English
Menü
Kapadokya Rehberi
Peribacası Dergisi
Peribacası Kapadokya Yayınları
Kapadokya Firmaları
Kapadokya Fotoğrafları
Kapadokya Fotoğrafçıları
Kapadokya Haritaları
Kapadokya Karikatürleri
Kapadokya ve Sanat
Kapadokya Yazıları
Kapadokya Yayın Arşivi
Kapadokya Efemera ArÅŸivi
Kapadokya Video-Film ArÅŸivi
Sosyal Medya Adreslerimiz
Sivil Toplum Kuruluşları
Önemli Telefonlar ve Linkler
Site Güncellemeleri
Belge ve FotoÄŸraflarda Kapadokya
Firma Arama
Åžehir
İlçe-Belde
Hizmet Alanı
Firma
Anket

Sanat ve müzik festivalleri Kapadokya'ya olan ilginin artmasını sağlıyor mu?
       
Evet.
Hayır.
Mail List
Yeni Kayıt
Åžifremi Unuttum

Büyük Anadolu Yürüyüşü'ne Avanos desteği. Ayşe Mergenci'nin D. Akdeniz Kervanı izlenimleri...

Büyük Anadolu Yürüyüşü

Anadolu doÄŸasının hoyratça kullanılışına tepki duyanlar tarafından baÅŸlatılan ve gün geçtikçe destekçileri çoÄŸalan “Büyük Anadolu Yürüyüşü Hareketi”ne 05 Mayıs 2011 günü Avanos’tan da bir kervan katılacak. Herhangi bir kurum veya kuruluÅŸun liderliÄŸi, paydaÅŸlığı olmadan geliÅŸen, tamamen bireysel, gönüllü çabalarla gerçekleÅŸen yürüyüşte “Anadolu’yu VermeyeceÄŸiz” sloganıyla hareket eden katılımcılar, nisan ayında Anadolu’nun dört bir yanından kervanlarla Ankara’ya doÄŸru yola çıktı. Kervanlar, 40 gün, 40 gece sürecek yürüyüş sonrasında Ankara’da buluÅŸarak tepkilerini dile getirecek.

Peribacası Kapadokya Kültür ve Tanıtım Dergisi ekibinden AyÅŸe Mergenci, hareket kapsamında DoÄŸu Akdeniz Kervanı ile 10 gün boyunca yürüdü. Mergenci’nin yürüyüşle ilgili gözlemlerini içeren yazısını haberin sonunda okuyabilirsiniz.
 
Büyük Anadolu Yürüyüşü Hareketi kapsamında, İç Anadolu Kervanı adıyla 05 Mayıs 2011 günü Avanos’tan yola çıkacak ekip, saat 12:30'da Avanos çarşı merkezindeki heykelin önünde bir basın açıklaması yaptıktan sonra yürüyüşü baÅŸlatacak. Güzergah üzerindeki köylerde yaÅŸayanlarla iletiÅŸime geçerek hareketin amacını anlatacak olan ekip üyeleri, köylerde ya da yanlarında taşıyacakları çadırlarda konaklayacaklar. Günde 15 ila 20 km arasında yürüyerek, Kesikköprü, SarıyahÅŸi, AfÅŸar ve Gölbaşı’nda basın açıklamaları yapmayı planlayan kervan, diÄŸer kervanlarla Ankara-Gölbaşı’nda buluÅŸacak.

