Röportaj: Eda Elif Tibet
FotoÄŸraflar: Grzegorz Gorski
Polonyalı mimar Grzegorz Gorski, saman balyaları, toprak, geri dönüşümlü ahşap gibi basit malzemeler kullanarak doğayla uyumlu evler yapma üzerine uzmanlaşmış, ekolojik mimarlık alanında çalışan genç bir idealist. Bu saydığım malzemelerle içinde yaşanabilir bir ev yapılabileceği fikri size tuhaf, uçuk, hatta ütopik gelmiş olabilir. Oysa bu evlerin güzellikleri saymakla bitmiyor; öncelikle güvenli ve yangına, depreme karşı betonarme evlere göre çok daha dayanıklı. Yüksek ısı yalıtımı özelliğiyle enerji tüketimi neredeyse sıfır. Sağlıklı, maliyeti düşük ve isterseniz size kendi evinizin inşaatına bizzat katılma keyfini de veriyor.
Kendisini “28 Days on the Moon” belgeselinden tanıdığımız Eda Elif Tibet’in, Grzegorz Gorski ile yaptığı sohbet, bu son derece sempatik evlerin özellikleri, yapım aÅŸamaları gibi bilgilerle baÅŸlıyor; Kapadokya mimarisi ile devam edip bu evlerin bölgeye uygunluÄŸu üzerine görüşlerle sona eriyor. Ne dersiniz; bu mimari tarz, ülkenin kabusu haline gelen olumsuz yapılaÅŸmanın önüne geçmek için bir alternatif olabilir mi?
Eda Elif Tibet: Grzegorz öncelikle seni tanıyabilir miyiz?
Grzegorz Gorski: Ben bir mimarım. Polonya’daki Wroclaw Politechnic’den 2006 yılında mezun olduktan sonra Oxford’da (Ä°ngiltere) bir mimarlık ÅŸirketine girdim. Bu ÅŸirkette ağırlıklı olarak konutların yeniden yapılandırılması ve dönüştürülmesi gibi projeler üzerinde çalıştım. Projelerimin büyük çoÄŸunluÄŸu, tuÄŸlalardan inÅŸa edilmiÅŸ, oldukça etkileyici Viktorya dönemi evleri ile en genci 100 yaşında olan eski taÅŸ evler üzerineydi.
Eda Elif Tibet: Peki, toprak ve saman balyaları kullanarak evler yapma fikri nasıl doğdu?
Grzegorz Gorski: Betonarme ve tuÄŸla yapılar üzerine bir müddet çalıştıktan sonra mimaride baÅŸka alternatif materyallerin de kullanılabileceÄŸini, hatta saman balyasından bile evlerin yapılabileceÄŸini gördüm. Bunun üzerine 2010 yılında, sürdürülebilir tasarım, yapı ve inÅŸaat alanlarında dünyanın en büyük organizasyonlarından biri olan Ecobuild’e katıldım. Burada ilk defa, saman balyası kullanarak yapı oluÅŸturmanın aÅŸamaları üzerine uygulamalı bir sunum görme fırsatım oldu. Ä°nÅŸa eden kiÅŸi, Ä°ngiltere’nin saman balyası konstrüksiyonunun öncülerindendi. Sunumunu çok ilham verici buldum ve o günden sonra konuyla ilgili kitaplar okumaya, internette araÅŸtırma yapmaya baÅŸladım.
Eda Elif Tibet: Bu tarz evler yapmaya ne zaman ve nasıl başladın?
Grzegorz Gorski: 2010 yılında Ecobuild’de saman balyası evlerle olan ilk temasımın ardından bu alanda eÄŸitim fırsatları aramaya baÅŸladım. 2011 yılı yazında, Polonya ve Romanya’da iki atölyeye katıldım. Polonya’daki atölyede, duvar ve çatısı saman balyaları ile dolu, toprak sıvayla sıvanmış ve ahÅŸap kiriÅŸli yazlık bir ev üzerinde çalıştık. Romanya’daki ikinci atölyede ise daha farklı bir ev üzerinde çalıştım. Çatının ağırlığını saman balyalarının desteklediÄŸi, geleneksel ahÅŸap yapıya sahip olmayan bir yapıydı. Duvar yerine kullanılan saman balyaları yük taşıyabilsin diye maksimum derecede sıkıştırılmıştı.
Eda Elif Tibet: Bu yaklaşımın dünya çapındaki geçmişi nedir? Biraz bilgi verebilir misin?
