English
Men�
Kapadokya Rehberi
Peribacası Dergisi
Peribacası Kapadokya Yayınları
Kapadokya Firmaları
Kapadokya Fotoğrafları
Kapadokya Fotoğrafçıları
Kapadokya Haritaları
Kapadokya Karikatürleri
Kapadokya ve Sanat
Kapadokya Yazıları
Kapadokya Yayın Arşivi
Kapadokya Efemera Arşivi
Kapadokya Video-Film Arşivi
Sosyal Medya Adreslerimiz
Sivil Toplum Kuruluşları
Önemli Telefonlar ve Linkler
Site Güncellemeleri
Belge ve Fotoğraflarda Kapadokya
Firma Arama
Şehir
İlçe-Belde
Hizmet Alanı
Firma
Anket

Sanat ve müzik festivalleri Kapadokya'ya olan ilginin artmasını sağlıyor mu?
       
Evet.
Hayır.
Mail List
Yeni Kayıt
Şifremi Unuttum

KAPADOKYA’NIN BAĞRINDAKİ “KÜÇÜK PARİS”: POTAMYA

KAPADOKYA’NIN BAĞRINDAKİ  “KÜÇÜK PARİS”: POTAMYA

Yazan: Mustafa Kaya

Mayıs 2010

 

Kapadokya yerleşimlerindeki Rumlar, kentlerini imar ederken birer de ikinci isim koymayı ihmal etmemişler. Nevşehir Kalesinden taa Göre’ye dayanan konakların üçlemeli taşköşk kemerlerinin zarif görünümünden olmalı, Nevşehir Rum Mahallelerine “Pera”, Ürgüp Sineson’a “Küçük Atina”, Ürgüp’ün eski köyü şimdi Kayseri Yeşilhisar’ın Başköy’üne de “Küçük Paris” adını koymuşlar. Bu isim koymalar tabii ki bir hedef seçerek köylerini, kasabalarını o büyük kentler düzeyinde mamur edebilmek için. İspanyol Atasözünün belirttiği gibi “Duam, benim hayatımdır” ilkesi ile, güzel kentlere göçü değil, oturduğu yerleri güzelleştirerek yerleşik uygarlığa yönlendiren bilinçli olarak sözle büyülemedir; geleceğe dair önermelerdir… Bu güzel kentlerin yaşayan örneklerini Nevşehir’de göremiyorsak da Mustafapaşa’da (Sinasos), Güzelyurt’ta (Gelveri) ve Yeşilhisar Başköy’de (Potamya), 100 yıl öncesinin verilen isimlerine layık olduklarını anlamaya yettiğini kavrıyoruz.

Bilinen ilk adı Potamya olan, daha sonra Ortaköy ve şimdi de Başköy olarak konmuş bulunan köy, Roma Dönemi’nde Mavrucan, Potamya ve Kavasos olmak üzere bitişik bir kentmiş. Bu birleşik geçmişi şimdi de yakınlıklarından kolayca anlayabiliyorsunuz. 1924 Mübadelesinde Potamya’dan Rumlar gidince Başköy’deki (Kavasos) halk buraya göçmüş ve eski köylerinin adını almışlar. Güzelöz (Mavrucan) vadinin en altında Soğanlı-Yeşilhisar, Derinkuyu, Ürgüp kavşağında yer alıyor. Ünlü Roma İmparatoru Mavrision bu köyden olduğu için, köyü Roma topraklarına katmış köy de adını ondan almış…

Yanardağların öfkesi geçerken asit ve küllerinin karışımı olan ignimbrit kayaçlarından oluşan sert tüfler, Güzelöz’den başlayarak kale görünümü veren kaş dediğimiz dik ve sarp yamaçlar formundadır.  Üç köyün de ilk yerleşimleri bu kaş kısımlardadır. Eski Başköy (Kavasos) öyle gözüküyor ki taş binası olmayan kayaya oyulmuş kovuklar şeklindedir ve baskınlara, eşkıyalara hiç kendini belli etmediği ayan beyandır. Daha da önceleri belki de sadece bir kav (küv) yeri (şarap üretim yeri) idi. I. derecede İpek ve Ordu yolunun İncesu Karahöyük’ten ayrılan Kilikya yolu buradan geçtiği için yolculara üzüm ürünleri satışı kârlı olmalıydı.

