Yazan: Mustafa Kaya
Mayıs 2009
DoÄŸuyu keÅŸif kolunun ilk öncüsü P. Lucas’ın 1701 yılında Ãœrgüp yöresi hakkında anlattıkları Batı Alemine ciddi gelmemiÅŸti. O’nu yalanlamak veya doÄŸrulamak için gelen yerbilimci Hamilton “Kelimeler bu olaÄŸanüstü yörenin görünümünü anlatmaya yetmemektedir” sözüyle ayrı bir alanda olduÄŸunu belirterek P. Lucas’ı doÄŸruladı.
1925’te I. cildi basılan G. Jerphanion’un yedi ciltlik eserinde Ãœrgüp hakkında yazdığı cümle ise tüm XIX. yüzyıl gezginlerinin parça parça övgülerini adeta noktalamak için söylenmiÅŸtir: “Ä°lerde, uzayda bir kent bulunursa, mutlaka Ãœrgüp gibi olacaktır.” XIX. yüzyıl Ä°stanbul ve Ãœrgüpünü görmek, günümüz Ãœrgüpünü görmeye tercih edilirdi bence…
Bu eşsiz kente tüm uygarlıklar özen göstermiş, burada yaşamanın ayrıcalıklarını kayalara kabartmalarla, mezarlar, resimler, taş işlemenin tüm incelikleriyle bizlere sonsuza kadar soluk alacaklarını hissettirmişlerdir.
Hıristiyanlık döneminde de puta tapanlar ve Mitra dini gibi önceki dinlerin tapınaklarına ya da yakınlarına sayısız kaya kiliseler ve ÅŸapeller oyulmuÅŸtur. Bu yazımızda bu kiliselerden sadece Ãœrgüp’ün yerleÅŸim merkezinde ulaÅŸabildiÄŸimiz kiliseleri konu edeceÄŸiz.
Ãœrgüp çevresinde envanteri henüz yapılamadığı için sayısı tespit edilememiÅŸ pek çok ÅŸapel ve kilise vardır. Bu kadar çok ÅŸapelde öğrenci yetiÅŸtirildiÄŸine veya dinsel bir eÄŸitim verildiÄŸine dair yorum yapmak yanlıştır. Bunun ilk nedeni tüf kayanın nemden dolayı oyarkenki yumuÅŸaklığı ve hava ile temas ettikten sonra, “nefes alan” bir cins tüf olduÄŸundan, nemden arınması, sertleÅŸip kaysa tutarak insan saÄŸlığına uygun hale gelmesiyle yaÅŸamaya uygunluÄŸudur. Tabii duvarlarına yapılan resimlerin de kalıcı olması diÄŸer bir tercih nedenidir. DiÄŸer asıl nedeni ise Hıristiyanlıkta yeni doÄŸan çocuklara, yeni kurulan kent ve köylere aziz isimleri verildiÄŸi için, çocuÄŸun adına bahçe ve baÄŸlardaki kayalara, ailenin ekonomik durumuna göre büyük veya küçük oylumda hemen bir ÅŸapel oyularak; çocuÄŸun doÄŸum yıldönümünde orada tören, dua ve ÅŸenlik yapılması, yemek verilmesi, yani çocuÄŸa verilen üstün deÄŸere yöneliktir.
Ürgüp merkezindeki kiliseler Hıristiyanlığın yöredeki başlangıcından XIX. yüzyılın ortalarına dek çevrenin doğal yer yapısından yararlanarak, kayanın avantajlarına uygun yapılar olarak kayalara oyulmuştur.
Her din kendisinden önceki dinsel mabetleri kullandığı gibi, kaya mezar ve konutları da ihtiyaca göre ibadet yerine çevirdikleri olmuÅŸtur. Roma mezarlarının ve putperest tapınaklarının kiliseye, kiliselerin güvercinliklere veya camilere çevrildiÄŸi gibi…
Hıristiyan mitolojisine göre, Ä°sa’nın çarmıha geriliÅŸinde kalbine mızrağı saplayan rütbeli Roma Ordusu Subayı Longinos -ki çarmıha geriliÅŸ sahnesinin solunda elinde mızrakla betimlenmiÅŸtir- Hz. Ä°sa’nın kalbinden hem kan hem su aktığını görünce O’nun tanrı olduÄŸuna kanaat getirerek, öldürdüğüne piÅŸman olmuÅŸ ve memleketi olan Kayseri’ye gelerek Hıristiyanlığı yaymaya baÅŸlamıştı. Bölgede Hıristiyanlığın Ä°sa’nın öldürülmesinden hemen sonra baÅŸladığı bilinmektedir. Yöredeki yeraltı kent ve tünelleri ilk gizli propagandalar için çok uygundu ve bu istihbarat Ä°pek yolunda seyreden tüccarlar tarafından Lübnan’a, Suriye’ye ulaÅŸtırılmıştı. Ä°pek Yolunun da bölgenin merkezinden geçmesi iletiÅŸime uygun davranışları geliÅŸtirmiÅŸ yöre halkına yeni görüşleri benimsetmede kolaylık saÄŸlamıştı.