İç Anadolu Kervanı’nın güzergahı
İç Anadolu Kervanı iletiÅŸim sorumlusu Özgür Küçüktülü’den aldığımız bilgiye göre kervanın güzergahı şöyle:
05 Mayıs 2011: NevÅŸehir Avanos’tan hareket, YeÅŸilöz’de civarlarında konaklama (17 km).
06 Mayıs 2011: YeÅŸilöz’den hareket, Civelek-Yeni Yaylacık-Yüksekli. Yüksekli civarlarında konaklama (15 km).
07 Mayıs 2011: Yüksekli’den hareket, YeÅŸilyurt-Hacılar-YeÅŸilli-Åžahinler-AydoÄŸmuÅŸ-Küçük Kayapa’da konaklama (18 km).
08 Mayıs 2011: K. Kayapa’dan hareket, Büyük Kayapa-Kızılağıl-Yürücek-Kesikköprü’de konaklama. Kızılırmak’tan karşıya geçilecek (16 km).
09 Mayıs 2011: Kesikköprü’den hareket, Kara BoÄŸaz-Ecikağıl-Devedamı’nda konaklama (17 km).
10 Mayıs 2011: Devedamı’ndan hareket, Harmandalı-BoÄŸazköy’de konaklama (15 km).
11 Mayıs 2011: BoÄŸazköy’den hareket, SarıyahÅŸi-Çatal Pınar’da konaklama (17 km).
12 Mayıs 2011: Çatal Pınar’dan hareket, Åžeyhli-Palazobası-DeÄŸirmenyolu-Yazı Söğüt’te konaklama (15 km).
13 Mayıs 2011: Yazı Söğüt’ten hareket, Gül Hüyük-Kaçarlı-Acıkuyu’da konaklama (16 km).
14 Mayıs 2011: Acıkuyu’dan hareket, Åžahlıkışla-Acıöz-Büyük Damlacık’da konaklama (16 km).
15 Mayıs 2011: B. Damlacık’tan hareket, Küçük Damlacık-Odun BoÄŸazı-Tatar Hüyük-EÄŸribasan-Suyugüzel’de konaklama (21 km).
16 Mayıs 2011: Suyugüzel’den hareket, AfÅŸar’da konaklama (20 km).
17 Mayıs 2011: AfÅŸar’dan hareket, Yeniköy-Yöreli-BaÄŸiçi’nde konaklama (18 km).
18 Mayıs 2011: BaÄŸiçi’nden hereket, Mahmatlı-Ahiboz-YaÄŸlıpınar’da konaklama (16 km).
19 Mayıs 2011: YaÄŸlıpınar’dan hareket, Gölbaşı’nda konaklama (20 km).
20 Mayıs 2011: Gölbaşı’ndan Ankara’ya hareket (10 km).

İç Anadolu Kervanı’nın bildirisi
Kervanın, Büyük Anadolu Yürüyüşü’nün bildirgesine ek olarak, yola çıkmadan önce okuyacağı basın bildirisinde ÅŸunlar vurgulanacak:
“Türkiye yabancı yatırımcılara suyunu, toprağını, doÄŸasını satan bir ülke haline gelmiÅŸtir. DaÄŸlarımızda 40 bin ruhsatlı maden arama ÅŸirketi taşımızı, toprağımızı altüst etmekte ve siyanür kullanmaktadır. Dünya, nükleer atıklara hala çözüm bulamamışken ülkeye nükleer santraller yapılmak istenmektedir. 10 bin civarı HES (Hidro Elektrik Santrali) yapılması planlanmaktadır. HES’ler yüzünden birçok köy boÅŸaltılmış, tarih yok edilmiÅŸtir. ÇoÄŸu bölgede kanal tipi HES’ler yapılmış, köylünün, bitki örtüsünün ve hayvanların suya eriÅŸimi ortadan kalkmıştır. Kanal tipi HES’ler için güya zorunlu tutulan ‘Can Suyu’ bile verilmemektedir. Can suyu tüm doÄŸa için ihtiyaç duyulan su demektir, bu su olmazsa HES’lerin yapıldığı derelerde HES dışında bir yaÅŸam belirtisi kalmayacaktır. Zaten, ülkemizde ‘Can Suyu’ vermek, oradan bir hortum su vermekle eÅŸdeÄŸerdedir. Ãœstelik ÅŸirketlerin hazırlattığı ama zorunluluk olan ÇED raporları dahi yok sayılmış, yürütmeyi durdurma kararı olan santralleri BaÅŸbakan ve Bakanlar kendi eliyle açmıştır.
AnlaÅŸmalar gereÄŸi üretilecek elektriÄŸin hepsini devlet satın alma garantisi verdiÄŸi için yatırımcılar için çok karlı bir iÅŸ olarak görülmektedir, üstelik yarı kapasite çalışan santraller dahi tam kapasite çalışıyor gibi devletten para almaktadır. Bunun sonucunda da neredeyse suyu olmayan derelere bile HES’ler yapılmakta, doÄŸa katledilmekte ve ülke içi köy göçlerine neden olmaktadır.
Tüm bu nedenlerden dolayı Türkiye’nin her tarafından Ankara’ya kervanlar yürüyor. Hiçbir siyasi üst baÅŸlığı kabul etmeyen kervanlarımız topluca ANADOLU’YU VERMEYECEĞİZ diye haykırmaktadır. Özellikle bu su mücadelesi bütün Türkiye halklarının ortak mücadelesidir, halkların su mücadelesi olmazsa olmaz mücadelelerinden biridir.”

(Büyük Anadolu Yürüyüşü’nün bildirgesine ve kervanların yürüyüş günlüklerine www.anadoluyuvermeyecegiz.net isimli web sitesinden ulaÅŸabilirsiniz.)

