English
Men�
Kapadokya Rehberi
Peribacası Dergisi
Peribacası Kapadokya Yayınları
Kapadokya Firmaları
Kapadokya Fotoğrafları
Kapadokya Fotoğrafçıları
Kapadokya Haritaları
Kapadokya Karikatürleri
Kapadokya ve Sanat
Kapadokya Yazıları
Kapadokya Yayın Arşivi
Kapadokya Efemera Arşivi
Kapadokya Video-Film Arşivi
Sosyal Medya Adreslerimiz
Sivil Toplum Kuruluşları
Önemli Telefonlar ve Linkler
Site Güncellemeleri
Belge ve Fotoğraflarda Kapadokya
Firma Arama
Şehir
İlçe-Belde
Hizmet Alanı
Firma
Anket

Sanat ve müzik festivalleri Kapadokya'ya olan ilginin artmasını sağlıyor mu?
       
Evet.
Hayır.
Mail List
Yeni Kayıt
Şifremi Unuttum

Polonyalı mimar Grzegorz Gorski: Kapadokya’nın tarihi kayadan oyma konutlarının çok değerli mimari öğretiler sunduğuna inanıyorum

Polonyalı mimar Grzegorz Gorski: Kapadokya’nın tarihi kayadan oyma konutlarının çok değerli mimari öğretiler sunduğuna inanıyorum

Röportaj: Eda Elif Tibet

Fotoğraflar: Grzegorz Gorski

 

Polonyalı mimar Grzegorz Gorski, saman balyaları, toprak, geri dönüşümlü ahşap gibi basit malzemeler kullanarak doğayla uyumlu evler yapma üzerine uzmanlaşmış, ekolojik mimarlık alanında çalışan genç bir idealist. Bu saydığım malzemelerle içinde yaşanabilir bir ev yapılabileceği fikri size tuhaf, uçuk, hatta ütopik gelmiş olabilir. Oysa bu evlerin güzellikleri saymakla bitmiyor; öncelikle güvenli ve yangına, depreme karşı betonarme evlere göre çok daha dayanıklı. Yüksek ısı yalıtımı özelliğiyle enerji tüketimi neredeyse sıfır. Sağlıklı, maliyeti düşük ve isterseniz size kendi evinizin inşaatına bizzat katılma keyfini de veriyor.

Kendisini “28 Days on the Moon” belgeselinden tanıdığımız Eda Elif Tibet’in, Grzegorz Gorski ile yaptığı sohbet, bu son derece sempatik evlerin özellikleri, yapım aşamaları gibi bilgilerle başlıyor; Kapadokya mimarisi ile devam edip bu evlerin bölgeye uygunluğu üzerine görüşlerle sona eriyor. Ne dersiniz; bu mimari tarz, ülkenin kabusu haline gelen olumsuz yapılaşmanın önüne geçmek için bir alternatif olabilir mi?

 

Eda Elif Tibet: Grzegorz öncelikle seni tanıyabilir miyiz?

Grzegorz Gorski: Ben bir mimarım. Polonya’daki Wroclaw Politechnic’den 2006 yılında mezun olduktan sonra Oxford’da (İngiltere) bir mimarlık şirketine girdim. Bu şirkette ağırlıklı olarak konutların yeniden yapılandırılması ve dönüştürülmesi gibi projeler üzerinde çalıştım. Projelerimin büyük çoğunluğu, tuğlalardan inşa edilmiş, oldukça etkileyici Viktorya dönemi evleri ile en genci 100 yaşında olan eski taş evler üzerineydi.

 

Eda Elif Tibet: Peki, toprak ve saman balyaları kullanarak evler yapma fikri nasıl doğdu?

Grzegorz Gorski: Betonarme ve tuğla yapılar üzerine bir müddet çalıştıktan sonra mimaride başka alternatif materyallerin de kullanılabileceğini, hatta saman balyasından bile evlerin yapılabileceğini gördüm. Bunun üzerine 2010 yılında, sürdürülebilir tasarım, yapı ve inşaat alanlarında dünyanın en büyük organizasyonlarından biri olan Ecobuild’e katıldım. Burada ilk defa, saman balyası kullanarak yapı oluşturmanın aşamaları üzerine uygulamalı bir sunum görme fırsatım oldu. İnşa eden kişi, İngiltere’nin saman balyası konstrüksiyonunun öncülerindendi. Sunumunu çok ilham verici buldum ve o günden sonra konuyla ilgili kitaplar okumaya, internette araştırma yapmaya başladım.

