Yazan: Mustafa Kaya
Ağustos 2010
Ürgüp temmuzunun çok sıcak bir gününde, İshakların Hanın kemerli yüksek kapı geçidinin altında kaya ahırların soğuk hava cereyanı ile serinlerken çayının son yudumunu içen köyden dostum, evlerinde eski bir şömine olduğunu ve satmak istediğini söyledi. Sürekli yanımdaki küçük fotoğraf makinasını ihmal etmeyerek hemen gittik. Çünkü bu işlerin ihmalinin, bir şömine fotosundan ebediyen mahrum kalmak anlamına geldiği tecrübelerimle sabitti.
Kaya avludan birkaç merdivenle inerek içi boşalmış yumurta kabuğunu andıran, yumuşak kayalı, hafif nemli ve hiç özenilmeden oyulmuş yeraltı odasına indik. Başımı sola çevirdiğimde böyle düzensiz bir odaya bu kadar güzel bir şöminenin yapılmasına duyduğum öfkeyi saklayamadım.
Çoğu şöminede olmayan altındaki küllüğü ve ateşin hava alma bölümü, taşının dayanıklılığı, motiflerde klasik kurallara harfiyen uyum ve işçilik özeni ile bulunduğu mekana uymayan bu olağanüstü güzelliğin nedenini halen düşünürüm…Ama bir sonuca ulaştım kendi kendime ki bu kesin doğru olmalı diye ısrarlıyım: İnsanoğlu, Kapadokya’nın bu basık, kasvetli kaya oyma yeraltı odasını bir şömine ile o hareketli doğaya bağlamış.
Ayaklarda hayat ağacı, ocak üstünde “S” motifleri, ortasında bir alem ve kenarlarda alevlerin kıvrılma ve dalgasına hareket katan kabartma üçgen çeşitlemeleri…
Nar, Göre, Avanos, Ürgüp, Nevşehir ve tüm köylerle tüm Kapadokya’daki motif multimilyoneri şöminelerimizi bugün sadece çok sınırlı sayıda yerinde görebilirsiniz. Son 25 yıl içinde bunların hemen tamamı sökülerek satılmış veya sökerken tahrip edilmişlerdir. Yer değiştirenlerin, büyük kentlerde satılanların kaynakları da not edilmemiştir.
Şöminelerden çıkan mitolojik ateşlerin sardığı ruhlar da şöminelerin akıbetine duçar kalmıştır.
Kapadokya’da taşın pek çok çeşidinin bulunması şöminelerde de birçok şekil denemesini üretmiştir. Kaya oda daha oyulurken planlanan kaya şömineler olduğu gibi, ponza taşından üç parça ile yapılmış şöminelerden günümüze ulaşanlar da vardır. Konik şekillerin “Ağa” evlerinde denendiğini görüyoruz. Yapısal olarak konik form verilse de “S” ve diğer klasik motiflerin bir kenara kabartması yapılmadan geçildiğini göremezsiniz.
Ürgüp Kayakapı Mahallesi’nde Esat Ağa evinde Aziz Yuannis’in odasına yaptırılmış büyük boyutlu ve motif işçiliği üstün, özel şöminenin günümüze ulaşamaması çevre korumacılığının çok önemli bir ihmalidir.
Şömineli oda ve kaya odalarda tandır ve şöminenin birlikte bulunması şöminelerin daha ziyade bir dekoratif unsur olarak tasarlandığını akla getirmektedir. Hiç kullanılmamış ya da bacası olmayan şöminelerin oluşu bu tezi güçlendirmektedir. Şömine bacasının odayı soğutmaması için ilk baca sisteminin İngiltere’de 1678’de geliştirilmeye başlandığı düşünüldüğünde tandır ve iskemle ile ısınılıp, şöminenin bir süsleme öğesi olarak yapılmış olması oldukça mantıklıdır. Literatürde 1950-1980 yıllarına “Süs Şömineler Dönemi” deniyorsa da eski şöminelerin de süsleme unsuru olarak görüldüğü kesindir.
Şöminenin bulunduğu oda cepheleri daima iyi seçilmiş ve bu cephe dolap, taka, höcüre (hücre) ve raf gibi öğelerle bütünlük kazanmıştır.
Güvenlik unsuru şömineler
Eski tığrazların (dikey tünel) şömine bacası olarak kullanıldığı, bazen de şömine bacasının ısınmak için değil sadece kaçma tığrazı olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu tür şömine bacaları asıl tığrazlar kadar geniş değildir. Tığrazların kaya bloğunun üstüne çıkmaya veya tünele bağlanmaya yaradığını sanıyorum. Ürgüp Yahya Efendi Medresesi’nin (yapılış tarihi 1400) tüm öğrenci odalarının motifsiz şöminelerinin bacaları da arkasından Ürgüp Kalesi’ne (Burgut Kalesi) giden kaya oyma tünele bağlıdır.
Motifler
Halkın “ocak” olarak adlandırdığı Kapadokya yerleşimlerindeki şömineleri iki döneme ayırmak mümkün. İlk dönemde yapılmış olanlarda hiç taviz verilmeyen klasik motifleri görüyoruz. 1808’de imzalanan Sened-i İttifak’tan sonra yapılan Anadolu konak ve evlerinde ise daha ziyade mülk sahibinin anlayışı, İstanbul’daki örneklere özenmesi, ayrı ve daha gösterişli yapılması dönemi başlamıştır. Bu gelişme İç Anadolu’ya belki de yüzyılın ortalarına doğru gelmiş olmalı…
Ürgüp’te Rumlardan Çiçoğlu’nun saraya özenilerek yapılmış büyük evindeki beş şömine, motif farklılığı, hepsinin ayrı oluşu ve büyüklüğü ile bu özellikleri üzerinde taşır. Bu şöminelerden birinde kabartma olarak bir ejderha yapılması, çıra veya lamba ışığında şöminenin alevinden bir ejderhanın göğe yükseldiğine inanmanıza yeterlidir.