Kervanların Talepleri
- Kırsal yaşamımızı, kültürel mirasımızı ve biyolojik çeşitliliğimizi tehdit eden, kâr hırsıyla hazırlanmış hidroelektrik santral (HES) ve baraj projelerinin tamamı durdurulmalıdır. Bugüne kadar yapılmış uygulamaların doğal alanlarımız üzerinde yarattığı yıkımı giderecek çalışmalar acilen başlatılmalıdır.
- Ormanlarımızın yok olmasının önünü açacak 2B yasal düzenlemeleri derhal geri çekilmeli, ormanların özelleştirilmesine dair hazırlıklar durdurulmalıdır.
- Ne koruma alanlarını, ne tarım alanlarını ne de canlı yaşamını dikkate alan madencilik faaliyetleri durdurulmalı, bu faaliyetlerin ekosistem üzerindeki etkisi göz ardı edilerek verilmiş tüm maden ruhsatları iptal edilmelidir.
- Var olanlara her geçen gün bir yenisi eklenen, doğaya verdikleri zarar tartışılmaz termik santraller ve nükleer santral yatırımları derhal durdurulmalıdır.
- Bizden önce bu topraklarda yaşamış onlarca uygarlıktan günümüze miras kalan Hasankeyf gibi nice kültürel zenginliğimizi tehdit eden projeler ve uygulamalar derhal durdurulmalıdır. Sadece bize değil tüm insanlığa ait bu değerler itinayla korunmalı, gelecek kuşaklara en iyi şekilde aktarılması için gerekli çalışmalar acilen başlatılmalıdır.
-Çevre ve Orman Bakanlığı’nın izniyle, doÄŸayı yok eden ÅŸirketler tarafından finanse edilen özel firmalar tarafından hazırlanan ÇED raporları ve buna izin veren ÇED YönetmeliÄŸi derhal iptal edilmelidir. DoÄŸanın hassas dengesi, kamuoyu vicdanı, sivil toplum kuruluÅŸları ve yerel halkın kanaatinin dikkate alınmadığı hiçbir projeye onay verilmemelidir.
-Tüm koruma alanlarını ticari yatırımlara açan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı geri çekilmeli, Yenilenebilir Enerji Kanunu derhal iptal edilmelidir. Var olan koruma alanlarının statüleri güçlendirilmeli; biyolojik çeşitliliği korumak için önemli doğa alanlarına hızla koruma statüsü kazandırılmalıdır.
-Özel ÅŸirketlerin ve kamu kurumlarının doÄŸayı katletmesinin önünü açan ‘kirleten öder’ mantığı ve uygulaması terk edilmeli, doÄŸaya zarar verenlerin ağır cezalara çarptırılmasını öngören yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir.
- Yaptığı yatırımlarla doÄŸanın dengesine müdahale eden icracı bir kuruluÅŸ niteliÄŸindeki Devlet Su Ä°ÅŸleri (DSÄ°) ile doÄŸayı korumakla yükümlü Çevre ve Orman Bakanlığı’nı aynı çatı altında birleÅŸtiren yapı derhal deÄŸiÅŸtirilmelidir. Çevre ve Orman Bakanlığı, ÅŸirketlerin çıkarlarını savunmak yerine; asli görevi olan, doÄŸayı koruma görevini yerine getirmelidir.
- Tüm canlı yaÅŸamını tehdit eden hibrit tohumların, GDO’lu ürünlerin ve üretimde kullanılan her türlü kimyasal maddenin kullanımı durdurulmalıdır.

Büyük Anadolu Yürüyüşü Kervanları
01 Mayıs 2011 tarihi itibariyle harekete katılan kervanlar ve yola çıkış tarihleri şöyle:

Kuzey Ege Kervanı: 26 Nisan 2011 günü Altınoluk'tan yola çıktı.
Batı Akdeniz Kervanı: 12 Nisan 2011 günü, KaÅŸ ve Alakır Vadi'sinden gelen gruplarla birlikte Antalya’dan yola çıktı.
DoÄŸu Akdeniz Kervanı: 16 Nisan 2011 günü Antakya’dan yola çıktı. Son göçerler Sarıkeçili yörüklerle birlikte, develeriyle, kıl çadırlarıyla ilerliyorlar.
Mezopotamya Kervanı: 10 Nisan 2011 günü Hasankeyf'ten yola çıktı.
Ege Kervanı: 17 Nisan 2011 günü  Ä°zmir'den yola çıktı.
Güney Ege Kervanı: 09 Nisan Cumartesi Yuvarlakçay'dan eşekleriyle birlikte yola çıktı ve Bodrum-Kızılağaç köyünden at arabası ile yola çıkan ekiple buluştu.
DoÄŸu Karadeniz Kervanı: 02 Nisan 2011 günü  Artvin'den yola çıktı.
Trakya - Marmara Kervanı: 24 Nisan 2011 günü  Edirne'den yola çıktı.
İç Anadolu Kervanı: 05 Mayıs 2011 günü Avanos’tan yola çıkacak.
Batı Karadeniz  Kervanı:
LOÇ Vadisi’nden mayıs ayı içinde çıkması planlanıyor.
“Ölüler Altın Takmaz” - UÅŸak Ä°nay Köylüleri

DoÄŸu Akdeniz Kervanı ile yürüyen AyÅŸe Mergenci’nin izlenimleri
Peribacası Kapadokya Kültür ve Tanıtım Dergisi ekibinden AyÅŸe Mergenci, hareket kapsamında DoÄŸu Akdeniz Kervanı ile yaptığı 10 günlük yürüyüşe dair gözlemlerini bir yazıda topladı. Mergenci’nin yazısına aÅŸağıda yer veriyoruz.