Kiliselerin, baÅŸlangıçta putperest ve Mitra dini tapınaklarının iÅŸgali; yeraltına ya da Ãœrgüp Kadı Kalesi ve Uçhisar Kalesi’nde olduÄŸu gibi savunması güçlü olan yüksek kayalara oyulduÄŸu görülmektedir. Türklerin Anadolu’ya 1071’den sonraki geliÅŸlerinden önce NevÅŸehir Çardak Köyü Kilisesi’nde olduÄŸu gibi bölgede taÅŸ kiliseler de vardı. Ancak bunların büyük kısmı Hıristiyan nüfus azaldığından bu kiliseler yıkılarak konut vs yapımında kullanılmıştır. (Hatta Sarıhan Kervansarayı’nın dahi dış duvarları XX. yüzyıl baÅŸlarında tamamen sökülerek yakın köylerin ev temellerinde kullanılmıştır.) TaÅŸ kiliselerin XIX. yüzyılın ortalarından (bölgede özellikle annesi koyu bir Hıristiyan olan II. Abdülmecit döneminde) baÅŸlayarak taÅŸ yapı olarak inÅŸa edildiÄŸine tanık oluyoruz. Zaten Anadolu’da, Müslüman ve Rum topluluklarda büyük taÅŸ evlerin de 7 Ekim 1808’de Sened-i Ä°ttifak’la gelirlerin Saray ve Âyanla (Anadolu’daki yöneticiler) paylaşılmasından sonra yapıldığını biliyoruz. [1]
Türklerin Anadolu’ya gelmesiyle kilise faaliyetlerinin yavaÅŸ yavaÅŸ söndüğü araÅŸtırmacılarca belirtilmektedir.
Ürgüp ilçe merkezinde saptayabildiğimiz onbir kilise şunlardır:
1) Aziz Prokopios Kilisesi (Kadı Kalesi’nde)
2) Gez Kilisesi (Kadı Kalesi’nde)
3) Kemerli Kilise (Kadı Kalesi’nde)
4) Yan Åžapel (Kadı Kalesi’nde)
5) Aziz Georgios Kilisesi (Yenicami Mahallesi Teknecik’te)
6) Esbelli Küçük Åžapel (Esbelli Mahallesi’nde)
7) Esbelli Aksakal Sokağı’ndaki kilise (Esbelli Mahallesi’nde)
8) Kilise Cami (Kayakapı Mahallesi’nde)
9) Aziz Georgios Kilisesi (Temenni Tepesi altında)
10) Aziz Vasilyos Kilisesi (KurtuluÅŸ Camisi’nin yerinde)
11) Aziz Yuannis Kilisesi (Anadolu Meslek ve Meslek Lisesi’nin yerinde)
Önemli Not: Yukarıda sayılan 11 kiliseden yeni restore edilen Kilise Cami haricindekiler, bazıları özel mülk içinde bulunduğundan, bazıları heyelan bölgesi içinde kaldığından, iki tanesi de tamamen yok olduklarından gezilmeye uygun değildirler.
Kiliselerin ilk beşini dergimizin bu sayımızda, kalan altı tanesini ise önümüzdeki sayımızda ele alacağız. Kiliselerden 2, 3, 4, 6 ve 7 olarak numaralandırılmış olanlar adları bilinemediğinden bu yazı için okuyucularımızın affına sığınarak yukarıdaki şekilde isimlendirilmiştir.
Aziz Prokopios Kilisesi
Ãœrgüp’ün merkezinde yer alan üç kaya kaleden en büyüğü olan Kadı Kalesi’nde, Gez’in batısında yer alır. Manastır kompleksinin en büyük kilisesidir. Kadı Kalesi büyük bir olasılıkla “KATU GALA” sözcüğünden “Kadı Kale” yerlileÅŸtirmesinden de anlıyoruz ki Ana Tanrıça tapkı yerlerinden birisi olmalıdır. Asıl kalenin güney cephesi ve tüm Esbelli ile Kayakapı’nın çepeçevre oda ve taka mezarlarla çok yoÄŸun biçimde çevrelenmiÅŸ olması burasının önemli bir kutsal alan olduÄŸuna dair güçlü bir olasılıktır.
