Yazan: Yavuz İşçen
Temmuz 2007
Ankara’da Ulus meydanında atının üzerinde oturur konumdaki Atatürk heykelini bilmeyenimiz yoktur. Türkiye’nin birçok büyük kentinde benzer heykeller görmek mümkündür. Avrupa kentlerinde de kral ya da önemli komutanların atlı heykelleri büyük meydanları süslemeye devam etmektedir. Peki, hiç otomobilinin direksiyonuna kurulmuÅŸ ÅŸekilde heykeli olan bir devlet büyüğü gördünüz mü? Konuya bu açıdan bakarsak, otomobil henüz bütün alanlarda atın yerini almamıştır denilebilir! Neyse biz espri yeteneÄŸimizi fazla zorlamayalım. Bugün görünen gerçek, atın bir varlık olarak modern insanın günlük yaÅŸantısından tamamen çıkmış olduÄŸudur.
Atla yazılan tarih
At, avrat ve silah üzerine yemin eden eski Türk topluluklarında atın ne kadar önemli bir yeri olduğunu anlatmaya sanırız gerek yok. Başlangıçta göçebe olarak yaşayan eski Türk toplulukları yaşamları gereği ata çok önem vermişlerdir. Eski Türklerde at sürü halinde kışın açık ağıllarda, yazın ise yılkı olarak doğaya salınarak yetiştirilirdi. At yetiştiriciliği ve atın toplumsal hayattaki yeri, bu hayvanın Türklerde bir kültür haline gelmesine neden olmuştur. Atasözlerimizden halk şiirlerimize kadar birçok alanda bu kültürün izlerini sürmek mümkündür. Atın yemlenmesi, tımar edilmesi, bakımı, eyer ve gem takımları gibi at çevresinde oluşmuş birçok uzmanlık ve zanaat alanları at kültürünü oluşturan kaynaklar arasındadır.
Bugün modern şehir yaşantısında atın fazla bir işlevi olduğu söylenemez. Günümüzde at daha çok sportif amaçlarla yarışma için kullanılan bir ayrıntı haline gelmiştir. Oysa at eskiden sadece spor için binilen bir hayvan değildi. At ve insan arasındaki ilişki insanlık tarihi kadar eskidir dersek yanılmış olmayız. Atın köpek, keçi gibi hayvanlardan sonra evcilleştirilen ilk türlerden biri olduğu düşünülmektedir. Yunan mitolojisinde yarı at, yarı insan şeklinde tasvir edilen canlılar, atın insanla bütünleşmesinin ve ata verilen değerin güzel birer örnekleridir.
Atı tanıyor muyuz?
Atı biraz incelediğimizde onun çok özel bir biyolojiye sahip olduğunu görürüz. Ot yiyen ama geviş getirmeyen bu hayvanın gövdesindeki adale yoğunluğu dikkat çekicidir. Vücuduna göre kalbi büyüktür. Kalbinin büyük olması onun adalelerine oksijen taşımasını kolaylaştırır. At hızlı koşabilmesini ve dayanıklılığını bu özel yapısına borçludur.
Duygulu ve hassas bir dost olan atın en önemli özelliklerinden biri de çok çabuk öğrenmesi ve öğrendiğini asla unutmamasıdır. Çok uzaklardan evini rahatlıkla bulabilmesi, atın bazı hayvanlara özgü özel bir yön bulma mekanizması kullandığını düşündürebilir. Sahibini bir kez tanıdıktan sonra onun hangi yollardan geçtiğini, nerelerde yavaş, nerede hızlı gittiğini, nerede durduğunu anında öğrenir ve daha sonra buna göre davranmaya başlar. Sahibiyle kurduğu sıcak ilişki onun yüksek öğrenme yeteneğinden kaynaklanan bir durumdur. Öyle ki siz ona nasıl davranırsanız o da size aynı şekilde karşılık verme eğilimindedir. Kendisine gösterilen sevgiyi anında anlayan ve buna cevap veren bir yapıya sahiptir. Atı gerçekten tanıdığınızda uzun süreli bir dostluğun temellerini atmış olursunuz.
At çiftlikleri ve atlı safari
Turizm Bakanlığı’nın alternatif turizm alanları oluÅŸturma amacıyla yürüttüğü çalışmalar içinde atlı safari de bir turizm çeÅŸidi olarak kabul edilmektedir. “Atlı doÄŸa gezisi” ÅŸeklinde tanımlayabileceÄŸimiz atlı safari, son yıllarda alternatif bir doÄŸa aktivitesi olarak yurdumuzda da yoÄŸun bir ÅŸekilde ilgi görmektedir.
Ülkemizde genellikle at kulüplerinde at binmek şeklinde başlayan sportif amaçlı binicilik, daha çok at sahiplerinin yarış amaçlı at yetiştiriciliği ile birleşmiş durumdadır. Ancak, son yıllarda at biniciliğini atlı safari şeklinde ele alan ve sadece kısa binicilik eğitimi vererek atlı doğa gezileri düzenleyen çiftlikler de kurulmaya başlanmıştır. Bu tür çiftlikler at sevgisini daha uygun fiyatlara ilgililere sunabilmektedir. Bu gelişmeler sonucu ülkemizin birçok turistik yöresinde yerli ve yabancılara hizmet veren at çiftlikleri hızla yaygınlaşmıştır. Kapadokya bölgesinde de birçok at çiftliği bulabilmek mümkündür. Kapadokya gerçekten de masalımsı doğasıyla atlı safari için ülkemizde bulunmaz bir seçenek oluşturuyor.
Kapadokya’da atlı safari
Kapadokya’da bildiÄŸimiz kadarıyla sekiz tane at çiftliÄŸi bulunuyor. Atlı safariye katılabilmek için uygun bir at çiftliÄŸine giderek yetkililerden bilgi almakla iÅŸe baÅŸlayabilirsiniz. Atlı safari yapabilmek için at sahibi ya da iyi bir binici olmanız gerekmiyor. Hayatında hiç at binmemiÅŸ kiÅŸiler, bir-iki saatlik bir eÄŸitimden sonra atlı safari turu için hazır hale gelebiliyor. Acemi binicilere genellikle iyi huylu atlar verilerek rahat bir gezi amaçlanıyor. Kapadokya’da atlı safaride kullanılan atların çoÄŸu Anadolu’nun yerli atları arasından seçiliyor. Tabii ki farklı at ırklarına da rastlamak mümkün. At ve insanın doÄŸa ile uyumlu bir ÅŸekilde gezinti yapmasına dayanan atlı safari grup halinde yapılan bir etkinlik. Grupta bulunan kiÅŸi sayısı 5-15 arasında deÄŸiÅŸebiliyor. Her grubun başında bölgeyi çok iyi bilen ve alanında deneyimli rehberler bulunuyor. Atlı safaride at koÅŸturulmuyor, yürüyüş ÅŸeklinde dolaşılıyor. Etkinlikler genellikle 2-3 saatlik turlar ya da günübirlik turlar ÅŸeklinde organize ediliyor. Ancak deneyimli binicilerin katıldığı çadır ya da otel konaklamalı üç veya yedi günlük turlar da bulunuyor.
Not: Bu yazı Peribacası Kapadokya Kültür ve Tanıtım Dergisi’nin Temmuz 2007 sayısında yayınlanmıştır. Derginin telif hakları ile korunmaktadır. Hiçbir ÅŸekilde kopyalanamaz.
www.cappadociaexplorer.com