İlk dönem motifleri ise oldukça yerleşmiş ve taviz verilmemiş motiflerdir. Ayaklardaki hayat ağacı motifi alevlerden en çok etkilenen taş olduğu için sürekli yenilenmiş ve bu motif her seferinde işlenmemiş olabilmektedir. Ocağın alnındaki motifin iki yatay “S” oluşu, Türkçemizdeki “OCAK” sözcüğü ile tam olarak uyuşmaktadır. Zira “Ocak” kelimesi “aile” anlamındadır ve “S” motifi de üreme, çoğalma, zenginleşme anlamlarındadır. Ocağın iki ayak taşının üzerinde de hayat ağacının bulunması şöminenin ailenin çoğalması ile ne kadar ilişkili olduğunu kanıtlayan diğer bir öğedir. Ocak, yani ailenin ateşin çevresinde gelişerek eve dönüştüğünün kanıtı da olmaktadır şömineler. Mecusiliğin de daha sonraki dönemlerde ocaklara bir kutsallık verdiği söylenebilir. Bu motifler 6000-8000 yıl önce insan ömrünün 22-23 yıl olduğu yüzyıllarda tüm gücü ve aklını çoğalmaya harcadığı dönemlerden kalmadır ve XX. yüzyılın başına dek devam etmiştir.
Alındaki iki “S” motifinin ortasından saplı bir güneş kursu çıkmaktadır ama bu motifin yorumuna yazılı kaynaklarda henüz ulaşamadım. Güneş (ya da daha çok ay) motifi olduğu gibi zaman zaman haça da dönüştürülmüş, basit şöminelerde küçülmüş ve süslemesiz bir yuvarlak halini aldığı da görülmektedir. Bu kursun iki yanında kibritlik veya çıralık, onun üzerinde de palmet motifi ya da süs eşyaları için taka şekli verilmiştir.
Yan ve üst kenar motifler ise neredeyse kalıplaşmış bir şekilde aynı motifi içeren zarf modelinde kabartmalardır. Bu üçgenler Çatalhöyük ve Kapadokya güvercinlik süslemelerindeki üçgen kenar süslemeleriyle aynı ve benzerdir.
Göreme ve Ortahisar’da iki alçı şömine büyüleyici güzelliklerini XXI. yüzyılın biz sakinlerine ulaştırabilmişlerdir. Her iki eve de kasaba sakinleri “Konak” demektedirler. Ortahisar’daki evde aynı odada ayrıca klasik motifli taş şömine de bulunması, alçı şömineyi yakmamak için yapılmış olma olasılığını güçlendirmektedir. Ortahisar’da XVIII. yüzyıla tarihlenen bu konakta yan odalarda da klasik motifli taş şöminelerin olması, büyük bir olasılıkla motiflerin anlamlarını bu yüzyıla dek devam ettirdiğini ifade ediyor olmalı diye düşünüyorum. Alçı şömineli odalarda odaların tüm duvarları çerçeveli panolarla resimlenmiştir. Özellikle Ortahisar’daki bu nadir ev çok acil müdahaleye muhtaçtır.
“İnsan ömrünü tasvir ediyor”
Bir yanda şömineleri yapıldıkları mekanlarında görerek hemen içimizi saran ateş ve müzelerde seyrederek artan güvenimiz; diğer yanda Kapadokya’nın antikacı dükkanlarında satılık şöminelerin çelişkisiyle başka kıvılcımdan alevlenen ruhumuz… Derinkuyu Suvermez Köyü’nde 1928’lerde bir türkünün kahramanı Ortahisarlı Yaşar’ın saklanırken kaldığı odanın şöminesi, (aynı motifler öyle sert taşa yapılmış ki) şimdi yerinden sökülmüş ahırın önünde dururken, erdem örneği Yaşar’ın alevlere verdiği anlamları birer birer ziyaretçilerine konuşmaktadır.
İnanın yaşadım ben bir gün; Kayakapı’da yarı karanlık kaya bir odada, şömineye attığım eski sepetin yanarken Avusturyalı turistlerin nasıl video kameralarını alarak koştuklarını… O kadar anlamlı bir başlangıcı ve bitişi vardı ki alevlerin, “insan ömrünü tasvir ediyor” dedi Hitler Ordusu’nda subaylık yapmış bir gazi.
Şöminelerin sadece süs olmadığı da doğrudur; kesmik, tezek, keven, ot ve saman yanarken kenarlarındaki Çatalhöyük üçgen kabartmalarının her saniye hayallerinize prim veren mitolojik şekiller ve ortasında dönen geniş haleli bir ay, size ocağın, evrenin modeli oluşunu sunuyor…
Not: Bu yazı Peribacası Kapadokya Kültür ve Tanıtım Dergisi’nin Ağustos 2010 sayısında yayınlanmıştır. Derginin telif hakları ile korunmaktadır. Hiçbir şekilde kopyalanamaz. www.cappadociaexplorer.com