Hıristiyanlar Ãœrgüp’e de Aziz Prokopios’un ismini vermiÅŸlerdi. Bu isme izafeten de bu kiliseye Prokopios adını vermiÅŸ olmalılar. 1839’da C. Texier’in yayınladığı Asia Minor kitabının III. cildinde Kadı Kalesi’ni gösteren iki çizimden birinde kilise üç yüksek kemer, içerisinde 27 pencere ve üç kat olarak gösterildiÄŸi halde diÄŸer çizimde gösterilmemiÅŸtir. Bu kemerler, yani güney cephe taÅŸ yapıya benzemektedir. Kilisenin içinin kuzey cephesindeki niÅŸler halen görülebilir. Kilisenin bitiÅŸiÄŸinde özenli bir kaya oyma yemekhane vardır. Ä°ki yanda dörtgen sütunlarla etkili bir görünüm sergileyen yemekhane için arkeolog Kemal Talih Türkmen putperest tapınağı demiÅŸti. Burasının biri tepeye diÄŸeri batı yönüne giden iki tüneli vardır. Bu manastır kompleksinin çevresinde diÄŸer kiliseler, şırahaneler, tandırlar ve mutfaklarla barınma odaları bulunmaktadır.
Türkler Anadolu’ya 1071’den sonra girdiÄŸinde Kayakapı ve bu bölge terkedilmiÅŸ olduÄŸu için Prokopios Kilisesi’nin 1220-1300’lü yıllarda ön cephe taÅŸlarından yararlanmak için yıktırılabileceÄŸi gibi, kayada büyük bir yivin halen mevcut olması nedeniyle depremlerin etkisiyle de yıkılmış da olabilir. Kadı Kalesi çevresi temizlendiÄŸi takdirde Ana Tanrıça, Pagan, Mitra Dini ve Hıristiyanlık unsurlarını bir arada taşıması bakımından ve kentin ortasındaki hakim konumu ile Uçhisar, Ortahisar kaleleri gibi önemli bir turizm alanı olabilir.
Gez Kilisesi
Fevkalade bir Ürgüp ve Damsa yönüne nazır kuşbakışı manzara sunan bu kilise oldukça sert bir kayaya oyulmuştur. Asıl girişi güney yöndendir. 2.55x6.30 m boyutundaki asıl nefin güneyinde ikinci bölüm 6.10x1.90 m boyutunda olup şimdiki durumu, önemli bir yiv nedeniyle çok tehlikeli vaziyettedir. Her iki apsis de 2.70x2.60-2.30x3.00 m boyutları ile oldukça büyüktür. Ana nefin tonoz tavanına koyu renkli bir kayanın oldukça simetrik denk gelmesinden, keşişler öğrencileri etkilemek için yararlanmış olabilirler. Kilisede resim yoktur. Sadece doğu girişi üzerinde kenarı dairevî motiflerle süslü, ortasında haç olduğunu zannettiğimiz ama kazınmış, bir metre çapında laciverte boyanmış bir daire vardır. Bu manastırın diğer kiliselerinde de kırmızı şap boyası ile sadece iki haç resmi olması resim yasağı dönemindeki kiliselerden olduğunu doğrular.
Hıristiyanlık öncesi dönemlere ait oyma odalar olduÄŸu gibi sonrasına ait de şırahaneler, tüneller, “cufalık çukurları”, tığrazlar ve tığraz taÅŸları, güvercinlikler de çoktur. Dönemlerini saptamak için temizlik ile sonrasında araÅŸtırmalar gerekmektedir.
Kemerli Kilise
Gez’in Esbelli bölümünün doÄŸusuna doÄŸru yer almaktadır. Asıl giriÅŸi güney doÄŸuda yer alan bu kilise de aÅŸağıdaki Kilise Cami gibi ilk giriÅŸte dahi insana huzur soluyan bir atmosferdedir. Bu belki de iki nefin üç düzgün kemerle ve üstün bir işçilikle iliÅŸkilendirilmesi ve yemyeÅŸil, o zamanlar bol sulu, oksijenli Damsa Çayı Vadisi’ni 1130 metrelik rakımla seyretmesindendir.
