Yazan: Yavuz İşçen
Mayıs 2008
Kale denilince aklımıza, genellikle burçları ve mazgalları olan, büyük taş blokların üst üste dizilerek oluşturulduğu yapılar geliyor. Kapadokya öyle bir yer ki kaleleri bile farklı. İnsanlar burada taşları uygun büyüklüklerde kesip büyük duvarlar örme zahmetine katlanmadan, var olan devasa bir kaya bloğunun içini oyarak kalelerini oluşturmuşlar. Bu bakımdan Kapadokya kaleleri dışarıdan baktığımızda bize kale gibi görünmeyebilir.
Uçhisar Kalesi, birbirine bitişik iki büyük kaya sivrisinin içine oyulmuş durumda. Bu sivrilerden büyük olanına 'Ağanın Kalesi', küçük olanına ise 'Çavuşun Kalesi' adı veriliyor. Kalenin bulunduğu alanın rakımı 1400 m. Buna 50 m kale yüksekliğini de eklediğinizde bölgenin en yüksek noktasına çıkmış olursunuz. Bütün Kapadokya'yı kuşbakışı süzebileceğiniz bu nokta, bölgenin diğer iki önemli yükseltisi olan Erciyes Dağı (3917 m) ve Hasan Dağı'nı (3268 m) aynı anda görebileceğiniz tek yer.
Aceleye gerek yok, dinlenerek çıkabilirsiniz
Uçhisar Kalesi'ne girdiğinizde hemen girişte sizi kayalardan hazırlanmış yuvarlak biçimli toplar karşılar. Kuşatmalar sırasında düşmana atılmak üzere özenle hazırlanmış olan bu topların günümüze kadar ulaşmış olması sevindirici. Daha sonra, kalenin tepesine kadar çok basamaklı bir merdiveni tırmanmanız gerekecek. Çok katlı bir apartman görünümünde olan kalenin her katında çeşitli amaçlar için kullanılan odalar, mezar oyukları ve çeşitli tüneller yer alıyor. Tünellerin ağızları kilit taşı dediğimiz, teker biçiminde büyük taşlarla kapatılmış.
Kalenin tepesine ulaştığınızda ilk dikkatinizi çekecek şey kalenin sarnıcı oluyor. Kuşatmalar sırasında kale içinde bulunanların su ihtiyacını karşılamak amacıyla büyük bir sarnıç oyularak aşağıdaki Karankemer Deresi'ne bir tünelle bağlanmış. Bu tünelin büyük bölümü sonradan çöktüğü için bugün görülebilir durumda değil. Kalenin üzerindeki diğer dikkat çekici nokta mezar oyukları. Bizans dönemine ait olduğu bilinen çok sayıdaki mezar birbirine bitişik olarak kaya içine oyulmuş. Kalenin içinde ayrıca savaş sırasında kale çevresinde yaşayan halkın saklanabilmesi için bir de yeraltı sığınağı oluşturulmuş. Sığınağa ulaşımın üç farklı tünelle sağlandığı biliniyor.
Biraz da tarih…
Uçhisar Kalesi kuşkusuz Kapadokya kaleleri içinde en dikkat çekici olanlarından biri. Aslında kaleyi yapanların kimler olduğunu kesin olarak bilemiyoruz. Kesin olan bir şey varsa o da bu bölgeye hangi uygarlık yerleştiyse burayı kendine kale olarak seçtiği. Söylenene göre kalenin geçmişi Hititlere kadar uzanıyor. Elimizdeki veriler Roma ve Bizanslılar döneminde kalenin yoğun olarak kullanıldığını gösteriyor. Kale bu dönemde artan Arap akınlarına karşı önemli bir savunma noktası oluşturmuş.
12.-14. yy'lar arasında Anadolu Beylikleri ve Selçuklular döneminde, Uçhisar Kalesi hep beyliklerin sınır ve uç bölgesi konumunda olmuş. Zaten 'Uçhisar' adı da buradan geliyor. Bu dönemde, Ortahisar ve Ürgüp kaleleri ile birlikte bölgenin üç önemli kalesinden biri olan kalenin çevresinde yoğun bir nüfus yaşıyormuş. Selçuklular burada yaşayan halkın su ihtiyacını karşılayabilmek için 3 km uzaklıktaki Gemil Dağı'ndan kot farkından yararlanarak künklerle su taşımışlar. Uçhisar'ın içinde suyu bugün bile aynı yoldan gelen çeşmeler var.
Selçuklulardan sonra kale bir dönem KaramanoÄŸulları, MoÄŸol beyi Kadı Burhanettin ve Osmanlı BeyliÄŸi arasında sınır oluÅŸturmuÅŸ ve bu beylikler arasında zaman zaman el deÄŸiÅŸtirmiÅŸ. 1398'de II. Beyazıt ile birlikte Osmanlı Devleti'nin bölgedeki egemenliÄŸi kesinleÅŸmiÅŸ ve Uçhisar bu tarihten sonra Osmanlı hakimiyetinde savaÅŸsız olarak hayatını sürdürmüş. Nice kuÅŸatmalara karşın girilememiÅŸ olan Uçhisar kalesine bugün bilet alan herkes çıkabiliyor. Yalnız bu konu aramızda kalsın; Araplar ve MoÄŸollar duyarsa çok ayıp olur…
Not: Bu yazı Peribacası Kapadokya Kültür ve Tanıtım Dergisi’nin Mayıs 2008 sayısında yayınlanmıştır. Derginin telif hakları ile korunmaktadır. Hiçbir ÅŸekilde kopyalanamaz.
www.cappadociaexplorer.com