Potamya’nın, bu iki yerleşimin ortasında gerçekten de mamur ve çok özenilmiş bina ve süslemeleriyle,  kent hedefini yakalamış bir yerleşim olduğu şimdi dahi kolayca hissediliyor. Eski okulun karşısındaki birbirine dayanmış evlerin iki kat ayrımını belirten çıkmalarındaki kabartma süslemelerin 50-60 tane olmasını Potamya dışında görmedim. Evlerin kabartmalarındaki süslemelerde simge çeşitliliği ve işçilikteki özen, tüm köy halkının burasını “Küçük Paris” yapma idealinin tescili olarak bizlere halen sırlarını sunuyor. Vadinin dik yamacının altındaki eğimde hiçbir evin diğerinin cephesini örtmemesi, halen suyu kesilmemiş ulu cevizlerle yeşilliğe bürünmüş dereyi seyir olanağı veriyor. Bu çalışkan insanlar, günün yorgunluğunu bu evlerin kemerlerle dolu geniş balkonlarından derenin sesini dinleyerek ve Sen Nehri gibi akan yeşilliğin arasındaki girebolu ağaçlarının açık kırmızı salkım kümelerini seyrederek yorgunluklarını atarlardı.

 

“Dönersem, evi alırım; dönemezsem, ev senin” 

Büyük Mübadele’de bu köyden Andonis ÇERİKOĞLU’nun Grekçe olarak yazdığı veya derlediği bir şiir ya da türküde şöyle deniyor:

 

          “Bembeyaz sarayların, güzelim okulumuz,

          Ayrılık vakti gelince onlar bile ağladı.

          Aydınlık, güzel okul, yeni yepyeni okul,

          Daha sana doyamadan boş kalacaksın okul…”

 

Bu kadar güzel mimariye sahip bir okulun şu anda boş durması, hele birkaç penceresinin çerçeveleri kırılmış halde açık kalması, binbir emekle yapılan ve başlı başına bir eser olan mimari yapının kaderinin, yapıldığı yıllarda yazılan şiirde çizildiğini de söyler gibidir. Köye girişte evi bulunan Dimitri BEZİRCİOĞLU da evinde hiç oturamamış. Çünkü bu vatanı terk edeceklerine kesinlikle inanmamışlar. Cümle kapısının arkasındaki isim ve soyadı 80 yıl sonra torununun evini bulması için bir kılavuzdu sanki. Dede Dimitri, kaytararak İstanbul’da kalıp geri gelmeyi planlayarak anahtarı köyün şimdiki muhtarı Hamza KAPUSUZ’un dedesine emanet etmişti: “Dönersem, evi alırım; dönemezsem, ev senin”  demişti. Dede Dimitri, Yunanistan’a gönderildi. Orada fırtınalı bir günde çadırın orta direğini tutarken evi için ağlıyordu ve “adım Mehmet olsaydı da keşke gelmeseydim”  diye diye sabahı etmişti köyü darmadağın eden fırtınada.

Torun Dimitri KATSİKAS “Burada Bezircioğlu idik; orada Keçicioğlu olduk”  diye her zamanki esprisini söylüyor. KATSİKAS, “Keçicioğlu” demekmiş. Torun Dimitri yıllar sonra köyü ilk ziyaretinde, kendini tanıtınca Muhtarın babası ağlamaya başlamış ve “koş kız koş! evin sahibi geldi; hemen anahtarları getir” diye bağırmış. Dimitri KATSİKAS “Bana ağlayarak anahtarı teslim eden bir insanın mensup olduğu halk ile Yunan halkı düşman olamaz” demiş ve o günden beri 60’tan fazla Türkiye’ye ve Ürgüp’e gelmiş. Üniversite bitmeden Türkiye’ye gelememiş; çünkü Türkler hakkında korkutucu öyküler anlatıldığı için etkisinde kalmış.  Anahtarı şimdi Larissa Anadolu Göçmenleri Derneği’nde saklıyor Dimitri.

 

Aziz Yorgios

Başköy’ün mimarisi korunarak ve onarılarak turizme kazandırılmakta çok geç kalınmıştır. Halen de okul, cami yapılmış olan kilise, kaya kiliseler bakımsız ve yıkıma terkedilmiş durumda. O şefkatli kadınların, mutlaka bir şey ikram etmeden yanımıza oturmayan Derviş Dayı gibi insanların “ben Adana’ya düğüne gidiyorum; eve haber bıraktım öğle yemeğine mutlaka gidin” diye tembihleyen muhtarın, bu geleneksel özellikleri kaybolmadan bu köyün turizme kazandırılması şarttır. Hele hele Hıristiyanlığın birinci sırada, en büyük azizlerinden biri olan Aziz Yorgios’un bu köyden olduğu dünyaya tanıtılırsa, Başköy’ün turizme kazandırılmasının ne kadar önemli bir olay olacağı anlaşılır. Kaynaklarda Aziz Yorgios’un Kapadokyalı olduğunu belirtip, hangi yerleşimden olduğu belirtilmemişse de Ortodoks Literatüründe Potamyalı olduğu yazılmış olmalıdır. Andonis ÇERİKOĞLU’nun şiirinde de;

         

          “Aziz Yorgi, efendimiz, altın suvarimiz

          Ne yapacaksın kılıç ve de altın mızrağı ?

