English
Menü
Kapadokya Rehberi
Peribacası Dergisi
Peribacası Kapadokya Yayınları
Kapadokya Firmaları
Kapadokya Fotoğrafları
Kapadokya Fotoğrafçıları
Kapadokya Haritaları
Kapadokya Karikatürleri
Kapadokya ve Sanat
Kapadokya Yazıları
Kapadokya Yayın Arşivi
Kapadokya Efemera ArÅŸivi
Kapadokya Video-Film ArÅŸivi
Sosyal Medya Adreslerimiz
Sivil Toplum Kuruluşları
Önemli Telefonlar ve Linkler
Site Güncellemeleri
Belge ve FotoÄŸraflarda Kapadokya
Firma Arama
Åžehir
İlçe-Belde
Hizmet Alanı
Firma
Anket

Sanat ve müzik festivalleri Kapadokya'ya olan ilginin artmasını sağlıyor mu?
       
Evet.
Hayır.
Mail List
Yeni Kayıt
Åžifremi Unuttum

TYANA ANTÄ°K KENTÄ°

TYANA ANTÄ°K KENTÄ°

Yazan: Yavuz İşçen
Mayıs 2009

Hazreti Ä°sa’nın çaÄŸdaşı olan Tyana doÄŸumlu ilk çaÄŸ filozofu Apollonius konusunda öne çıkan ilginç görüşler ve bu görüşler etrafında Hıristiyan dünyasında eskiden beri yaratılan tartışmalara paralel olarak Tyana antik kentinin adı son yıllarda sıkça duyulmaya baÅŸlandı. Bu tartışmalar gazeteci yazar Aytunç Altındal’ın yazdığı ‘Yoksul Tanrı Tyanalı Apollonius’ kitabı ile birlikte Türk toplumuna da taşındı. Tyanalı Apollonius konusunda yazımızın sonunda ayrı bir bölüm hazırladık. Konumuza Tyana Antik kentini tanıtarak baÅŸlamak istiyoruz.

Hititler döneminde Tuvanuva
Tyana Antik kenti NiÄŸde’nin 20 km kadar güneybatısında yer alan Kemerhisar beldesi sınırları içinde bulunmaktadır. Bor’dan Kemerhisar yolu takip edilerek ulaşılabilir. Antik dönemdeki adıyla Tyana olarak andığımız ÅŸehrin ilk isminin Hititler döneminde Tuvanuva olarak kullanıldığı belirlenmiÅŸtir. Tuvanuva adlandırmasına ilk kez Hitit metinlerinde III. Tudhaliya döneminde rastlanmıştır. Bu metinde Hitit yurduna saldıran Arzavalıların, Tuvanuva sınırına kadar geldikleri anlatılmaktadır. Tuvanuva adı Hitit metinlerinde ikinci kez, Geç Hitit Åžehir Devletlerinden Tabal Krallığı döneminde, Kral Varpalavas (M.Ö. 728-764) zamanında geçmektedir. Bugünkü NevÅŸehir, Kayseri ve NiÄŸde’yi içine alacak ÅŸekilde kurulmuÅŸ olan Tabal Krallığı’nın merkezinin Tuvanuva olduÄŸu bilinmektedir. Tabal Krallığı Anadolu’daki Geç Hitit Åžehir Devletleri’nden en batıda yer alanıdır. Asur belgelerinden öğrendiÄŸimize göre Asur kralı III. Salmanassar zamanında (M.Ö. 858-824) Tabal’da 24 küçük krallık bulunmaktaydı. Bu bilgiden Tabal Krallığı’nın bir çeÅŸit konfederasyon ÅŸeklinde yönetildiÄŸini öğreniyoruz. Bu konfederasyonun hangi krallıklardan oluÅŸtuÄŸunu tam olarak bilemiyoruz; ancak Nahita (NiÄŸde) kralı Saruvanas’ın Tabal Konfederasyonu’na dahil olduÄŸu yazılı belgelerde geçmektedir.
Tabal Krallığı’ndan kalma bölgede Hitit hiyeroglif yazısı ile yazılmış çeÅŸitli kitabeler bulunmuÅŸtur. Bunlardan bazılarında Tabal Kralı Varpalavas’ın adı geçmektedir. Varpalavas’ın kendisinin de yer aldığı bilinen yazılı kaya anıtları içinde, Konya’nın EreÄŸli ilçesi Halkapınar beldesine baÄŸlı Ä°vriz Köyü’nde (Aydınkent) bulunan Ä°vriz kaya anıtı ile NiÄŸde’nin Bor ilçesinde bulunmuÅŸ olan Bor steli önemlidir. Bor steli Ä°stanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Bunların yanı sıra orijinali Ankara Arkeoloji Müzesi’nde, kopyası ise NiÄŸde Müzesi’nde sergilenen Andaval kitabesi ile Bor ilçesinin Gökbez Köyü’nde bulunmuÅŸ olan TeÅŸup kaya anıtı ve Bor ilçesinin KeÅŸlik köyünde bulunmuÅŸ olan KeÅŸlik steli görülmeye deÄŸerdir. KeÅŸlik stelinin Kral Varpalavas adına dikilmiÅŸ olduÄŸu düşünülmektedir. Andaval Kitabesi ise NiÄŸde adının ‘Nahita’ olarak geçtiÄŸi ilk kitabe olması ve Nahita kralı Saruvanas’ın adının da bu kitabede bulunması bakımından anlamlıdır.
Tabal Krallığı ve diÄŸer Geç Hitit Åžehir Devletleri, Anadolu’da hakimiyet kurmak isteyen Asurlular ile sürekli çatışma içinde olmuÅŸlardır. Bazen Asur egemenliÄŸini, bazen de komÅŸu ve çaÄŸdaÅŸ oldukları Urartu ve Friglerin egemenliklerini tanımak zorunda kalmışlardır. Asurlular bölgeyi tamamen denetim altına almalarıyla Tabal Krallığı ortadan kalkmıştır.