Kilisenin kuzey doÄŸu cephesinde kesilip çıkartılması yarım kalmış tığraz taşı, kilisenin tam orta duvarında yer almasıyla bir dekor olarak bırakılmış sanki… Belki de önceki kuÅŸakların gayretini, müritlerine göstermek için keÅŸiÅŸ, kilisenin oyulmasında tığraz taşının ortaya getirilmesini bilinçli planlamıştır… Hayır, mutlaka böyle düşünmüştür…
2.75x4.10 m ana nef, 2.70x3.65 m güney nef yine büyük apsislere (2.60x1.80 m) sahiptir. Kuzey yönünden girilen kapı ile hemen eşikte başlayan dokuz mezarlı bir oda vardır. Tabandaki mezarlar yanında duvara dairevi oyulmuş takaların içinde çocuk ve yetişkin mezarları da yer alır. Bu mezar odasından da büyük bir kaya salona giriş vardır ve 160 cm çapında 40 cm kalınlığında büyük bir tığraz taşı ile kapanmaktadır. Salonun köşesindeki tığraz ise tahmini 8 metrelik yüksekliği ile üst kat odalara çıkar.
Yan Åžapel
Kemerli Kilisenin yan kısmında tam doğuya bakan bir şapeldir. Ve manastırın bir parçasıdır.
Aziz Georgios Kilisesi (Teknecik’teki)
Gez’deki Aziz Prokopios Kilisesi gibi güney cephesi taÅŸtan, arka bölümü kayadan oyma idi. 12x8 metre boyutunda olup; iki adet özenle oyulmuÅŸ kaya apsisi vardır. 22 Åžubat 1842’de yapılması için ferman verildi. Tahta duyuru aracıyla Az. Vasilyos Kilisesi’nde çan çalınarak halka haber verildi. Arkeolog Kemal T. Türkmen buraya ‘Panaiya Kilisesi’ demiÅŸse de yanlış olduÄŸunu sanıyoruz. Türkler buraya ‘Hıdırellez Kilisesi’ derlerdi ki bu da Georgios’la, Hıdırellez kültünün birleÅŸtiÄŸini gösteren delilleri doÄŸrular… Gençlerin aralarında yiyip içip eÄŸlendiÄŸi hatta yakın zamanlara kadar Hıdırellez’de genç kız ve erkeklerin birbirlerini beÄŸenmelerine müsaade edildiÄŸi bir gün idi. Bu adet 1890’da buradan kaldırılarak Büyük Kaya’da (Çimenli) yapılması kararlaÅŸtırılmıştır. ‘Koruyucu Festival’ adı verilen bu eÄŸlencenin Hızır Ä°lyas (Hıdırellez- Georgios) Kültü ile ve büyük bir olasılıkla yine burada Hıristiyanlık öncesinden beri geldiÄŸini sanıyoruz. “Kutsal Göğce Suyu”nun burada olması da bu tezi doÄŸrular niteliktedir.
Aziz Georgios’a ait olan üzeri yazılı bakır kaplar ise Rum Hamamı yapılırken eritilerek hamam kazanının yapılmasında kullanılması çok büyük bir talihsizliktir.
Burasının resimlemesinin yarım kaldığı söylence olarak gelmektedir. Bununla birlikte yine de birçok resim ayırt edilebilmektedir; apsis üzerinde Ä°sa tasviri, Petrus, Yohannes, Markos, Andreas, Simon, Thomas ile peygamberlerden Musa, Yeramya, Haggay yer alır. Batı köşede savaşı hatırlatan bir sahne de yer alır. Bir resimdeki 1876 tarihi, Osmanlı-Rus savaşı olma olasılığını güçlendirmektedir. 1924 Büyük Mübadelesinde kilise babalarının kafatasları da Göğce Suyunun yanına gömülmüştür. NevÅŸehir yönünden Ãœrgüp’e girenlerin ilk dikkatini çeken duvar resimleri bu kiliseye aittir ve Hz. Ä°brahim’in Kurban Sahnesi, kurban edilen kültürleri anımsatmak içindir sanki…
(*) Devamı gelecek sayıda.
[1]: XIX.yüzyıl Sonunda Anadolu Kenti Mekansal Yapı Çözümlemesi - Sevgi AKTÜRE - İTÜ Doktora Tezi. ODTÜ - Ankara Basımı-1978
Not: Bu yazı Peribacası Kapadokya Kültür ve Tanıtım Dergisi’nin Mayıs 2009 sayısında yayınlanmıştır. Derginin telif hakları ile korunmaktadır. Hiçbir ÅŸekilde kopyalanamaz.
www.cappadociaexplorer.com