 

Eda Elif Tibet: Bu tarz evler yapmaya ne zaman ve nasıl başladın?   

Grzegorz Gorski: 2010 yılında Ecobuild’de saman balyası evlerle olan ilk temasımın ardından bu alanda eğitim fırsatları aramaya başladım. 2011 yılı yazında, Polonya ve Romanya’da iki atölyeye katıldım. Polonya’daki atölyede, duvar ve çatısı saman balyaları ile dolu, toprak sıvayla sıvanmış ve ahşap kirişli yazlık bir ev üzerinde çalıştık. Romanya’daki ikinci atölyede ise daha farklı bir ev üzerinde çalıştım. Çatının ağırlığını saman balyalarının desteklediği, geleneksel ahşap yapıya sahip olmayan bir yapıydı. Duvar yerine kullanılan saman balyaları yük taşıyabilsin diye maksimum derecede sıkıştırılmıştı.

 

Eda Elif Tibet: Bu yaklaşımın dünya çapındaki geçmişi nedir? Biraz bilgi verebilir misin?

Grzegorz Gorski: İlk saman balyası evleri, Nebraska’da (ABD) Avrupalı oturumcular tarafından yapılmış. O dönemlerde ev yapımı için gerekli yapı malzemesinin ve ahşabın bulunamamasından ötürü ortaya çıkmış. Etraftan topladıkları otları, o zamanlar yeni icat edilmiş olan ve at gücüyle çalışan saman balyası makinalarını kullanarak saman balyası külçeleri yapmışlar ve bunlarla duvarlar örmüşler. Daha sonra duvarlar hem dıştan hem de içten çamurla sıvanmış. Böylece ortaya sıcacık ve yaşanabilir evler çıkmış; üstelik yüzyıllar boyunca dayanmışlar. Bu teknik sanayi devrimine kadar kullanılmaya devam etmiş; derken tuğla ve beton saman balyalarının yerini almış. Neyse ki, 1980’lerde saman balyası yapımı ABD’de tekrar gündeme gelmiş ve bu konu üzerine birçok yayın çıkmaya, konferanslar yapılmaya başlanmış. Ardından da özellikle Fransa, Almanya, Avusturya ve İngiltere gibi Avrupa ülkelerinde ilgi çeker olmuş. Bu ilgi, çevre dostu mimari tanımının ortaya çıkmasıyla da gittikçe artmaya başlamış.

 

“Eko-mimari, inşaat süreci, kullanım ve yıkım aşaması dahil hiç bir evrede atık oluşturmaz.”

 

Eda Elif Tibet: Bu noktada şunu sormak istiyorum; sence çevre dostu mimari nedir?  

Grzegorz Gorski: Çevre dostu mimari, gerek yapım gerekse kullanım aşamasındaki enerji tüketimini minimum seviyede tutan doğal ve yerel materyaller kullanır. Üstelik bu materyaller, bina söküldüğünde bile tekrar kullanılabilecek materyallerdir. Örneğin, yapının ısınması ve elektrik ihtiyacı güneş enerjisiyle sağlanır. Ayrıca su da ikinci bir değerdir; toplanan sular kullanılabilir. Eko-mimari, inşaat süreci, kullanım ve yıkım aşaması dahil hiç bir evrede atık oluşturmaz.


Eda Elif Tibet: Saman balyasından yapılan evler neden çevre dostu kabul ediliyor? Bu evlerin özelliklerini ve yararlarını anlatabilir misin?

Grzegorz Gorski: Günümüz modern mimarisinin temelini oluşturan beton, tuğla, çelik gibi malzemeler çok fazla enerji tüketerek yapıldığından ciddi derecede çevresel kirlilik yaratır. Dolayısıyla, saman ve toprak gibi doğal malzemeler kullanılarak yapılan evler öncelikle bu açıdan çevre dostudur.  Ayrıca, saman üretimi çevre üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir; çünkü saman balyası oluşturmak için üretilen bitkiler karbondioksiti de azaltır. Üstelik saman, çiftçilikte genellikle bir yan ürünüdür; yani ya yakılır ya da çürümeye terk edilir. Oysa samanın bu şekilde geri kazanımı, sürdürülebilir yaşamın güzel bir örneğidir.

Saman balyasından yapılan evler çok iyi termal yalıtım sağlar; kışları sıcak, yazları serin olur. Bu evlerde ısınma sistemi ya hiç yoktur, ya da minimum tutulmuştur. Uzun vadede, iç mekan sıcaklığını korumaya yönelik yapacağınız harcamalardan %75 oranında tasarruf etmiş olursunuz.