Grzegorz Gorski: Ä°lk saman balyası evleri, Nebraska’da (ABD) Avrupalı oturumcular tarafından yapılmış. O dönemlerde ev yapımı için gerekli yapı malzemesinin ve ahÅŸabın bulunamamasından ötürü ortaya çıkmış. Etraftan topladıkları otları, o zamanlar yeni icat edilmiÅŸ olan ve at gücüyle çalışan saman balyası makinalarını kullanarak saman balyası külçeleri yapmışlar ve bunlarla duvarlar örmüşler. Daha sonra duvarlar hem dıştan hem de içten çamurla sıvanmış. Böylece ortaya sıcacık ve yaÅŸanabilir evler çıkmış; üstelik yüzyıllar boyunca dayanmışlar. Bu teknik sanayi devrimine kadar kullanılmaya devam etmiÅŸ; derken tuÄŸla ve beton saman balyalarının yerini almış. Neyse ki, 1980’lerde saman balyası yapımı ABD’de tekrar gündeme gelmiÅŸ ve bu konu üzerine birçok yayın çıkmaya, konferanslar yapılmaya baÅŸlanmış. Ardından da özellikle Fransa, Almanya, Avusturya ve Ä°ngiltere gibi Avrupa ülkelerinde ilgi çeker olmuÅŸ. Bu ilgi, çevre dostu mimari tanımının ortaya çıkmasıyla da gittikçe artmaya baÅŸlamış.
“Eko-mimari, inÅŸaat süreci, kullanım ve yıkım aÅŸaması dahil hiç bir evrede atık oluÅŸturmaz.”
Eda Elif Tibet: Bu noktada şunu sormak istiyorum; sence çevre dostu mimari nedir?
Grzegorz Gorski: Çevre dostu mimari, gerek yapım gerekse kullanım aşamasındaki enerji tüketimini minimum seviyede tutan doğal ve yerel materyaller kullanır. Üstelik bu materyaller, bina söküldüğünde bile tekrar kullanılabilecek materyallerdir. Örneğin, yapının ısınması ve elektrik ihtiyacı güneş enerjisiyle sağlanır. Ayrıca su da ikinci bir değerdir; toplanan sular kullanılabilir. Eko-mimari, inşaat süreci, kullanım ve yıkım aşaması dahil hiç bir evrede atık oluşturmaz.
Eda Elif Tibet: Saman balyasından yapılan evler neden çevre dostu kabul ediliyor? Bu evlerin özelliklerini ve yararlarını anlatabilir misin?
Grzegorz Gorski: Günümüz modern mimarisinin temelini oluşturan beton, tuğla, çelik gibi malzemeler çok fazla enerji tüketerek yapıldığından ciddi derecede çevresel kirlilik yaratır. Dolayısıyla, saman ve toprak gibi doğal malzemeler kullanılarak yapılan evler öncelikle bu açıdan çevre dostudur. Ayrıca, saman üretimi çevre üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir; çünkü saman balyası oluşturmak için üretilen bitkiler karbondioksiti de azaltır. Üstelik saman, çiftçilikte genellikle bir yan ürünüdür; yani ya yakılır ya da çürümeye terk edilir. Oysa samanın bu şekilde geri kazanımı, sürdürülebilir yaşamın güzel bir örneğidir.
Saman balyasından yapılan evler çok iyi termal yalıtım sağlar; kışları sıcak, yazları serin olur. Bu evlerde ısınma sistemi ya hiç yoktur, ya da minimum tutulmuştur. Uzun vadede, iç mekan sıcaklığını korumaya yönelik yapacağınız harcamalardan %75 oranında tasarruf etmiş olursunuz.
Toprak ve saman kullanarak yapılan evler hem güvenlidir hem de kolay inşa edilirler. Yapım sırasında dostlarınızdan hatta çocuklarınızdan bile yardım alabilirsiniz. Üstelik çamurla oynamak çocuklarınızın hoşuna da gidecektir. Böylece yapım masraflarını azaltmanız da mümkündür. Zaten, saman ve toprak gibi malzemeler kullanıldığı için yapım maliyeti oldukça düşüktür.
Bu tarz bir ev yüksek buharı geçirgenliğine ve düşük nem emilimine sahip olduğundan iç mekandaki hava-nem oranını dengeler. Yani, havada aşırı nem varsa nemi emerek havayı rahatlatır; kuru ise nemi serbest bırakarak dengeyi sağlar.
Saman balyaları kullanılarak yapılan bir evde yaşamanın sağlık açısından da önemli yararları vardır. Modern kimyasal boyalar ve kaplama malzemelerinden kaynaklanabilecek küf, polen ya da toksinlerin neden olduğu alerji riskini azalır. Saman balyasından yapılma duvarlar, elektromanyetik alanlarda oluşan radyasyona karşı da koruma sağlar.
