Aksaray’ın Güzelyurt ilçesinin merkezinde, ilkbahar gelince müdavimleri artan, hemen kıyısındaki kahvelerin yaptığı berrak ve lezzetli çaydan bardak bardak içilse de doyulmayan, taÅŸ heykellerle süslü bir park vardır. Ä°lk bakışta, çevredeki höyüklerden çıkartılmış Ä°lkçaÄŸ eserlerini andıran bu heykeller aslında Aksaraylı “Åžeytan” Gazi’nin elinden çıkma. Göreme’deki Middle Earth Travel’in ortaklarından Atıl UlaÅŸ Cüce, Güzelyurt yolu inÅŸaatında çalışırken heykel yapmaya merak salan “Åžeytan” Gazi’yi, yaÅŸadığı Gücünkaya Köyü’nde buldu ve onunla sohbet dolu bir öğleden sonra geçirdi. Ä°ÅŸte Atıl UlaÅŸ Cüce’nin kaleminden “Åžeytan” Gazi’nin öyküsü…
“Åžeytan” Gazi
Yazan: Atıl Ulaş Cüce
Bugün, uzun zamandır aradığım “Åžeytan” Gazi’ye ulaÅŸtım. Selime’deki Çatlak Restaurant’ın önünde duran heykelleri gördüğüm andan beri kendisiyle tanışmak istiyordum; kısmet bugüneymiÅŸ.
13 Mayıs 2011 sabahı Inntravel’ın misafirlerini Ihlara Vadisi’nin giriÅŸine bıraktıktan sonra soluÄŸu Selime’de aldım. “Åžeytan” Gazi’nin hastanede olduÄŸunu söylediler ama evine uÄŸrarsam daha fazla bilgi alabileceÄŸimi düşünerek Gücünkaya Köyü’ne gitmeye karar verdim. Yolda aldığım tarifler sayesinde evi bulduÄŸumda beni güzel bir sürpriz bekliyordu. “Åžeytan” Gazi hastanede deÄŸil, evindeydi! Beni sıcak bir ÅŸekilde karşıladı. Ä°lkbahar güneÅŸinin davetine uyup, sohbet için dışarıyı seçtik. Bu arada, minderde gezinen sarı akrebin üstüne oturmaktan son anda kurtuldum. “Åžeytan” Gazi akrebi öldürdükten sonra söyleÅŸimiz baÅŸladı.
Hz. İsa mı, papaz mı, yoksa bilim adamı mı?
DoÄŸal olarak ilk önce heykel yapmaya nasıl baÅŸladığını sordum. TaÅŸla çalışmaya yol yapımı sırasında baÅŸlamış: “Rasat yapıyordum” ÅŸeklinde ifade etti. Gelveri’ye (Güzelyurt) giden yolu açıyorlarmış. Sonra da kendi deyimiyle “kabiliyetiyle” taÅŸlara ÅŸekil vermeye baÅŸlamış.
“Hadi gel, heykellere bakalım” dedi, “olur” dedim. Gücünkaya’daki evinden çıkıp Gelveri’ye gittik; yaptığı heykellerin bir kısmı ilçe meydanındaki parkta duruyor. Hepsine tek tek baktık. Hazreti Ä°sa sandığım, ancak Gelverililer’in “papaz”, kendisinin ise “bilim adamı” dediÄŸi heykelle birlikte fotoÄŸrafını çektim. Ardından, yine aynı yerde duran “arslan”ını gösterdi. Zaten bilim adamının ayakları da aslan pençesi ÅŸeklinde. “Åžeytan” Gazi’de Ä°lkçaÄŸ'dan kalma bir tarz var; hayvanları hep güç sembolü biçiminde, insanları ise etkileyici ifadelerle tasvir ederek yapmış.
Heykel yapan biri olsa olsa şeytandır!
“Åžeytan” Gazi ile Selime’ye geçip birlikte yemek yedik. Epeyce yaÅŸlı olan “Åžeytan” Gazi’yi tanıyanlar çok seviyor ve sayıyorlar ama harap durumdaki evinde yalnız yaşıyor. Bana hamama gitmek istediÄŸini söyledi. Aksaray’da akrabaları varmış. Ä°steÄŸi üzerine onu Aksaray’a götürdüm. Yolu tarif ederken karıştırdı ve buna da çok üzüldü. Önemli olmadığını söyledim ama beni yorduÄŸunu ve meÅŸgul ettiÄŸini düşünüp rahatsızlık duydu. “Bazen azıcık rakı içiyorum; o zaman kafam daha iyi çalışıyor” dedi.
Lakabını sordum; “Köylü Kafası” imiÅŸ. Peki “ÅŸeytan” ismi nereden çıktı? Bunun yanıtı serzeniÅŸle geldi: “Heykel yaptığım için bana ‘ÅŸeytan’ dediler”. Günümüzde de heykel yapanlara ve heykellere pek iyi gözle bakılmadığını anlattım.
Nedense, heykel yapanlara ya da heykellere hep öbür dünyanın ‘kötü’ tarafından gelen varlıklar üzerinden yaklaşılıyor; “ÅžEYTAN” veya “UCUBE” gibi isimler takılıyor.
Şaşırtıcı, değil mi?