DOÄžU AKDENÄ°Z KERVANIYLA 10 GÃœN

Yazan: AyÅŸe Mergenci

DoÄŸu Akdeniz kervanından, kervandaki dostlarımdan, yolumdan ayrılmak çok zor oldu.. Bir parçam hala sloganlarla yürüyor, köylülerle sohbet ediyor, zabıtalarla tartışıyor, belediye baÅŸkanlarına kızıyor…

Bir tarafım Pervin anneyle Bulut’la, YaÄŸmur’la (develerimiz), bulutlarla yaÄŸmurlarla ve dostlarımla yürüyor.. Çantası ağır gelene destek oluyor su dağıtıyor…

10 gün süren bu yolculuÄŸun yankısı dışarıda 10 yıl sürer mi bilinmez ama içimde yıllarca süreceÄŸe benzer. Betül Hanım yola çıkarken bunun aynı zamanda bir iç yolculuk olduÄŸunu söylemiÅŸti. Melek ben ayrılırken bana “İçimdeki Yolculuk” kitabını verdi.. Bu yürüyüş dışarıda olduÄŸu kadar içeride de bir yürüyüştü. Ve ben içimdeki zabıtayla, güvenlik görevlileriyle ve belediye baÅŸkanlarıyla da tartıştım; kimine yenildim, kimini yendim.

PaylaÅŸmanın tadı damağımda kaldı. Pekmez dökülmüş ekmeÄŸin bu kadar lezzetli olacağını bilemezdim. Elma yemezdim ben, Melek çaktırmadan salatanın içine doÄŸrayana kadar. Pestil de yemezdim, günde 30 km yürüyüşten sonra yeme içme konusunda seçiciliÄŸimi kaybedene kadar…

Bu kadar kısa zamanda nasıl aile olduk biz? Ayrılmak neden bu kadar zor geliyor tam olarak bilmiyorum. Birbirimizi son görüşümüz olmadığına eminim.. Herkesle ilk merhabada baÅŸlayan bir yakınlık vardı.. Sanki daha önceden birbirimizi tanıyorduk da, bu vesileyle de toplandık gibi…

Gün gün not tutma becerim olmadığından tam olarak hangi gün neredeydik, kimlerle tanıştık, kimlerle yürüdük, kim nerede ayrıldı hatırlamıyorum. Hatırladığım ve devşirdiğim kadarıyla:
 
Hikaye 16 Nisan’da Antakya’da yazılmaya baÅŸlandı. Benim DoÄŸu Akdeniz kervanını seçme nedenlerim arasında bir biyolog olarak bilmediÄŸim bu bölgenin biyolojik çeÅŸitliliÄŸine merak duymak, bu kervanın Yörük kervanıyla birleÅŸecek olması vardı. Melek ve Murat’la farklı farklı ÅŸehirlerden yola çıkıp, Antakya’da doÄŸasının satılmasına ve yok edilmesine seyirci kalmak istemeyen yürüyüşçülerle buluÅŸup basın açıklaması yapıp yürüdük. Halkın tepkisi ilginçti; esnaf kimi zaman ÅŸaÅŸkın ÅŸaÅŸkın izliyor, kimi zaman balkonlardan alkış ve destek geliyor, otoyolda arabalar klaksonlarıyla ve selektörle destek veriyor, kimi elini kaldırıp “Ne yapıyorsunuz siz” hareketi yapıyor, kervan ilerliyordu.. Ä°lk günün yürüyüşü hem idmansızlıktan hem uykusuzluktan hem de ÅŸehirde yürümenin güçlüğünden zordu. Åžehir dışından gelenleri Ä°smail Bey ve Nuray Hanım misafir etti; hiç tanımadıkları, bilmedikleri insanlara seve seve evlerini açtılar, yedirdiler, içirdiler. Ertesi gün Kırıkhan’dan yola çıkarak TopboÄŸazı mevkiinde Erzin ve Dörtyol’dan gelen yürüyüşçülerle buluÅŸup davulla zurnayla halay çektik ve Ä°skenderun’a doÄŸru yollara koyulduk.

