda eskiden olduğu gibi gökyüzünü dolduran binlerce güvercine artık rastlanmıyor. Zamana dayanabilen taştan anıtlar olarak yüzlerce güvercinlik ise hala görülebilir durumda.
Not: Bu yazı Peribacası Kapadokya Kültür ve Tanıtım Dergisi’nin Ekim 2007 sayısında yayınlanmıştır. Derginin telif hakları ile korunmaktadır. Hiçbir ÅŸekilde kopyalanamaz.
www.cappadociaexplorer.com