Toprak ve saman kullanarak yapılan evler hem güvenlidir hem de kolay inşa edilirler. Yapım sırasında dostlarınızdan hatta çocuklarınızdan bile yardım alabilirsiniz. Üstelik çamurla oynamak çocuklarınızın hoşuna da gidecektir. Böylece yapım masraflarını azaltmanız da mümkündür. Zaten, saman ve toprak gibi malzemeler kullanıldığı için yapım maliyeti oldukça düşüktür.

Bu tarz bir ev yüksek buharı geçirgenliğine ve düşük nem emilimine sahip olduğundan iç mekandaki hava-nem oranını dengeler. Yani, havada aşırı nem varsa nemi emerek havayı rahatlatır; kuru ise nemi serbest bırakarak dengeyi sağlar.

Saman balyaları kullanılarak yapılan bir evde yaşamanın sağlık açısından da önemli yararları vardır. Modern kimyasal boyalar ve kaplama malzemelerinden kaynaklanabilecek küf, polen ya da toksinlerin neden olduğu alerji riskini azalır. Saman balyasından yapılma duvarlar, elektromanyetik alanlarda oluşan radyasyona karşı da koruma sağlar.

Sanıldığının aksine, bu evlerin yüksek yangın direnci vardır. Laboratuvar testleri, saman balyasından yapılmış bir duvarın iki saat boyunca ateşten etkilenmediğini göstermiştir. Bunun nedeni, sıkıştırılmış ve 3-5 cm kalınlığında toprak veya kireç sıva ile sıvanmış saman balyalarının içindeki havanın azlığıdır.

Depreme karşı da çok dayanıklıdır. Çünkü, yapısı gereği esnek  olduğundan sismik hareketleri emer.

Kalın duvarları sayesinde ses yalıtımı da yüksektir.

Bir diğer avantajı da kullanılan sıvaların antistatik özellikleri nedeniyle evinizin daha az tozlanmasıdır.


Eda Elif Tibet: Tasarımlarında kullandığın diğer ekolojik çözümlerden de bahsedelim istersen.

Grzegorz Gorski: Açıkçası hepsini anlatmak çok uzun süreceğinden, ekolojik mimaride kullanılan en popüler çözümler ve sistemlerden şöyle bir bahsedeceğim:

  • Toprakla doldurulmuş otomobil lastiklerinden yapılan duvarlar,
  • Termal yalıtım ve yapı malzemesi olarak saman balyası kullanımı,
  • Isı depolama kütlesi olarak iç duvarlarda kerpiç tuğla kullanımı,
  • Ahşabın geri dönüşümlü olması veya bölgede sıklıkla yetişen ağaçlardan elde edilmesi,
  • Çatı yalıtımı için saman balyası, yün, selüloz, odun lifi, kenevir lifi gibi malzemelerin kullanılması,
  • Suyu tutan, yalıtımı, karbondioksit emilimini, biyoçeşitliliği sağlayan ve estetik görüntüleriyle hoşluk yaratan “yeşil çatılar”,
  • Çatı kaplamasında saman, kamış gibi malzemelerin kullanımı,
  • Toprak ve kireç sıvalar
  • Ev için gerekli suyun yağmur suyu depolama sistemleri ile sağlanması,
  • Isı kaybını azaltmak için çift veya üçlü camlı pencereler,
  • Duvar ısıtıcılar,
  • Güneş ve fotovoltaik paneller,
  • Binanın ısıtılması için güneş enerjisi kullanımı.

Tasarım süreci çok önemli olduğundan evin yapılacağı alan bütün bir yıl boyunca gözlemlenmelidir. Evin kurulacağı alanı seçmek için rüzgarların yönü ve yağmur oranı dikkate alınmalıdır. Genel bir kural olarak, evinize güneş girmesi için güney tarafında büyük pencereler olmalıdır. Isıya ve güneşe maruz kalan zeminlerin veya duvarların taş, tuğla veya kerpiç gibi ısı saklayabilen malzemelerden yapılması önemlidir. Böylece ısıtma maliyetleri en aza inecektir. Su taşkınlarını önlemek için evin rüzgara ve yağmura daha sık maruz kalan kısımlarında büyük çatılar kullanılmalıdır.

Kuşkusuz, enerji tüketiminin ve atık üretiminin minimum seviyede olacağı, iyi yaşam olanakları sunan bir ev tasarlayabilmek için gerekli başka kurallar da var.


