Yazan: Yavuz İşçen
Temmuz 2007
Karlı zirveleri bulutlarla adeta köşe kapmaca oynayan Hasan Dağı, bir ana ÅŸefkati ile kucaklamış gibi görünüyor Güzelyurt’u. Mimarlığını yaptığı eÅŸsiz doÄŸayı, sanki bir ressamın kendi eserine hayranlıkla baktığı gibi seyrediyor yukarılardan. Ä°nsan elinin, hünerini esirgemeden oyduÄŸu kayalara, mükemmel taÅŸ işçiliÄŸi ile oluÅŸturduÄŸu evlere, sokaklara ve kiliselere bakıyor. Zaman zaman aklını karıştıran ÅŸeyler olsa da bütün ağırbaÅŸlılığı ve mütevazılığı ile anlamaya çalışıyor olup bitenleri. O kadar çok olaya tanıklık etti ki bugüne kadar, bu yükü taşımak kolay deÄŸil elbette. ÇoÄŸu kez gözleri doluyor ve hüzünleniyor anlatırken. Bu küçük ve ÅŸirin Anadolu kasabasının içimizi acıtan hikayesini ondan daha iyi bilen sanırız yoktur. Gelin bu hikayeyi biz ondan dinleyelim.
1924 Mübadelesi
Acılar ve yoksulluklarla geçen KurtuluÅŸ Savaşı bittiÄŸinde imzalanan Lozan AnlaÅŸması, Güzelyurt’un acılarına bir yenisini daha eklemiÅŸ. Yunanistan ve Türkiye savaÅŸ sonrası çizilen sınırların ötesinde kalan yurttaÅŸlarını toplayabilmek için ‘mübadele’ kararı almış. Karar gereÄŸi, 1924 yılında Yunanistan’ın Selanik, Manastır, Kozana ve Kesriye bölgelerinden getirilen Türkler Güzelyurt’a, Güzelyurt’da bulunan Rumlar ise Yunanistan’ın Kavala yakınlarına, adına sonradan Nea Kalvari dedikleri bir köye yerleÅŸtirilmiÅŸ.
O günkü ÅŸartlar altında bu yer deÄŸiÅŸtirme bile baÅŸlı başına bir sorunmuÅŸ aslında. KaÄŸnılar önce Aksaray’a taşımış Güzelyurtlu Rumları, sonra Konya üzerinden Mersin’e kadar yaklaşık 500 km yol gidilmiÅŸ. Mersin limanında günlerce vapurun gelmesi beklenmiÅŸ ve ‘Rize’ vapuru bir aydan fazla süren bir yolculuktan sonra Yunanistan’a ulaÅŸmış. Türklerin vapur yolcuÄŸu sırasında ise birçok kiÅŸi hastalıktan ölmüş ve ölenler denize atılmış. Yunanistan’a ulaşıldıktan sonra da sorunları devam etmiÅŸ Güzelyurtlu Rumların. Türkçeden baÅŸka dil bilmeyen, ancak yazılarını Yunan alfabesi ile Türkçe (Karamanlıca) yazan bu insanlar yeni yerlerine bir türlü uyum saÄŸlayamamış. Böylelikle özlem onların vazgeçilmez duygularından biri haline gelmiÅŸ.
Görünüşte basit gibi görünen bu nüfus hareketi, mübadeleye katılan insanların hayatlarında derin yaralar açmış. Yıllar yılı dostça ve kardeşçe yaşamış, bütünleşmiş topluluklar birbirlerinden ayrılmışlar. Anılar, evler, mezarlar, umutlar her şey geride bırakılıp gidilmiş.
Mübadeleye tanık olmuÅŸ kiÅŸilerden bugün yaÅŸayan pek kalmamıştır sanırım. Ancak onların oÄŸulları ve kızları dün gibi hatırlıyorlar kendilerine aktarılanları. BirçoÄŸu güçlü bir baÄŸlılıkla ziyarete geliyorlar Güzelyurt’u. Analarının babalarının evlerini arıyorlar, anılarını süsleyen yerleri bulmaya çalışıyorlar. Bugün karşılıklı organize edilen dostluk festivalleri sırasında Güzelyurt burada yaÅŸamış Rumların yakınlarının akınına uÄŸruyor. Geç de olsa yaralar sarılmaya, dostluklar tazelenmeye çalışılıyor.
