Yazan: Yavuz İşçen
Temmuz 2007
İlk insanları barınma yeri olarak mağaraları kullanmaya iten şey sadece korku ve yaşama içgüdüleriydi. Zeki bir canlı olan insanoğlu zamanla, barındığı mağarayı ve yaşadığı çevreyi gereksinimlerini en iyi karşılayacak şekilde düzenleme çabasına girişti. Yaşamın iyileştirilmesi ve yaşanılan mekanın özelleştirilmesi uğruna sürdürülen bu uğraş günümüz konut mimarisinin de tarihini oluşturmaktadır.
Türklerin Orta Asya’da yaÅŸadığı yıllarda baÅŸlangıçta göçebe ve çadır kültürüne baÄŸlı bir hayat tarzları olduÄŸu bilinmektedir. Çadır geleneÄŸi deÄŸiÅŸik Türk topluluklarında yüzyıllar boyu devam etmiÅŸtir. Türk topluluklarının bu yıllarda yaz aylarını yaylalarda ‘yurt’ adını verdikleri çadırlarda, kış aylarını ise kışlaklarda çadır benzeri ÅŸekilde inÅŸa edilmiÅŸ ahÅŸap veya kerpiçten evlerde geçirdiklerini tarihi belgelerden öğrenmekteyiz. Orta Asya’da Türk topluluklarında göçebeliÄŸin terk edilip yerleÅŸik hayata geçiÅŸin M.Ö. 3. ve 4. yüzyıllarda baÅŸladığı bilinmektedir. Arkeolojik ve etimolojik araÅŸtırmalar Türklerin yoÄŸun olarak 1071 Malazgirt savaşı ve sonrasında baÅŸlayan süreçte Anadolu’ya göçtüklerini göstermektedir. Anadolu’ya gelen Türkler genel olarak yerleÅŸik bir yapıya sahiplerdi.
‘Türk Evi’nin ortaya çıkışı
Türkler Anadolu’ya yerleÅŸmeye baÅŸladıklarında Orta Asya’da edinmiÅŸ oldukları mimari geleneklerle, yeni coÄŸrafya üzerinde karşılaÅŸmış oldukları mimari gelenekleri birleÅŸtirdiler. Yeni coÄŸrafya ve kültürel etkileÅŸim, yüzyıllar içinde yeni bir tarzın ortaya çıkmasını hazırladı. Bu tarzın oluÅŸumunda kuÅŸkusuz Neolitik kültürden Bizans’a kadar tüm Anadolu kültürlerinin ve Ä°slam dininin etkisi büyüktür. Bugün ‘Türk Evi’ olarak adlandırılan olgu, bu sentezin bir ürünüdür. Türklerde konut, sadece barınma gereksiniminin öne çıktığı bir ÅŸekillenme deÄŸil, insanın sosyal, kültürel ve duygusal gereksinimlerine de yanıt veren ve insanda ait olma hissini geliÅŸtiren bir ortamdır.
Türk evlerinin 15. yüzyıldan itibaren klasik biçimini aldığını söyleyebiliriz. Ancak bu döneme ait evlerin örnekleri günümüze ulaşmadığından, bugün Türk evi denildiğinde, daha çok en eski örnekleri 17. yüzyıla kadar uzanan ev tipini anlaşılmaktadır. Geleneksel aile yaşam tarzına, yani büyük aile modeline göre tasarlanmış olan bu evler, çoğunlukla üç neslin bir arada yaşadığı yalı, konak ya da köşk biçiminde yapılmış mekanlardır.
Türk evlerinin karakteristik özellikleri
Türk evleri dış görünüş olarak genellikle sadedir. Dış cephede süsleme unsurlarına fazlasıyla rastlanmaz. Dar uzun pencereler, geniş saçaklar, dışa çıkıntılı balkon biçimli cumbalar dikkat çekicidir. Türk evleri çoğunlukla yüksek bir duvarın çevrelediği geniş bir avlu içinde yer alır. Avluya sokaktan büyük bir kapı ile girilir. Avlu, günlük işlerin yapıldığı yerdir. Evler genellikle iki katlıdır, bazen üç katlı olanlarına da rastlanır. Alt kat, depo, kiler ve ahır olarak kullanılır. Evin asıl yaşam alanı üst katlardır. Üst katlara genellikle ahşap bir merdivenle ulaşılır.