Polisin elinden muz yemek!
Yürüyüşün Antakya ayağında polise karşı içimde olumsuz ne varsa yendim. Çünkü burada bizi takip eden (aramızda yürümeye takip etmek denirse) sivil polisler bizden birileriydi. Biri emekli olduÄŸunda çevre eylemlerine katılacağını söylüyordu. Çevre konularında epey bilinçliydi. Ä°lginç sohbetler ettik. Mola verdiÄŸimizde bir köylünün ikram ettiÄŸi muzları bize dağıtırken bana uzattığı muza bakakaldım. Polisin genellikle dayak yediÄŸimiz elinden muz yemek??? Sonra bizi beslemeye devam ettiler. Bir de baktık ki 5 kilo portakal satın almışlar; yorulduk, acıktık iyi gelir diye... Arabayla filan deÄŸil, bizimle birlikte yürüdüler. Birkaç kez gözlerimi ovuÅŸturdum kulaklarıma fıtı fıtı yaptım… Vallahi gerçekti..
Mevki olarak tam hatırlamıyorum; çaya doyamadığımız molalardan birinde bir aile gelip bizimle fotoÄŸraflar çektirdi. Ailenin reisi coÄŸrafya öğretmeniymiÅŸ ve yürüyüşe katılamadığını ama takip ettiÄŸini söyledi. Sohbetler ettik, sevgi yumağı olduk; giderken bize Kastamonu çekme helvası bıraktılar… 15 gün oldu, ben o helvanın hala kervanda olduÄŸunu ve bitmediÄŸini düşünüyorum! Her yerde dağıttık, ÅŸehir ÅŸehir herkes bir dilim aldı, bitmek bilmedi bir kutu helva.. Bereket dedikleri kelimenin anlamı buymuÅŸ.. YaÅŸadım da öğrendim

“Yahu yürü git iÅŸine”
Bu arada yine mola vermeye yakın olduÄŸumuz bir noktada, yolun karşısındaki (sanırım 10-15 kiÅŸiydiler) orta yaÅŸlı veya öyle görünmeye çalışan bir grup erkekten “ne yürüyo bunnar?” diye oldukça yüksek sesli bir soru geldi. Yolun karşısından bağırarak, kısaca “HES’ler ve Anadolu’nun satılmasına engel olmak için bir yürüyüş” gibi bir ÅŸeyler geveledim. Karşıdan gelen cevaplar ilginçti: “Yahu yürü git iÅŸine”, “Sizi annenize babanıza söyleyeceÄŸim”. Bu arada bizim ekibin yaÅŸ ortalaması 40-45, çoÄŸumuz çoluklu çocuklu insanlarız, aramızda yaÅŸlı bir amcamız da var, en genç 3-4 kiÅŸi 28-32 yaÅŸlarında… Kullandıkları cümleler genel anlamda hayata bakışlarını ve kimliklerini çok güzel açıkladı ama bakın arkasından ne oldu? Biz en yakın gölgede dinlenirken bu grubun olduÄŸu bölgeden iki kiÅŸi geldi. Tavırlarına çok sinirlenmiÅŸ olmalıyım ki gelir gelmez haÅŸladım onları: “Git iÅŸine diyordunuz, ÅŸimdi niye ayağımıza kadar geldiniz?” Sonra adamcağız açıkladı: “Ben demedim, ben sivil polisim. Onlara da sizin yürüyüşünüzün amacını anlattım. O grup baÅŸ örtüsüne özgürlük için yürüyor. Nasıl onlar düşüncelerini savunmak için yürüyorlarsa, sizlerin de öyle yaptığını söyledim.” Söylememe gerek yok herhalde, bu sivil polisler yukarıda bahsettiÄŸim sivil polislerdi...
Sonra yürüyüşe katılamayan ama desteklemek isteyen bir vatandaÅŸ bir dünya biberli ekmek ve ayranla çıkageldi. Önceki gün o ekmekten aÅŸermiÅŸtik. Evren ne istersek gönderiyordu…