Güzelyurt’da ilk yerleÅŸim izleri
Bölgeye ilk insanlar günümüzden yaklaşık 8500 yıl önce, tarihçilerin Neolitik dönem olarak adlandırdıkları yıllarda gelip yerleÅŸmiÅŸler. Bugün Analipsis tepesi olarak tanınan ve üzerinde Yüksek Kilise’nin (Analipsis Kilisesi) yer aldığı höyükte yaÅŸam, ilkel ÅŸekliyle yıllar boyu sürmüş gitmiÅŸ. Aynı höyükte çok sonra Hititlere ait bazı duvar kalıntılarının bulunmuÅŸ olması Güzelyurt çevresindeki Hitit izlerine bir yenisini daha eklemiÅŸ. Ä°lçe merkezinin 3 km kadar güney batısında yer alan Yüksek Kilise, aynı höyük üzerine 19. yy’da yapılmış bir Rum kilisesi. 1924 mübadele öncesinde çevre köylerde oturan Rumlar özellikle yortularda bu kilisede toplanır ve ibadet ederlerdi. Tabii ki o zamanlar, bugün etrafını çevreleyen gölet yoktu. 1991 yılında yapılan göletin ayrı bir güzellik kattığı kilise gece de ışıklandırılıyor artık.
Kalvari’den Gelveri’ye, Gelveri’den Güzelyurt’a
Güzelyurt’un Roma ve Bizans dönemlerinde adının Karballa olduÄŸu biliniyor. Rumların sonradan Kalvari ÅŸeklinde kullandıkları bu isim, Türkler tarafından bu addan türetilerek uzun yıllar Gelveri olarak kullanılmış. Cumhuriyet sonrası 1931 yılında bucak merkezi haline getirilen köyün adı 1965 yılından sonra Güzelyurt olarak TürkçeleÅŸtirilmiÅŸ. Güzelyurt 1989 yılında ilçe merkezi haline getirilmiÅŸ.
Kapadokya’da yaÅŸayan Rumların 4. ve 6. yüzyıllar arasında dini merkezi konumunda olan Güzelyurt’un bölgenin en önemli yerleÅŸimlerinden biri olduÄŸu eski kaynakların hemen hepsinde belirtiliyor. Roma Ä°mparatorluÄŸu’nun henüz Hıristiyanlığı resmi din olarak kabul etmediÄŸi ve yasakladığı dönemlerde bu dini yaymaya çalışan ilk Hıristiyanlardan olan Gregorius Teologos Güzelyurt doÄŸumlu. Bölgede manastır hayatını ilk baÅŸlatan kiÅŸi olduÄŸu bilinen Gregorius Teologos’un, Kayseri Piskoposu Basilus ile birlikte ortaya koyduÄŸu fikirler sonraki yıllarda Ortodoks mezhebinin temelini oluÅŸturmuÅŸ. Bizans Ä°mparatoru Teodosius tarafından 385 yılında Güzelyurt’a bir kilise yaptırılmış ve kiliseye Gregorius Teologos’un adı verilmiÅŸ. Bugün Güzelyurt AÅŸağı Mahalle’de yer alan ve genellikle Cami Kilise adı ile bilinen kilise burasıdır.
Cami Kilise yapıldığı tarihten sonra çeÅŸitli yenilemeler geçirmiÅŸ. Ä°stanbul’da yaÅŸayan Rumların Osmanlı Devleti’ne yaptığı baskılar sonucu kilisenin 1835 yılında köklü bir deÄŸiÅŸim geçirdiÄŸi biliniyor. Bugün kilisenin kapısının üzerindeki yazıtta görülen 1896 tarihi kilisenin geçirdiÄŸi yenilemelerden biri sırasında yazılmış olmalıdır. Kesme taÅŸlardan örülerek yapılmış olan Cami Kilise, 1924 mübadelesinden sonra camiye çevrilmiÅŸ. Bir zamanlar çanının sesi 3 saat uzaklıktan duyulan meÅŸhur çan kulesinin üzeri tuÄŸla ile örülerek minareye dönüştürülmüş. Bu düzenlemeler sırasında kilisenin içini süsleyen fresklerin üzeri badana ile boyanarak kapatılmış. Günümüzde bu badananın özel bir teknikle temizlenerek fresklerin yeniden gün ışığına çıkartılabilmesi için çeÅŸitli çalışmalar sürdürülmektedir. Burayı terk eden Rumlar giderken kilisenin önemli bazı emanetlerini de beraberlerinde götürmüşler. Götürülen emanetler arasında Aziz Georgorius’un naaşının da bulunduÄŸu biliniyor. Caminin 1800’lü yıllarda Rus Çarı tarafından hediye edildiÄŸi belirtilen ahÅŸap vaaz kürsüsü halen görülebilir durumda. Kilisenin avlusunda, suyu çocuklardaki bazı cilt hastalıklarına iyi geldiÄŸi düşünülen ve yaklaşık 40 basamakla inilen bir su kuyusu (Ayazma) bulunuyor. Ayrıca kilisenin avlusu içinde, misafirhane, papazın evi, depolar da yer almakta.