Ãœst katlarda ‘sofa’ olarak adlandırılan, ortak kullanım mekanı dikkat çekicidir. GeniÅŸ ve ferah tasarlanmış odalar sofaya açılır. Her oda bir çiftin yaÅŸayabileceÄŸi ÅŸekilde düşünülmüştür. Bu anlamda odanın Türk evinin temel birimi olduÄŸu söylenebilir. Odalarda yüklükler, sedirler, dolap içlerine yerleÅŸtirilmiÅŸ banyolar ve ocaklar bulunur. Bütün bu yapılanma Türk göçebe çadır kültürünün bir devamı olarak deÄŸerlendirilebilir. Mimari süsleme unsurlarına, sofa ve odalarda sıklıkla rastlanmaktadır. Özellikle tavanlarda ahÅŸap oymacılığı çok yaygındır.
Türk evlerinde yapı malzemesi olarak taş ve kerpiç sık olarak kullanılmıştır. Tamamen ahşap alarak yapılmış olanları da bulunmaktadır. Bu evler bulundukları yerin coğrafi ve sosyal yapısına uygun olarak değişik şekillerde yapılmış olmakla birlikte ortak özelliklerini hep korumuşlardır. Zengin ya da fakir bir Türk ailesinin evi temel olarak aynı tarza sahiptir. Farklılık oda sayısındaki çokluk ve ev içi süslemelerin fazla oluşuyla sınırlıdır.
Avanos’ta ilk Türk yerleÅŸimleri
Roma döneminde ‘Venasa’, Bizans döneminde de ‘St. Vanote’ olarak adlandırıldığı tahmin edilen Avanos’da Türklere ait ilk yerleÅŸim izlerine Anadolu Selçukluları döneminde rastlıyoruz. Bu dönemden günümüze ulaÅŸan en önemli eser, 1249 yılında yapılmış olan Saruhan’dır. Bugün ilçenin 5 km kadar güneydoÄŸusunda yer alan Saruhan, yapıldığı zamanlarda Ä°stanbul-BaÄŸdat yolu üzerinde önemli duraklardan biriydi. Avanos ilçe merkezinde yer alan Alaaddin Camii de yine bu dönemden kalma bir eser olup 1202 yılında yaptırılmıştır.
Saruhan’ın yapıldığı dönemde hanı korumak için gönderilen askerlerin başında bulunan bir çavuÅŸun Kızılırmak’ın kuzey kenarına bir mescit yaptırdığı bilinmektedir. Zamanla çevre köylerden gelenlerin mescidin etrafına yaptığı evlerle mescidin çevresinde ufak bir yerleÅŸim yeri oluÅŸmuÅŸtur. Bu yerleÅŸim yeri bugün Avanos’un bilinen en eski mahallesidir. Bu mahalle bugün de halk arasında ÇavuÅŸ Mahallesi olarak adlandırılmaktadır.
Osmanlı Devleti ve sonrasında Avanos evleri
Osmanlı Devleti döneminde küçük bir köy olarak varlığını sürdüren Avanos’ta, 1750 yılında 56 ev olduÄŸu bilinmektedir. Bu yıllardan sonra Avanos’un bir geliÅŸme içine girdiÄŸi gözlenmektedir. Bu geliÅŸmede, PadiÅŸah II. Abdülhamid zamanında sarayda görevli Avanoslu Kurena Arif Bey’in çalışmalarının etkisi olduÄŸu düşünülmektedir. 1900 yılına ait bir belgede Avanos’ta 808 ev bulunduÄŸu kayıtlıdır. Aradan geçen kısa sürede ev sayısındaki hızlı artış dikkat çekicidir. 1800’lü yılların başından ve özellikle de 1850’lerden itibaren Avanos’ta imar faaliyetleri hız kazanmıştır. Türk evlerinin yapılmaya baÅŸlandığı yıllar bu yıllardır. Buradan hareketle Avanos Türk evlerinin yaklaşık 150 yıllık bir geçmiÅŸi olduÄŸu söylenebilir. Bugün Avanos’un eski mahalleleri olan bilinen Bayır, Alaaddin, Orta ve Yukarı mahallelerinde yaklaşık 250 kadar eski ev bulunduÄŸu bilinmektedir. Avanos Türk evlerinde yapı malzemesi genel olarak taÅŸtır. Bu nedenle yapı üzerindeki süslemeler taÅŸ işçiliÄŸi ÅŸeklindedir. Kullanılan motifler geometrik ve bitkisel karakterdedir. AhÅŸap malzeme daha çok tavan, dolap, kapı ve pencerelerde kullanılmıştır.