Eda Elif Tibet: Artık Kapadokya’ya geçelim... Kapadokya’ya ilk geldiğinde doğa, mimari, tarih vb. konularda ne düşünmüş, ne hissetmiştin?

Grzegorz Gorski: Kapadokya’ya ilk kez 2010 yılında geldim. Aya benzeyen görünümü, muhtemelen Kapadokya’yı ilk kez gören herkes gibi beni de büyülendi. Bölgeyi keşfetmeye ve geçmişini öğrenmeye başladıktan sonra ise vadilerde saklı eski Hıristiyan yerleşimleriyle yeraltı şehirlerinden çok etkilendim.

 

Eda Elif Tibet: Yaptığın iş açısından bakarsak Kapadokya’da sana ilham veren şeyler oldu mu?

Grzegorz Gorski: Bir mimar olarak en çok kayadan oyma evlerden etkilendim. Çünkü, ev inşa etmek için gerekli mimari elemanları oluşturmanız gerekir. Oysa Kapadokya’da mimari elemanlar doğal olarak hazır; zemin, duvarlar, çatılar, pencereler ve kapılar... Michelangelo’nun bir zamanlar söylediği gibi; “her blok taşın içinde bir heykel vardır ve onu keşfetmek heykeltraşın görevidir”. Bu açıdan bakarsak, Kapadokya’da çok uzun zamandır var olan kayayı keşfedip, yüzyıllar boyunca günlük yaşamın ihtiyaç duyduğu yapılara dönüştürenler bölgede yaşayan insanlar olmuştur.

Kapadokya’nın tarihi kayadan oyma konutlarının çok değerli mimari öğretiler sunduğuna inanıyorum. Bizlere,  çevreye neredeyse hiç etkisi olmadan nasıl ev  inşa edilebileceğini gösteriyorlar. Çünkü eski Kapadokyalılar, bölge peyzajına müdahale eden yapılar eklemektense, çevreyle incelikli bir şekilde harmanlanmış yapılar inşa etmişler.


Eda Elif Tibet: Kapadokya’daki olumsuz yapılaşmanın son dönemde belirgin bir şekilde artmasıyla ilgili düşüncelerin neler?

Grzegorz Gorski: Kapadokya, doğa tarafından oluşturulan ve daha sonra 2000 yıl boyunca insanlar tarafından doğayla uyumlu olarak biçimlendirilmiş, olağanüstü şaşırtıcı bir yer. Son zamanlarda bu uyumun çökmesi ve insanların doğanın üzerine çıkması bana göre utanç verici bir gelişme.

Sanayileşme ile birlikte inşaat alanında tamamen yeni unsurlarla karşılaştığımız doğru.  Fakat, beton, çelik ve camdan yapılan modern villalar ve oteller, affedilemez bir tahribata sebebiyet veriyor. Artık bölgenin daha önceki atmosferini yaşamamız ve tadını çıkarmamız mümkün değil. Hele ki yetkililerin buna izin vermesi, korumak yerine bu tip çirkin ve betonarme yapıları destekleyerek tahribatı onaylamış olmaları affedilemez. Eğer bu durum değişmezse, yeni nesiller bildiğimiz anlamdaki Kapadokya’yı asla tanıyıp yaşayamayacaklar.

 

“Çevreye zarar vermeden, hatta çevrenin kalitesini arttırarak, hem modern hem de ekolojik olmak mümkün.”

 

Eda Elif Tibet: Bir mimar olarak, çevre dostu mimarinin Kapadokya’da gelişmesi için neler yapılmasını önerirsin?

Grzegorz Gorski: Öncelikle, otoriteler sadece bölgenin korunmasına yönelmeli. Eğer yeni yapıların inşası gerekiyorsa, uygulanacak tasarımların doğal çevreye müdahale etmemesi gerekiyor. Kirlilik yaratmayan, sürdürülebilir materyaller kullanılmalı. Batı Avrupa’da bunun bir çok örneğini görebiliriz. Çevreye zarar vermeden, hatta çevrenin kalitesini arttırarak, hem modern hem de ekolojik olmak mümkün. Binalar öyle tasarlanabilir ki ekolojik materyal olmakla kalmaz, kendi enerjilerini üretmek için de kullanılabilirler. Yağmur suyunu sadece yıkamak için değil içmek için bile kullanabilirsiniz. Isı yalıtımını sağlayarak enerji tüketimini azaltırsınız. Ayrıca, toprakla inşa etmek zaten çevrenin kendisiyle uyum içinde olmasını sağlayacak estetik avantajı da sağlar. Toprak çok yönlüdür ve peri bacalarını andıracak şekilde inşa edilmesi ve şekillendirilmesi çok mümkündür.