Kilisenin bulunduÄŸu yere AÅŸağı Mahalle adı veriliyor. Mübadele öncesi kayıtlardan öğrendiÄŸimize göre, AÅŸağı Mahalle’de 1400 Rum ve 100 tane de Müslüman evi yer alıyormuÅŸ. Rumların bölgede Selçuklular döneminden beri gelen ayrıcalıklı konumu, Osmanlı Devleti döneminde de kapitülasyonlar sayesinde korunmuÅŸ. Bölgedeki ticaretin büyük bir bölümünü ellerinde bulunduran Rumlar, mübadeleden kısa bir süre önce aldıkları özel izinle ayrı bir para bile bastırmışlar. Kilisenin güvencesiyle 1 kuruÅŸ ve 10 para olarak tedavüle çıkan bu paranın bir yüzünde Aziz Gregorius’un portresi bulunuyormuÅŸ. Bu paralar bölgedeki Türk ve Müslüman nüfus tarafından da 1924 yılına kadar kullanılmış.
Rumlardan kalan miras
Rumlar, Güzelyurt’da gerçekten çok güzel evler yapmışlar. Kökleri eskilere dayanan bir mimari tarzı özgün ÅŸekilde devam ettirdiÄŸi gözlenen bu evlerdeki ortak özellik tavanlarının taÅŸtan tonoz örtülü ve kemerli olması. Ä°ki, bazen de üç katlı olarak yapılan evlerin çatıları Marsilya kiremiti ile kaplanmış. O dönemde bölgede bu tür kiremitlerin tanınmadığı düşünülürse bu ilginç bir durum. Dışları olduÄŸu kadar içleri de güzel ve aydınlık olan bu evlerin kapıları üzerine yazılan yapım tarihleri ve Rumca dualar bugün de görülebilmektedir.
Güzelyurt’a 1856 yılında Rumlar tarafından dini amaçlı eÄŸitim vermek amacıyla bir de okul yapılmıştı. 1913 yılında yapıya ikinci bir bina daha ilave edildi. 1924 mübadelesinden sonra halk arasında ‘papaz okulu’ olarak adlandırılan bu binalar bir süre, ilkokul, nahiye müdürlüğü, jandarma karakolu ve sinema olarak da kullanıldı. 1986 yılında restore edildikten sonra bugün Karballa Otel olarak hizmet veren binaların yapımında Türk taÅŸ işçilerinin çalıştığı biliniyor. Güzelyurt, eski Rum evleri, kiliseleri ve tüm tarihi dokusuyla bizlere bırakılmış korunması ve tanıtılması gereken büyük bir miras aslında.
Güzelyurt’da kiliseler
Güzelyurt’da görülebilir durumda olan toplam 17 kiliseden bahsedilebilir. Bu yazı kapsamında tanıttığımız kiliseler haricinde bölgede, Kapaklı Kilise, Bucak Kilise, Azizler Damı Kilisesi, Çömlekçi Kilise, Cevizli Sokak Kilisesi, Çıplak Çıkan Kilise, Kulluk Kilise, Ahmadlı Kilise ve Fırınlı Damlar Kilisesi adlı kiliselerin bulunduÄŸu bilinmektedir.