Sanıldığının aksine, bu evlerin yüksek yangın direnci vardır. Laboratuvar testleri, saman balyasından yapılmış bir duvarın iki saat boyunca ateşten etkilenmediğini göstermiştir. Bunun nedeni, sıkıştırılmış ve 3-5 cm kalınlığında toprak veya kireç sıva ile sıvanmış saman balyalarının içindeki havanın azlığıdır.
Depreme karşı da çok dayanıklıdır. Çünkü, yapısı gereği esnek olduğundan sismik hareketleri emer.
Kalın duvarları sayesinde ses yalıtımı da yüksektir.
Bir diğer avantajı da kullanılan sıvaların antistatik özellikleri nedeniyle evinizin daha az tozlanmasıdır.
Eda Elif Tibet: Tasarımlarında kullandığın diğer ekolojik çözümlerden de bahsedelim istersen.
Grzegorz Gorski: Açıkçası hepsini anlatmak çok uzun süreceğinden, ekolojik mimaride kullanılan en popüler çözümler ve sistemlerden şöyle bir bahsedeceğim:
- Toprakla doldurulmuş otomobil lastiklerinden yapılan duvarlar,
- Termal yalıtım ve yapı malzemesi olarak saman balyası kullanımı,
- Isı depolama kütlesi olarak iç duvarlarda kerpiç tuğla kullanımı,
- Ahşabın geri dönüşümlü olması veya bölgede sıklıkla yetişen ağaçlardan elde edilmesi,
- Çatı yalıtımı için saman balyası, yün, selüloz, odun lifi, kenevir lifi gibi malzemelerin kullanılması,
- Suyu tutan, yalıtımı, karbondioksit emilimini, biyoçeÅŸitliliÄŸi saÄŸlayan ve estetik görüntüleriyle hoÅŸluk yaratan “yeÅŸil çatılar”,
- Çatı kaplamasında saman, kamış gibi malzemelerin kullanımı,
- Toprak ve kireç sıvalar
- Ev için gerekli suyun yağmur suyu depolama sistemleri ile sağlanması,
- Isı kaybını azaltmak için çift veya üçlü camlı pencereler,
- Duvar ısıtıcılar,
- Güneş ve fotovoltaik paneller,
- Binanın ısıtılması için güneş enerjisi kullanımı.
Tasarım süreci çok önemli olduğundan evin yapılacağı alan bütün bir yıl boyunca gözlemlenmelidir. Evin kurulacağı alanı seçmek için rüzgarların yönü ve yağmur oranı dikkate alınmalıdır. Genel bir kural olarak, evinize güneş girmesi için güney tarafında büyük pencereler olmalıdır. Isıya ve güneşe maruz kalan zeminlerin veya duvarların taş, tuğla veya kerpiç gibi ısı saklayabilen malzemelerden yapılması önemlidir. Böylece ısıtma maliyetleri en aza inecektir. Su taşkınlarını önlemek için evin rüzgara ve yağmura daha sık maruz kalan kısımlarında büyük çatılar kullanılmalıdır.
Kuşkusuz, enerji tüketiminin ve atık üretiminin minimum seviyede olacağı, iyi yaşam olanakları sunan bir ev tasarlayabilmek için gerekli başka kurallar da var.
Eda Elif Tibet: Artık Kapadokya’ya geçelim... Kapadokya’ya ilk geldiÄŸinde doÄŸa, mimari, tarih vb. konularda ne düşünmüş, ne hissetmiÅŸtin?
Grzegorz Gorski: Kapadokya’ya ilk kez 2010 yılında geldim. Aya benzeyen görünümü, muhtemelen Kapadokya’yı ilk kez gören herkes gibi beni de büyülendi. Bölgeyi keÅŸfetmeye ve geçmiÅŸini öğrenmeye baÅŸladıktan sonra ise vadilerde saklı eski Hıristiyan yerleÅŸimleriyle yeraltı ÅŸehirlerinden çok etkilendim.
Eda Elif Tibet: Yaptığın iÅŸ açısından bakarsak Kapadokya’da sana ilham veren ÅŸeyler oldu mu?