Günümüzde bu evlerin çoÄŸu ne yazık ki doÄŸal veya insan tahribatı sonucu harabe duruma gelmiÅŸtir. Evler genel olarak eskiden yerleÅŸim yeri olarak kullanılmış bulunan maÄŸaraların üzerine yapılmıştır. Bu maÄŸaraların suyun etkisi ile zamanla yıkılması ve Osmanlı döneminde orman örtüsü ile kaplı olduÄŸunu bildiÄŸimiz Ä°diÅŸ Dağı’ndaki ormanın yok olmasıyla baÅŸlayan erozyon, Avanos evlerinin tahribatını hızlandırmıştır. Sonuç olarak Avanos’un eski Türk evlerinden 50-60 kadarı bugüne saÄŸlam ve az bozulmuÅŸ olarak ulaÅŸmış, bazıları ise restorasyon görmüştür. Bu evlerden karakteristik özelliklere sahip birkaçını aÅŸağıda kısaca tanıtmak istiyoruz.
Doktor Hacı Nuri Bey Konağı
‘MaÅŸallah’ yazısı ile birlikte, 1902 yılında yapıldığını orta kat balkonunun sol üst köşesindeki kitabeden öğrendiÄŸimiz bu konak, kuÅŸkusuz Avanos’ta en dikkat çekici evlerden biridir. Orta Mahalle Zafer Sokak’ta, bir avlu içinde yer alan ev üç katlıdır. Dış cephedeki ahÅŸap aksamlı balkonlar dikkat çekicidir. Uzun yıllar Tekel binası olarak kullanılmış olan konak, sonraki yıllarda Kültür Bakanlığı tarafından satın alınmıştır. Bugün Kapadokya Meslek Yüksek Okulu’nun bir binası olarak hizmete açılmayı beklemektedir.
Tevfik Körükçü Konağı
Balkon kapısı üzerinde yer alan kitabede ‘MaÅŸallah’ yazısı ve evin yapılış tarihi olan 1903 yazısı okunan konak, Yukarı Mahalle Çarşı Sokak’ta yer almaktadır. Çatı altı denilen tonozlu geçidi ile simetrik ön cephesi dikkati çekmektedir. Ön cephede çıkma bir balkon yer almaktadır. Ä°ki katlı olan konağın avlusu yoktur.
Ahmet Benzer Evi
Yukarı Mahalle Ä°lyas Sokak’ta bulunan ev avlusuz ve iki katlıdır. Evin güney cephesinde yer alan ve ‘Cümle Kapısı’ olarak adlandırılan asıl giriÅŸ kapısı sokaÄŸa bakmaktadır. Kapının üzerindeki kitabede ‘MaÅŸallah’ yazısının altında evin yapılış tarihi olan 1903 yılı kayıtlıdır.
Mustafa Erdil Evi
19. yüzyılın sonunda yapıldığı tahmin edilen bu ev, Orta Mahallede Alaaddin Hamamı’nın bitiÅŸiÄŸinde yer almaktadır. Evin avlusunu çeviren duvar günümüzde büyük oranda varlığını yitirmiÅŸ durumdadır. Ä°ki katlı olan evin taÅŸtan dirsekler üzerine oturmuÅŸ olan küçük bir balkonu bulunmaktadır.
Hikmet Çingi Evi
Üzerinde bulunan Maşallah yazılı kitabe ve altındaki tarihten bu evin 1859 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Süslemeleri ile dikkat çeken evin ikinci katında dört kemerli bir açıklık yer almaktadır.
Not: Bu yazı Peribacası Kapadokya Kültür ve Tanıtım Dergisi’nin Temmuz 2007 sayısında yayınlanmıştır. Derginin telif hakları ile korunmaktadır. Hiçbir ÅŸekilde kopyalanamaz.
www.cappadociaexplorer.com