SiviÅŸli Kilise: Cami Kilise’nin hemen karşı tarafındaki küçük bir tepe üzerinde yer almaktadır. Büyük bir kısmı kayaya oyulmuÅŸ olan kilisenin bir kısmı da kesme taÅŸlarla örülmüştür. Aziz Anargirios Kilisesi adı ile de bilinen kilisede, eski dönemlerde para almaksızın hasta tedavi eden hekimler bulunuyordu. Kilisenin çevresindeki odalarda bu hastalar konuk ediliyordu. Kilisenin tam olarak hangi tarihte yapıldığı bilinmiyor. Ancak Osmanlı padiÅŸahı 4. Murat’ın BaÄŸdat seferinden galip olarak dönerken, bu kilisenin patriÄŸine yardımlarda bulunduÄŸu ve bu sayede kiliseye bazı ilavelerin yapıldığı bilinmektedir. Kilisede bugün çok azı görülebilir durumda olan fresklerin 1877 yılından kalma oldukları düşünülüyor. Kilisenin kubbesinde Pantakrator Ä°sa ve havarileri sahneleri görülebilir. 1924 mübadelesinden sonra bu kilise bir süre çömlek atölyesi olarak kullanılmış.
Koç Kilisesi: Bir zamanlar Hacı Saadet Koç adlı kiÅŸinin ambarı olarak kullanıldığından bu isimle anılmaktadır. Ä°lçe içinde Manastırlar Vadisi’ne giden yol üzerinde sol tarafta bulunmaktadır. İçinde bir melek ve bir azizi gösteren fresk görülebilir.
Cafarlar Kilisesi: Koç Kilisesi ile aynı kaya bloğu üzerinde biraz ileride yer almaktadır. İçindeki freskler ilginçtir.
Manastırlar Vadisi Kiliseleri: İlçenin biraz aşağısından başlayan bu vadi yaklaşık 4 km uzunluğundadır. Burada çok sayıda kilise, yaşama alanları ve keşiş hücreleri bulunmaktadır. Manastırlar vadisi aynı Ihlara Vadisi gibi dik kayalıklarla çevrili bir kanyon görünümündedir. Vadinin ortasından küçük bir dere akmaktadır. Dere kenarı ağaçlıktır. Bu vadi aynı zamanda trekking parkuru olarak da değerlendirilebilir. Manastırlar Vadisi içinde dış cephe süslemeleri ile dikkati çeken Kalburlu Kilise ve Kömürlü Kilise görülmeye değerdir.
Kızıl Kilise: Kapadokya bölgesinde taÅŸtan yapılmış kiliseler içinde en dikkat çekici olanlarından birisidir. 6. yy’da yapılmış olan kilise, NiÄŸde yolu üzerinde ilçeye 6 km uzaklıkta, Sivrihisar Köyü yakınındadır. Kilisenin restorasyonu için çalışmalar baÅŸlatılmıştır.
Yeraltı Şehirleri
Güzelyurt’da kimi araÅŸtırmacılarca ‘yeraltı kalesi’ adı da verilen 7 tane yeraltı ÅŸehri vardır. Bunlar; Kumluk, Cevizli Sokak, Iskalak BaÄŸları, Fırıntaşı Deresi, Hacı Osman Kalesi, Kamburluin ve yeni bulunan Gaziemir yeraltı ÅŸehirleridir. Bunlardan çok bilinen iki tanesini kısaca tanıtmak istiyoruz.
Cevizli Sokak Yeraltı Şehri: İlçe içinde bulunan ve Bizans döneminden kalma yeraltı şehri, kare planlı birçok odanın tünellerle birbirine birleştirilmesiyle oluşturulmuştur.
Gaziemir Yeraltı Åžehri: Derinkuyu yolu üzerinde Güzelyurt’a 20 km uzaklıkta yer alan Gaziemir Köyü’nde yeni ziyarete açılan yeraltı ÅŸehri oldukça ilginç ve görülmeye deÄŸerdir. Özellikle Hitit tarzı bindirme tekniÄŸi ile taÅŸtan örülmüş olan giriÅŸ koridoru bölgede baÅŸka bir yerde bulunmamaktadır. Yeraltı ÅŸehrinde görülebilen iki kilise, büyük ocaklar, ÅŸarap küpleri, yiyecek depoları, hayvan ahırları ve çeÅŸitli yaÅŸamsal mekanlar dikkat çekicidir.
Not: Bu yazı Peribacası Kapadokya Kültür ve Tanıtım Dergisi’nin Temmuz 2007 sayısında yayınlanmıştır. Derginin telif hakları ile korunmaktadır. Hiçbir ÅŸekilde kopyalanamaz.
www.cappadociaexplorer.com