Roma döneminde Tyana
Tuvanuva kenti, Hititliler döneminden itibaren önemli bir ÅŸehir olma konumunu Helenistik, Roma ve Bizans döneminde de korumuÅŸtur. Bunu, Anadolu’da ana yolların üzerinde olmasına borçludur. Ksenofon, ‘Anabasis’ adlı eserinde M.Ö. 401 yılında 10 bin kiÅŸilik Yunan ordusunun Mezopotamya’ya inerken Tyana’dan geçtiÄŸini ve burada konakladığını söyler. Ksenofon Tyana’dan, ‘Dana’ olarak bahsetmektedir. W.M. Ramsay bu adlandırmanın Tyana’nın söyleniÅŸiyle aynı olduÄŸunu belirtmektedir. Eski dönemlerde de, Ankara, Konya, Aksaray, Kayseri gibi Anadolu’daki büyük merkezlerinden güneye giden yol, Tyana’dan geçerek Gülek BoÄŸazı üzerinden Toros DaÄŸları’nı aÅŸmaktaydı. Daha sonraki yıllarda Hıristiyanlığın yayılmasını takiben bu yol, Kudüs’e giden ‘Hacı Yolu’ olarak ün kazanmıştır.
Roma egemenliÄŸi döneminde Kapadokya’da üç merkez dikkatimizi çekmektedir. Bunlar, Kapadokya eyaletinin merkezi durumundaki Kayseri (Casearea) ile Kemerhisar (Tyana) ve Avanos’dur (Venessa). Roma ve Bizans dönemleri kentin en parlak dönemleridir. Tyana adı kente bu dönemde verilmiÅŸtir.

Su Kemerleri: Roma döneminde özellikle Ä°mparator Traianus (98-117) ve Hadrianus’un (117-138) iktidar yıllarında bölgede birçok yapı inÅŸa edilmiÅŸtir. Bugün Kemerhisar’a girerken yol kenarında dikkatimizi çeken su kemerleri ile Roma Havuzu bu dönemden kalmadır. Köşkpınar su kaynağından kente su taşımak amacıyla yapılan kemerlerin toplam uzunluÄŸu 1.5 km kadardır. Köşkpınar’dan çıkan ve Roma Havuzu’nda biriktirilen sular, kot farkından yararlanılarak Tyana antik kentine aktarılmaktaydı. Roma Havuzu ve Tyana antik kenti arasındaki yaklaşık 3 km’lik yolun yarısında sular yeraltından kanallar aracılıyla, diÄŸer yarısında ise yer üstünde su kemerleri aracılıyla taşınıyordu. Kemerlerin bir ucu su kaynağından baÅŸlıyor diÄŸer ucu ise Tyana kenti içindeki hamamda sona eriyordu. Antik dönemde Kemerhisar’ın nüfusunun 30 bin civarında olduÄŸu tahmin ediliyor. Köşkpınar’dan taşınan suların ÅŸehrin hem içme suyu hem de diÄŸer kullanım suyu ihtiyacını karşılayabilecek yeterlilikte olduÄŸu düşünülüyor.