          Aziz Yorgi tepeden, güzel manastırından

          Koru Potamyamızı, lütfen yap bu iyiliği.

 

          Sen de Kapadokyalısın, köyümüzün çocuğusun

          Küsme bize sen de Potamya’nın evladısın

          Biz manastırında kandilleri yakardık

          Sen de canavarı, şeytanın yılanını boğardın”

 

demekte ve devamındaki dörtlüklerde de Aziz Yorgi’nin “Hıdır İlyas”la birleştiğini de vurgulamaktadır. Şiirde, günümüze ulaşan tek Bizans Destanı Kahramanı Kapadokyalı Diğenis Akritas’ın da adı geçmektedir. [1] Ürgüp’e 3 Km, Yeşilhisar yönünde Üzengi Vadisinde mezar-güvercinliklerin pek çoğunda Aziz Yorgi’nin atlı resmi bulunmaktadır. Hıristiyanlık ve Müslümanlığın arasındaki 600 senelik boşlukta oluşan Yorgios Dini’ne [2] ait bir yerleşim olma olasılığı da vardır. Üzengi’nin resimli güvercinlikleri, Söveşe Mozaikleri (Sobesos Antik Kenti), Haçlı Kilise ve süslü mezarı ile devamındaki Başköy,  Aziz Yorgios, ilginç coğrafyası ve güzel evleri ile Anadolumuzun birçok özelliğini barındıran çekici bir kültürel mekan olmayı çoktan hak etmiştir… Her yönü ile Küçük Paris yapalım Potamya’yı…

         

Dip Notlar:

[1] Diğenis Akritas, Günümüze Ulaşan Tek Bizans Destanı. Hz: Richard C. Dietrich. Tarih Vakfı Yurt yay. 2009 İst.

[2] İslam -Türk İnançlarında Hızır yahut Hızır-İlyas Kültü. A.Yaşar OCAK. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Ankara 1990.

 

Not: Bu yazı Peribacası Kapadokya Kültür ve Tanıtım Dergisi’nin Mayıs 2010 sayısında yayınlanmıştır. Derginin telif hakları ile korunmaktadır. Hiçbir şekilde kopyalanamaz. www.cappadociaexplorer.com

 

Okunma Sayısı Okunma Sayısı: 20630 Eklenme Tarihi Tarih: 2010-08-22

Başköy (Potamya)
Başköy (Potamya)
İlkokul binası
İlkokul binası
Eski Rum evlerinden biri
Eski Rum evlerinden biri
Eski Rum evlerinden biri
Eski Rum evlerinden biri
Eski Rum evlerinden biri
Eski Rum evlerinden biri
Eski Rum evlerinden biri
Eski Rum evlerinden biri
Dimitri Katsikas (dedesinin) evi
Dimitri Katsikas (dedesinin) evi
Derviş Dayı ile Mustafa Kaya
Derviş Dayı ile Mustafa Kaya
Köyde ekmek yapan kadınlar
Köyde ekmek yapan kadınlar
Başköy Cami, eski Hıdrellez Kilisesi
Başköy Cami, eski Hıdrellez Kilisesi
Kaya kilise
Kaya kilise
Rehberlerimiz Bekir, Engin ve Oktay
Rehberlerimiz Bekir, Engin ve Oktay
Roma Dönemi kaya mezarlarından biri
Roma Dönemi kaya mezarlarından biri
Aziz Yorgios Kilisesi
Aziz Yorgios Kilisesi
Aziz Yorgios Kilisesi
Aziz Yorgios Kilisesi


Nevşehir Hava Durumu
Seçimi Hatırla
İl Seç
İstatistik
Toplam : 121578868 ziyaretçi
Bugün : 10781 ziyaretçi
Dün : 44381 ziyaretçi
S. Yükleme Süresi : 0.42 sn

toplu mail


Copyright 2009 - Tüm hakları saklıdır. Sitemizdeki tüm fotoğraf, yazı, doküman ve düşünce ürünleri 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Kaynak gösterilerek dahi kopyalanamaz. Aksine davrananlar hakkında avukatımız aracılığı ile hukuki takibat yapılacaktır.
 

cappadocia@cappadociaexplorer.com