Alışveriş merkezinin müdürü ve güvenlik görevlileri
Biz Mersin’e ulaÅŸmadan bir gün önce insan zinciri vardı. Onun yorgunluÄŸundan veya Anadolu Yürüyüşü propagandalarının etkisinden olsa gerek ki Mersin’de katılım çok deÄŸildi. TaÅŸ bina diye anılan belediye binasının önünde basın açıklamasını yaptık. Sonra yine yürüdük.. Forum alışveriÅŸ merkezinin çevresinden dolanırken yürüdüğümüz kaldırımdan bizi araç trafiÄŸine atmaya çalışan iÅŸgüzar güvenlik görevlileriyle ateÅŸli bir tartışma yaÅŸadık. Biz yürüyüp yolumuza devam etmeye çalışırken içlerinden biri önümüze geçip, “DireniÅŸ gösteriyorlar, destek gönderin” diye anons etti telsizinden. Ölür müsün, öldürür müsün? Rahat bıraksa, kamuya ait olan kaldırımdan bir dakika içinde yürüyüp geçip gideceÄŸiz. Aramızda kemoterapi gören bir teyze de vardı. Hasta teyzemizi ittirmeye baÅŸlayınca sinirlerimiz iyice gerildi. “Bizi kaldırımdan atamazsın, burası bize ait” dedim. O ise alışveriÅŸ merkezine ait olduÄŸunu iddia edecek kadar ileri gitti. Gözü pek yürüyüşçülerimiz bu kendini bilmezi ciddiye almadı, haklarını savundu, anlatmaya çalıştı ve köprü altındaki gölgeye kadar yürüdü. Yine kamuya ait bir köprünün altında güneÅŸten korunarak biraz nefes almak isterken alışveriÅŸ merkezinin müdürü (!) güvenlik ekipleriyle birlikte geldi ve köprünün altında duramayacağımızı söyledi. Adam alerjisi varmışçasına bize 3 saniye de bir “buradan gidin” diyor. Arada, “çevre”, “nükleer”, “HES”, “sizin çocuklarınız için” lafları geçiyor; adam tekrar, “buradan gidin” diyor. “Sana ne kardeÅŸim? Memleketimin köprüsünün altında bir nefes alıyoruz” diyoruz. O yılmıyor… Yarım saat kadar baÄŸrıştık; derken haklarının nereye kadar olduÄŸunu hatırlayıp sustu. Dinlendik ve yolumuza devam ettik.
Ana yola çıkınca bir araç dolusu sivil polis indi tepemize. “AlışveriÅŸ merkezinden mi gönderdiler” diye sordum; içlerinden biri “evet” diye yanıtladı. Olay polise ne ÅŸekilde aktarıldıysa, epey gergindiler. Durumu anlattım; bizi kaldırımdan yola çıkarmaya çalıştıklarını vs. Bizi haklı buldular ve bir sorun olmadı. Zaten oraya kadar da polis eÅŸliÄŸinde yürümüştük.

Yollarda mola verdikçe konuÅŸtuk insanlarla.. Mersin genel olarak destekledi. Arabalar, esnaf, yürüyen, yürüyemeyen… Mersin’de bizi fotoÄŸraf sanatçısı ve gazeteci olan bir destekçi misafir etti. Artık, tanımadığımız insanların bize evlerini açıp tüm konforu saÄŸlamasına alışmıştık. Kahve aromalı duÅŸ jellerine kadar faydalandım. Her ihtiyacımızla ilgilendiler, beslediler, yedirdiler, içirdiler, saçları süpürgeydi ayrılırken.

Sarıkeçili Pervin anne
Pervin annenin kervanıyla birleÅŸtik.. Pervin anne, 10 yaşındaki yürüyüşçümüz Yunus’a anlatıyor: “Bu YaÄŸmur, bu Bulut (develerimiz). YaÄŸmur evli ve hamile ama kocası Bulut deÄŸil. Bulut daha küçük. YaÄŸmurun bebeÄŸinin adı Irmak olacak”…

Kendisi bir Sarıkeçili olan Pervin anne ve kervanıyla SoÄŸuk Su’da buluÅŸtuk. Gece kamp yerine ulaşıp, kamp ateÅŸlerini gördüğüm anda içimde kuÅŸlar, kelebekler ve bilimum kanatlı hayvanat uçuÅŸtu. Ä°nanılmaz güzeldi, su, ay, ateÅŸ. Yeni dostlarımızla buluÅŸmamız orada gerçekleÅŸti..
Ertesi sabah çadırlarımızı toplayıp yollara vurduk kendimizi. Yürürken sohbetler ettik, birbirimizi tanımaya çalıştık. Şehirde yürümekten daha huzurluydu doğada yürümek. O karmaşa, o egzoz dumanı yok, şehrin sokaklarına sinmiş korku, endişe, kendini yok sayıp sanal bir şeylerin peşinden koşarak özünü inkar etme, bozulmuşluk yok. Herkes rahat bir nefes aldı. Huzur buldu..