Roma Havuzu: Bahçeli beldesinde Köşk Höyük’ün hemen bitiÅŸiÄŸinde bulunan Roma Havuzu, Köşkpınar adı verilen eski ve güçlü bir su kaynağının kenarına yapılmıştır. Köşk Höyük buluntuları, buranın çok eskiden beri önem verilen bir yerleÅŸim alanı olduÄŸunu bize göstermektedir. Beyaz mermerden blok taÅŸlar kullanılarak Roma döneminde yapılmış olan havuz, 21x62 m boyutlarında ve 2.5 m derinliÄŸindedir. Yapıldığı dönemde havuz tabanının mozaiklerle kaplı olduÄŸu anlaşılmıştır. Bu mozaikler günümüze kadar ulaÅŸmamıştır.
Roma havuzunun varlığı 1960 yılında su kaynağının kenarına belediyece bir tesis (lokanta) yapılması sırasında saptanmıştır. Bunun üzerine havuz temizlenerek açığa çıkartılmıştır. Bu çalışmalar sırasında ortaya çıkan bazı taÅŸların lokantanın ve lokantaya ait küçük alabalık üretme havuzunun yapımında kullanıldığı söylenmektedir. Bugün her zaman içinde su bulunan Roma Havuzu’nun hemen önünde aÄŸaçlar arasında güzel bir piknik alanı da yer almaktadır.

Jüpiter Tapınağı: C. Texier, 1833-1837 yılları arasında gezdiÄŸi Kapadokya’yı anlatırken Köşkpınar bölgesinde bulunan Jüpiter Tapınağı adında bir tapınaktan bahsetmekte ve tapınağın etrafında bir mezarlık alanı olduÄŸunu belirtmektedir. ‘Tuana’ kitabının yazarı emekli öğretmen Ali Ä°hsan Beyhan, 1925’de çocukluÄŸunda bu mezarlığı hatırladığını belirtmekte ve mezarlıkta üstü kubbeli taÅŸtan yapılma bir türbe bulunduÄŸunu yazmaktadır. W.M. Ramsay, Anadolu’nun Tarihi CoÄŸrafyası adlı kitabında, Köşkpınar’ın bulunduÄŸu yerde Helenistik dönemde Zeus Asbamaios (Asbamalı Zeus) adına bir tapınma yeri bulunduÄŸu belirtilmektedir. Roma döneminde ise buraya Jüpiter Tapınağı adıyla bilinen bir tapınak yapıldığı aynı eserde kayıtlıdır.

Bugün Roma Havuzu çevresinde tapınağa ilişkin bir yapı görülmemektedir. Ancak buradaki su kaynağının düzenlenmesi sırasında 1937 yılında yapılan kazılarda üzerinde su perileri bulunan taşlar ve ejder kabartmalı yapı alınlıkları bulunmuştur. Bu buluntular bugün Niğde müzesinde sergilenmektedir. Bu kazılar sonrası çıkan bazı taşların yöre köylülerince taşındığı ve evlerinde yapı malzemesi olarak kullanıldığı bilinmektedir.