Grzegorz Gorski: Bir mimar olarak en çok kayadan oyma evlerden etkilendim. Çünkü, ev inÅŸa etmek için gerekli mimari elemanları oluÅŸturmanız gerekir. Oysa Kapadokya’da mimari elemanlar doÄŸal olarak hazır; zemin, duvarlar, çatılar, pencereler ve kapılar... Michelangelo’nun bir zamanlar söylediÄŸi gibi; “her blok taşın içinde bir heykel vardır ve onu keÅŸfetmek heykeltraşın görevidir”. Bu açıdan bakarsak, Kapadokya’da çok uzun zamandır var olan kayayı keÅŸfedip, yüzyıllar boyunca günlük yaÅŸamın ihtiyaç duyduÄŸu yapılara dönüştürenler bölgede yaÅŸayan insanlar olmuÅŸtur.
Kapadokya’nın tarihi kayadan oyma konutlarının çok deÄŸerli mimari öğretiler sunduÄŸuna inanıyorum. Bizlere, çevreye neredeyse hiç etkisi olmadan nasıl ev inÅŸa edilebileceÄŸini gösteriyorlar. Çünkü eski Kapadokyalılar, bölge peyzajına müdahale eden yapılar eklemektense, çevreyle incelikli bir ÅŸekilde harmanlanmış yapılar inÅŸa etmiÅŸler.
Eda Elif Tibet: Kapadokya’daki olumsuz yapılaÅŸmanın son dönemde belirgin bir ÅŸekilde artmasıyla ilgili düşüncelerin neler?
Grzegorz Gorski: Kapadokya, doğa tarafından oluşturulan ve daha sonra 2000 yıl boyunca insanlar tarafından doğayla uyumlu olarak biçimlendirilmiş, olağanüstü şaşırtıcı bir yer. Son zamanlarda bu uyumun çökmesi ve insanların doğanın üzerine çıkması bana göre utanç verici bir gelişme.
SanayileÅŸme ile birlikte inÅŸaat alanında tamamen yeni unsurlarla karşılaÅŸtığımız doÄŸru. Fakat, beton, çelik ve camdan yapılan modern villalar ve oteller, affedilemez bir tahribata sebebiyet veriyor. Artık bölgenin daha önceki atmosferini yaÅŸamamız ve tadını çıkarmamız mümkün deÄŸil. Hele ki yetkililerin buna izin vermesi, korumak yerine bu tip çirkin ve betonarme yapıları destekleyerek tahribatı onaylamış olmaları affedilemez. EÄŸer bu durum deÄŸiÅŸmezse, yeni nesiller bildiÄŸimiz anlamdaki Kapadokya’yı asla tanıyıp yaÅŸayamayacaklar.
“Çevreye zarar vermeden, hatta çevrenin kalitesini arttırarak, hem modern hem de ekolojik olmak mümkün.”
Eda Elif Tibet: Bir mimar olarak, çevre dostu mimarinin Kapadokya’da geliÅŸmesi için neler yapılmasını önerirsin?
Grzegorz Gorski: Öncelikle, otoriteler sadece bölgenin korunmasına yönelmeli. EÄŸer yeni yapıların inÅŸası gerekiyorsa, uygulanacak tasarımların doÄŸal çevreye müdahale etmemesi gerekiyor. Kirlilik yaratmayan, sürdürülebilir materyaller kullanılmalı. Batı Avrupa’da bunun bir çok örneÄŸini görebiliriz. Çevreye zarar vermeden, hatta çevrenin kalitesini arttırarak, hem modern hem de ekolojik olmak mümkün. Binalar öyle tasarlanabilir ki ekolojik materyal olmakla kalmaz, kendi enerjilerini üretmek için de kullanılabilirler. YaÄŸmur suyunu sadece yıkamak için deÄŸil içmek için bile kullanabilirsiniz. Isı yalıtımını saÄŸlayarak enerji tüketimini azaltırsınız. Ayrıca, toprakla inÅŸa etmek zaten çevrenin kendisiyle uyum içinde olmasını saÄŸlayacak estetik avantajı da saÄŸlar. Toprak çok yönlüdür ve peri bacalarını andıracak ÅŸekilde inÅŸa edilmesi ve ÅŸekillendirilmesi çok mümkündür.
Eda Elif Tibet: Çelik ve beton neden çevre kirliliği yaratıyor?