Sonra Aydıncık.. Yine polisin nahoÅŸ yaklaşımı. Sizi kim örgütlüyor, arkanızda kim var tarzında sorular. VerdiÄŸimiz cevaplar bir türlü tatmin etmiyor. Militanız hepimiz. Bir ÅŸeylere karşıysak baÅŸka bir ÅŸey düşünülemez. Ä°yi insanlar olamayız. Birileri bize para yediriyordur biz kendimizi öne atıp böyle ÅŸeyler yapalım diye. Hükümet ne yaparsa doÄŸrudur. Sual olunmaz. Yürümek bizim demokratik hakkımız deÄŸildir veya bu geri demokrasilerde kalmıştır. Nitekim bizim ülkemizin demokrasisi aldı başını gitti. Velhasılıkelam hiç duymamışlar yürüyüşü. “DiÄŸer ilçeden, polisten haber gelmedi mi?” diye soruyoruz; “hayır” diye cevaplıyorlar. “Hiç gazete okumuyorsunuz sanırım” diyorum. Yanıt gecikmiyor; “evet bildin vallahi”. Neyse, kendilerince önlemlerini alıyorlar; bir yetmedi, iki ekip otosu geliyor, biri bizi içine tıkıştırıp merkeze götürecek büyüklükte. GBT sorgusu yapılıyor. Pervin anne muameleden rahatsız; diliyle dövüyor adamları. Sonra tavırlarını deÄŸiÅŸtiriyorlar biraz, kahvaltımıza eÅŸlik ediyorlar, ardından yürürken takip.. Bizi maksimum rahatsız eder tarzda, sürekli müdahale, “sola geç”, “saÄŸa geç”, “daha kenardan, yola çıkma”; bir de araya sıkıştırılmış “biz sizin güvenliÄŸinizden sorumluyuz, o yüzden böyle yapıyoruz”lar.

MaÄŸarada yaÅŸayan Mustafa AÄŸabey
Konaklama yerimiz Menekşe Mağarası. Yıllardır burada yaşayan Mustafa Ağabey nevi şahsına münhasır biri. 20 yıl önce kültür bakanı bu mağarayı ona tahsis etmiş. O da mağaranın içini temizlemiş, kabartmalar yapmış, sobasını, mutfağını kurmuş. Belinde bir çan, o yürüdükçe mağaranın içinde sesler yankılanıyor. Geçimini konaklayanlara çay satarak karşılıyor. Mağarada yaşıyor diye titiz olmadığını asla düşünmeyin. Kendi kuralları var ve çok titiz. Hatta bize epey sabır gösterdi misafirperverlik adına. Biz ayrıldıktan sonra dip temizliği yapıp tüm eşyalarını yeniden yerleştirmiştir eminim. Akşam yemeğimiz için Pervin anne tandır yaptı, tadı hala damağımda. Şekerlisi, tuzlusu nefisti. Geceyi vadide suyun kenarına kurduğumuz çadırımızda geçirdik.

Gülnar’da yine polisle bir sıkıntı. Tutanak tutmaktan, birimizi merkezde ağırlamaktan bahsediyor. Ä°lk defa sakin ve aklı başında bir insan gibi, laftan anlamayan bir polise laf anlatayım dedim. BaÅŸarıyla sonuçlandığında kendime ve herkese dedim ki “Sinirlenmeyince, kibar davranınca sonunda laftan anlayabiliyorlarmış!” Veeee bir süre sonra bunun böyle olmadığı, o sırada gelen bir direktif gereÄŸi geri çekildiklerini öğrendik. Bizim durumumuzda izin gerekmediÄŸi ve tutanak tutma yetkilerinin olmadığını bildiren bir haber. Bu siville Gülnar sokaklarında karşılaÅŸtık. Hayal kırıklığı, öğrendiklerini unut ve laf anlamayan polise bağırmaya devam et!

Nükleer santral kurulacak, 10 bin kişi işe alınacak
Gülnar’da kahvelere dağıldık esnafla konuÅŸtuk. Herkesin deneyimi farklıydı. Ben ve Burak birlikte dolaÅŸtık. Ve insanların mensup oldukları parti baÅŸkanı ne fikirdeyse o fikirde olma eÄŸilimi gösterdiklerini gördük. Genel olarak söyledikleri ÅŸu (her kim vaat ettiyse); nükleer santral kurulması durumunda 10 bin kiÅŸi iÅŸe alınacakmış. Ve bu 10 bin kiÅŸi bu halk arasından olacakmış. Yani biz bu yürüyüşle onların ekmeÄŸini elinden almaya çalışıyormuÅŸuz. Bu yüzden bizi pek hoÅŸ karşılamadılar. Suratlar asıktı ve gidin buralardan tavrı hakimdi. Yine de içlerinden bizi misafir etmek isteyen insanlar çıktı; yedirdiler, içirdiler, yolcu ettiler.