Bizans döneminde Tyana
Roma Ä°mparatorluÄŸu döneminde yayılmaya baÅŸlayan Hıristiyanlığın, imparatorluk kurumlarını tanrılaÅŸtıran putperest Roma yönetiminin baskıcı tavırları ile karşılaÅŸması kaçınılmazdı. Bu dönemde Hıristiyanlık hem hızlı bir yayılım gösteriyor hem de farklı yorumlarla deÄŸiÅŸim geçiriyordu. Bu deÄŸiÅŸime karşı çıkanlar Ortodoks düşüncenin oluÅŸumunu hazırladılar. Ä°lk Hıristiyanların oldukça acı çektiÄŸi bu yıllarda Kayseri BaÅŸpiskoposu Basileos          (329-379) Kapadokya’da OrtodoksluÄŸun temellerini atıyordu.
Roma Ä°mparatoru Julianus Apostata (361-363) döneminde, Kayseri BaÅŸpiskoposu Basileos’un bölgedeki etkinliÄŸini kırabilmek için çeÅŸitli baskı yöntemleri uygulamıştır. Bu yöntemlerden sonuç alınamaması üzerine Ä°mparator Valens, Kapadokya Eyaleti’ni 372 yılında kuzey ve güney olarak ikiye ayırarak Basileos’un Kayseri’deki etki alanını daraltmaya yoluna gitmiÅŸtir. Bu ayrımdan sonra kuzey Kapadokya’nın baÅŸkenti Kayseri, güney Kapadokya’nın baÅŸkenti ise Tyana olmuÅŸtur. Böylelikle Tyana BaÅŸpiskoposluk merkezi haline gelmiÅŸtir. Bu dönemde Aksaray, Nazianzos (Bekarlar Köyü) ve Mokisos (ViranÅŸehir) gibi merkezlerin dini anlamda Tyana’ya baÄŸlandığı bilinmektedir.

Osmanlı döneminde Kilisehisar
Anadolu’ya Arap akınlarının baÅŸladığı dönemde Tyana, Bizans ve Araplar arasında sürekli bir çekiÅŸme konusu olmuÅŸ ve sık sık el deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. Bu dönemde önemli oranda zarar gören Tyana 810 yılında Abbasi Halifesi Harun ReÅŸit ve 830 yılında Halife Memun tarafından ele geçirilmiÅŸtir. Abbasiler zamanında kente bir cami inÅŸa edilmiÅŸtir. Memun’un ölümünden sonra önemini kaybetmeye baÅŸlayan Tyana’nın daha sonraki yıllarda Arap akınları ile yıkıldığını biliyoruz. Bu dönemden sonra bölgede NiÄŸde ve Bor daha önem kazanan yerler olarak göze çarpmaktadır. Osmanlı döneminde adının Kilisehisar olduÄŸunu bildiÄŸimiz Tyana, etkileyici su kemerlerinden dolayı Cumhuriyet döneminde, Kemerhisar olarak adlandırılmıştır.

Tyana’da arkeolojik kazılar devam ediyor
Bugünkü Kemerhisar, tamamen eski kent kalıntıları üzerine kurulmuÅŸtur. Bu bakımdan kenti bütünüyle gün ışığına çıkartabilmek kolay görünmemektedir. Tyana antik kentinde 2001 yılından itibaren Ä°talyan ekipler araÅŸtırma ve kazı çalışmaları yürütmektedirler. Prof. Dr. Rosada baÅŸkanlığında yürütülen çalışmalar sırasında ÅŸehirde, Roma Hamamı ve 5. yy’a ait olduÄŸu düşünülen eski bir kilise kalıntısının ortaya çıkartıldığı bilinmektedir. Bölgedeki kazılar devam etmektedir.

Not: Bu yazı Peribacası Kapadokya Kültür ve Tanıtım Dergisi’nin Mayıs 2009 sayısında yayınlanmıştır. Derginin telif hakları ile korunmaktadır. Hiçbir ÅŸekilde kopyalanamaz.
www.cappadociaexplorer.com

Okunma Sayısı Okunma Sayısı: 11192 Eklenme Tarihi Tarih: 2009-06-23






NevÅŸehir Hava Durumu
Seçimi Hatırla
İl Seç
İstatistik
Toplam : 113077360 ziyaretçi
Bugün : 72398 ziyaretçi
Dün : 70620 ziyaretçi
S. Yükleme Süresi : 0.27 sn

toplu mail


Copyright 2009 - Tüm hakları saklıdır. Sitemizdeki tüm fotoğraf, yazı, doküman ve düşünce ürünleri 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Kaynak gösterilerek dahi kopyalanamaz. Aksine davrananlar hakkında avukatımız aracılığı ile hukuki takibat yapılacaktır.
 

cappadocia@cappadociaexplorer.com