 

Eda Elif Tibet: Çelik ve beton neden çevre kirliliği yaratıyor?

Grzegorz Gorski: Çelik ve beton, binaların dayanıklılığını ve “güvenilirliğini” arttırdığı için binalarda yoğun olarak kullanılıyor. Çelik ve betonla yapılan binalar yüzyıllarca dayanabilir. Ama esas soru şu: Bunlar gerçekten güvenli mi; öyleyse de çelik ve betondan yapılmış binaları yüzyıllar boyunca görmek istiyor muyuz? Betonu tamamen inkar etmiyorum. Çünkü temel ve bağlayıcı kolonlarda, yani en hassas iki noktada binayı dengelemek için kullanılır.  Fakat ben yine de aşırı beton kullanımından kaçınırım; zira hem üretimi için çok yüksek derecede enerji harcanır hem de karbondioksit ve diğer zararlı gazların havaya ve atmosfere karışmasına sebep olur. Dünyada karbondioksit salınımının en yüksek olduğu alan beton üretimi; salınım oranı da %8 ila %20 arasında değişiyor.  Ayrıca, bir kere üretilen beton hep aynı şekilde kalır ve başka hiç bir forma sokulamaz, bir daha da kullanılamaz. Beton dağılmaz ve artık ihtiyaç duyulmadığı halde bile yeryüzünde yer işgal etmeye devam eder.

Eda Elif Tibet: Saman balyasından yapılma evler sence Kapadokya ve Anadolu doğası için uygun mu?

Grzegorz Gorski: Kapadokya iklimi kışları çok soğuk, yazları da çok sıcak olduğundan iyi yalıtımlı evler gerekir. Çok nemli olmadığı sürece, toprak kaplamalar her türlü iklime uygundur. Kapadokya bölgesi için topraktan daha uygun malzeme düşünemiyorum. İnsanları yüzyıllarca volkanik topraktan evlerde yaşamış. Kapadokya için saman balyası ve toprak karışımı son derece uygun olacaktır. Buna biraz taş ve ahşap da ekleyebiliriz.  Bu evler, çevreyle uyum içinde, kullanıldıkları sürece hayatta kalacaklardır. Eğer terkedilirlerse veya bakımsız kalırlarsa da doğanın etkisiyle, çevreye hiç bir kötü etki bırakmadan yeryüzüne karışacaklardır.

 

Eda Elif Tibet: Bu tür bir evin ortalama maliyeti nedir?

Grzegorz Gorski: Ekolojik evlerin maliyeti kullanacağınız malzemeye ve işçiliğe göre büyük fark gösterebilir. Örneğin, 60 metrekarelik bir ev 10 bin Euro gibi az bir maliyetle yapılabilir. Maliyetleri azaltmak için çeşitli yollar var. Saman balya konstrüksiyonu aile ve dostlarınızdan yardım alarak kolayca yapılabilir. Geri dönüşümlü ahşap kullanabilirsiniz. Hem ucuz hem de ekolojik olur. Yerel malzemeler kullanılmasına odaklanmalıdır ki hem ulaşım masraflarını hem de kirliliği düşürsün. Ayrıca sabit pencere oluşturmak için geri dönüşümlü renkli cam şişeler veya araba ön camları kullanılabilir. Her şey  yaratıcılığınıza ve bütçenize bağlı; fakat çok az bir bütçeyle bile çok güzel ve fonksiyonel ekolojik evler inşa edilebilir.

 

Eda Elif Tibet: Bu konuda dünyadaki kültür mirası alanlarında gerçekleştirilmiş örnekler verebilir misin? 

Grzegorz Gorski: Otoritelerin mimari gelişimi düzenleyebildikleri yegane sit alanlarından biri olan Tuna Deltası’ndaki bazı projeleri örnek verebilirim. Bu projeler, yerli materyallerin kullanıldığı ve geleneksel mimarinin ön planda tutulduğu, kamp alanı ile otelden oluşan projeler. Burası, her sene Uluslararası Anonimul Film Festivali’ne de ev sahipliği yapan Sf. Gheorghe köyünde yer alıyor. Bu yapılar,  yöresel mimari ve doğal çevreyle uyum içinde.


Eda Elif Tibet: Türkiye’de bu konuya ilgi duyanlar olursa yardımcı olur musun? 