Gülnar’da yaÅŸananlar ilk travmalarımızdı. Sonra Zeyne’ye yola çıktık. Zeyne’de de aynı tutum vardı. Develerin yükleri ağır geldi. Yürümek istemedi. Kıl çadırları yoldan geçen bir kamyona yükledik. Bu kamyon beni ve yükleri Zeyne’ye bırakacaktı. Lakin, Zeyne’ye ulaşınca karşıma çıkan zabıta indirmeme izin vermedi. Çadırı kurmayacağımızı, sadece indireceÄŸimizi, develere yükün ağır geldiÄŸini, kervanın geri kalanı gelince çadır yeri konusunda belediye baÅŸkanıyla konuÅŸacağımızı söyledim. Dinlemedi. Olmayan yasalarla bana kamyondaki eÅŸyayı indiremeyeceÄŸimi söyledi. “Ben otobüsten inen bir yolcu da olabilirdim, istediÄŸim eÅŸyamı indiririm” diyorum. Kamyon ÅŸoförüne gitmesini söylüyor. Kamyoncu yolundan ediliyor biz tartışırken. Anladım ki yasalarla koruma altında filan deÄŸiliz. Her an aptalca müdahalelerle karşılaÅŸabilirsin. Bu arada kamyoncu, yürüyüşümüz ve amaçları hakkında oldukça bilgiliydi; hatta gazetede fotoÄŸrafımı gördüğünü söyledi.
Meydandaki kalabalıkla konuÅŸtum, yürüyüşümüzü anlattım. Bizim deÄŸil o ilçede konaklamamız, oradan geçmemiz bile istenmiyor. En son çare “nükleere evet dediÄŸiniz için mi böyle?” diye sordum. Biri “evet, bize iÅŸ kapısı olacak” dedi. Onu, “size olmayacak; ayrıca aranızdan 3-5 kiÅŸinin bir süre için alacağı asgari ücrete deÄŸiÅŸtiÄŸiniz ÅŸeyin farkında deÄŸilsiniz. Bütün bunların detayını konuÅŸmak bir yana, kendi düşüncesi sizinkinden farklı olan insanların eÅŸya bile indirmesine izin vermemeniz ne demektir? Biz, boÄŸazınıza yapışıp fikrinizi deÄŸiÅŸtirin demiyoruz. Bizi günde 20-30 km yürüten bir inançla yola çıktık, bari buna saygınız olsun” diye yanıtladım ama nafile…

Bu arada Pervin anne basına ve jandarmaya haber verdi. Olay kısa zamanda haber oldu. EÅŸyaları Zeyne’ye varmadan bir yol kenarına götürdük, develer sırısıklam, yoldaki arkadaÅŸlarımız sırılsıklam.. Hikayenin buradan sonrası da uzun.. Ama sonuç olarak, o gün Zeyne’ye girmedik.. Ertesi gün cuma namazını müteakiben girdik. Önceki gün çıkan haberler epey utanç yaratmış. “Biz misafirperveriz, sizi evimizde de konaklatırız” diyenler oldu. Ayrıca, Zeyne’de gerçekten yardım edenler de çıktı. Çadırımıza kadar geldiler konuÅŸtuk. Develerimiz yolda kaldığında arpa getirdiler…

Tüm kervanlar Ankara’da buluÅŸacak
Sizlere 10 günlük yürüyüşün bir bölümünü yazabildim. Ä°lk fırsatta tamamını kaleme almaya niyetliyim. Fırsat buldukça kervana yine katılmak istiyorum ve tüm kervanların Ankara’da buluÅŸacağı günü iple çekiyorum.

Okunma Sayısı Okunma Sayısı: 66947 Eklenme Tarihi Tarih: 2011-05-01

Doğu Akdeniz Kervanı
Doğu Akdeniz Kervanı
Doğu Akdeniz Kervanı
Doğu Akdeniz Kervanı
Doğu Akdeniz Kervanı
Foto: Eda Çiçek
Doğu Akdeniz Kervanı Foto: Eda Çiçek
Doğu Akdeniz Kervanı
Foto: Eda Çiçek
Doğu Akdeniz Kervanı Foto: Eda Çiçek
Doğu Akdeniz Kervanı
Foto: Nilgün Karasu
Doğu Akdeniz Kervanı Foto: Nilgün Karasu



NevÅŸehir Hava Durumu
Seçimi Hatırla
İl Seç
İstatistik
Toplam : 113036583 ziyaretçi
Bugün : 31621 ziyaretçi
Dün : 70620 ziyaretçi
S. Yükleme Süresi : 0.28 sn

toplu mail


Copyright 2009 - Tüm hakları saklıdır. Sitemizdeki tüm fotoğraf, yazı, doküman ve düşünce ürünleri 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Kaynak gösterilerek dahi kopyalanamaz. Aksine davrananlar hakkında avukatımız aracılığı ile hukuki takibat yapılacaktır.
 

cappadocia@cappadociaexplorer.com