Grzegorz Gorski: Çelik ve beton, binaların dayanıklılığını ve “güvenilirliÄŸini” arttırdığı için binalarda yoÄŸun olarak kullanılıyor. Çelik ve betonla yapılan binalar yüzyıllarca dayanabilir. Ama esas soru ÅŸu: Bunlar gerçekten güvenli mi; öyleyse de çelik ve betondan yapılmış binaları yüzyıllar boyunca görmek istiyor muyuz? Betonu tamamen inkar etmiyorum. Çünkü temel ve baÄŸlayıcı kolonlarda, yani en hassas iki noktada binayı dengelemek için kullanılır. Fakat ben yine de aşırı beton kullanımından kaçınırım; zira hem üretimi için çok yüksek derecede enerji harcanır hem de karbondioksit ve diÄŸer zararlı gazların havaya ve atmosfere karışmasına sebep olur. Dünyada karbondioksit salınımının en yüksek olduÄŸu alan beton üretimi; salınım oranı da %8 ila %20 arasında deÄŸiÅŸiyor. Ayrıca, bir kere üretilen beton hep aynı ÅŸekilde kalır ve baÅŸka hiç bir forma sokulamaz, bir daha da kullanılamaz. Beton dağılmaz ve artık ihtiyaç duyulmadığı halde bile yeryüzünde yer iÅŸgal etmeye devam eder.
Eda Elif Tibet: Saman balyasından yapılma evler sence Kapadokya ve Anadolu doğası için uygun mu?
Grzegorz Gorski: Kapadokya iklimi kışları çok soğuk, yazları da çok sıcak olduğundan iyi yalıtımlı evler gerekir. Çok nemli olmadığı sürece, toprak kaplamalar her türlü iklime uygundur. Kapadokya bölgesi için topraktan daha uygun malzeme düşünemiyorum. İnsanları yüzyıllarca volkanik topraktan evlerde yaşamış. Kapadokya için saman balyası ve toprak karışımı son derece uygun olacaktır. Buna biraz taş ve ahşap da ekleyebiliriz. Bu evler, çevreyle uyum içinde, kullanıldıkları sürece hayatta kalacaklardır. Eğer terkedilirlerse veya bakımsız kalırlarsa da doğanın etkisiyle, çevreye hiç bir kötü etki bırakmadan yeryüzüne karışacaklardır.
Eda Elif Tibet: Bu tür bir evin ortalama maliyeti nedir?
Grzegorz Gorski: Ekolojik evlerin maliyeti kullanacağınız malzemeye ve işçiliğe göre büyük fark gösterebilir. Örneğin, 60 metrekarelik bir ev 10 bin Euro gibi az bir maliyetle yapılabilir. Maliyetleri azaltmak için çeşitli yollar var. Saman balya konstrüksiyonu aile ve dostlarınızdan yardım alarak kolayca yapılabilir. Geri dönüşümlü ahşap kullanabilirsiniz. Hem ucuz hem de ekolojik olur. Yerel malzemeler kullanılmasına odaklanmalıdır ki hem ulaşım masraflarını hem de kirliliği düşürsün. Ayrıca sabit pencere oluşturmak için geri dönüşümlü renkli cam şişeler veya araba ön camları kullanılabilir. Her şey yaratıcılığınıza ve bütçenize bağlı; fakat çok az bir bütçeyle bile çok güzel ve fonksiyonel ekolojik evler inşa edilebilir.
Eda Elif Tibet: Bu konuda dünyadaki kültür mirası alanlarında gerçekleştirilmiş örnekler verebilir misin?
Grzegorz Gorski: Otoritelerin mimari geliÅŸimi düzenleyebildikleri yegane sit alanlarından biri olan Tuna Deltası’ndaki bazı projeleri örnek verebilirim. Bu projeler, yerli materyallerin kullanıldığı ve geleneksel mimarinin ön planda tutulduÄŸu, kamp alanı ile otelden oluÅŸan projeler. Burası, her sene Uluslararası Anonimul Film Festivali’ne de ev sahipliÄŸi yapan Sf. Gheorghe köyünde yer alıyor. Bu yapılar, yöresel mimari ve doÄŸal çevreyle uyum içinde.
Eda Elif Tibet: Türkiye’de bu konuya ilgi duyanlar olursa yardımcı olur musun?
Grzegorz Gorski: İnsanlar doğanın bir parçası. Doğal evlerde yaşamak, kaybettiğimiz dengeyi ve bütünlüğü geri kazanmada ve dengelemede büyük önem taşıyor. Bu nedenle çevre dostu mimarinin gelişmesi benim için çok önemli. Tüm bilgi birikimimi ve deneyimlerimi yerli idarecilerle ve kendi eko-binalarını hayata geçirmek isteyen kişilerle paylaşmaya hazırım. Tasarım ve yapım aşamasında danışmanlık verebilirim. Çeşitli atölye ve eğitim çalışmalarıyla bu konuda hevesli olanların gelişmesine yardımcı olabilirim.