Grzegorz Gorski: İnsanlar doğanın bir parçası. Doğal evlerde yaşamak, kaybettiğimiz dengeyi ve bütünlüğü geri kazanmada ve dengelemede büyük önem taşıyor. Bu nedenle çevre dostu mimarinin gelişmesi benim için çok önemli. Tüm bilgi birikimimi ve deneyimlerimi yerli idarecilerle ve kendi eko-binalarını hayata geçirmek isteyen kişilerle paylaşmaya hazırım. Tasarım ve yapım aşamasında danışmanlık verebilirim. Çeşitli atölye ve eğitim çalışmalarıyla bu konuda hevesli olanların gelişmesine yardımcı olabilirim.

 

 

Okunma Sayısı Okunma Sayısı: 69217 Eklenme Tarihi Tarih: 2013-05-30

Kerpiç tuğlalar
Kerpiç tuğlalar
Saman balyalarından duvar
Saman balyalarından duvar
Toprak kaplama çalışması
Toprak kaplama çalışması

Çatı
Çatı
Kaplama
Kaplama



Grzegorz Gorski
Grzegorz Gorski
Tuna Deltası projeleri
Tuna Deltası projeleri
Tuna Deltası projeleri
Tuna Deltası projeleri
Tuna Deltası projeleri
Tuna Deltası projeleri
Tuna Deltası projeleri
Tuna Deltası projeleri



    9. Kaymaklı Kültür, Turizm ve Kaymak Festivali 16 Ağustos’ta yapılacak

    Hacı Bektaş Veli’yi Anma ve Kültür Sanat Etkinlikleri 15-18 Ağustos’ta yapılacak

    NEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik ve Cam Bölümü’ne öğrenci alınacak

    4. Transanatolia Rally Raid iptal edildi

    Balon uçuşları için Göreme’de meteoroloji istasyonu kuruldu

    7. Organik Bağbozumu Etkinliği Kapadokya Organik Çiftlik Evi’nde yapılacak

    4. Transanatolia Rally Raid’in yapılmasına karar verildi

    1. Ulusal Zooloji Kongresi NEܒde başladı

    Türkiye’nin ilk ‘Bilimsel İllüstrasyon Sergisi’ NEÜ’de açıldı

    “Patron Mutlu Son İstiyor” filminin çekimleri başladı

    Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin kültür yayınları e-kitap'ta

    AHİKA’nın 2013-Doğrudan Faaliyet Destek P. 1. Dönem sonuçları açıklandı

    adL’nin 2013-14 sonbahar-kış koleksiyonu kampanya çekimleri Kapadokya’da yapıldı

    43. Ürgüp Bağbozumu Festivali 14-15 Eylül’de yapılacak

    Babayan Kültür Evi’nde Keli-Aylin Arslancan sergisi

    Kapadokya, Brezilya’daki 41. ABAV Turizm Fuarı’nda tanıtılacak

    NEÜ TÖMER’DEN Türkçe kursu

    Anish Kapoor sergisi Sakıp Sabancı Müzesi’nde açılacak

    Mimarlar Odası Nevşehir Temsilcilik Başkanı Nazife Gürlek görevden alındı

    The Huffington Post’un “Travel” sayfasında Göreme ve Uçhisar önerildi

    Ankara Kulubü Derneği Seymenleri Göreme’de gösteri yapacak

    Kapadokya Bisiklet SK sporcularından Oğuzhan Tiryaki Balkan şampiyonu oldu

    Prof. Dr. Canan Karatay söyleşi için Avanos’a geliyor

    Voyager okurlarından Museum Hotel’e “En İyi Butik Otel Lokasyonu” ödülü

    Ercan Kesal’e Altın Koza'dan en iyi erkek oyuncu ödülü

 1 ... 27  28  29  30  31  32  33 ... 73 


Nevşehir Hava Durumu
Seçimi Hatırla
İl Seç
İstatistik
Toplam : 121763151 ziyaretçi
Bugün : 34309 ziyaretçi
Dün : 28609 ziyaretçi
S. Yükleme Süresi : 0.62 sn

toplu mail


Copyright 2009 - Tüm hakları saklıdır. Sitemizdeki tüm fotoğraf, yazı, doküman ve düşünce ürünleri 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Kaynak gösterilerek dahi kopyalanamaz. Aksine davrananlar hakkında avukatımız aracılığı ile hukuki takibat yapılacaktır.
 

cappadocia@cappadociaexplorer.com